Şu noktaya dikkat:

Alınan onca önleme rağmen piyasalardaki durgunluk sürüyor. Halk deyimi ile "dal kımıldamıyor."

Pahalılık sürüyor, buna bağlı enflasyon yükseliyor.

Bankalar % 15-20 arasında faiz yarışına girdi.

Parası olan parasını faize veriyor. Harcamaktan kaçınıyor.

Dövizdeki beklentiler faizlerdeki yükselmeye bağlı şimdilik olduğu yerde duruyor. Faizlerde inme beklendiği anda faizde yükselmenin olacağı endişesi halen giderilemedi.

Faizlerin bu kadar tavan yaptığı bir ekonomide döviz belli noktada durabilir, bunu bu şekilde frenlemek mümkündür ama işte piyasalarda "dalın kıpırdamaması" buradan kaynaklanıyor.

Bu durumda ekonomideki beklentilerde iyileşme olabilir mi?

Bunun yanıtını İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan bakınız ne şekilde veriyor, kendisini dinleyelim:

"Bazı ülkeler enflasyona, bazı ülkeler işsizliğe hassas. Türkiye ekonomisi, Türk toplumsal hayatı da dövize hassas. Dövizin mutlaka dengeye oturması çok önemliydi. Şu anda o konuda önemli, pozitif gelişmeler var. Bunun arkasından enflasyonu dengelememiz gerekiyor. Türkiye'nin yeniden hiper enflasyonu yaşama lüksü yok. Enflasyon bütün kötülüklerin anası-babası. Çift haneli enflasyonun en kısa zamanda hayatımızdan çıkması gerekiyor. Tabi biraz zaman alacak, burada biraz sabra ihtiyacımız var. Ardından da faizlerin dengeye oturması gerek. Faizlerin şu an en yüksek seviyesinden geriye doğru gidişini görmekteyiz ama bunun Türk sanayisi için rekabet edebilir faiz oranı olduğunu söylemek mümkün değil. Bu faiz oranları ile Türkiye'nin bırakın yeni yatırım yapması, mevcudu bile sürdürmesi mümkün değil. Bu yüzden mutlak suretle enflasyon ve faizleri, finansal istikrarın çizgisi içinde makule getirmemiz gerek. Belki Hazinenin faizleri bir iki puan düşüyor, bu sevindirici ama bankaların oluşturduğu kaynak noktasında henüz enflasyona bağlı olarak daha mevduat faizlerini düşürmesi adına elleri çok güçlü değil. Dışarıdan da henüz istenen ölçüde, güçlü, Türkiye'yi rahatlatacak maliyetli fon akışı sağlanmış değil"."

Ekonomide sorunlar bu kadar mı?

Hiç kuşkusuz değil.

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan'a göre Türkiye ekonomisini sıkıntıya sokan bazı başlıklar şunlar:

Özel sektörün döviz borcu: Reel sektörün çok ciddi döviz yükümlüğü var. Dövizde oynama olduğu zaman Türk şirketlerinin bilançolarında ciddi bir tahribat oluşuyor.

Tasarruf eksikliği: Temel problemimiz şu; ne yazık ki biz kendi tasarruflarımızla borçlanmıyoruz. Öyle olunca da tabii yurt dışındakilerin tasarrufuna ihtiyacınız var. Bu nedenle özel sektörün borç yükünün ötesinde bu borcun kaynağının yabancı finansman olması sorunu Türkiye'nin temel problemi.

KDV yük oldu: Tüketim vergisi diye hayatımıza giren KDV, tüketim vergisi olmaktan çıkmış sanayicilerin üzerinde muazzam bir finansman yükü haline gelmiş. Geçen yılın en büyük 500 sanayi şirketinin 7-8 milyar lira seviyesinde KDV yükü var. Reel sektör üzerinde tahminimiz 70-80 milyar liralık KDV yükü var. Haksız rekabet, kayıt dışının en temel nedenlerinden birisi KDV. Bu haliyle KDV'nin Türkiye'nin menfaatlerine ve gerçek anlamda girişimciliğine fayda mı zarar mı getirdiği konusunda şüphelerim var. Bunun masaya yatırılması lazım.

Konuyu toparlayalım:

İçinde bulunduğumuz ekonomik durum kırılganlığını koruyor. Faizlerin yükselişinden yakınmamıza rağmen, dövizdeki yükselişi bu şekilde önleyebildiğimiz görülüyor.

Demek ki ortada dengesizlik var. Alınması gereken önlemler var.

"Günü kurtarmak" anlayışından vaz geçip, köklü önlemlerle ekonomimizi ancak düzlüğe çıkarabiliriz. Bugünkü anlayışla da bunun şu an için mümkün olmadığını görmekteyiz.

Zaten İTO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan'ın Türkiye ekonomisini sıkıntıya sokan nedenlerine kulak verdiğimizde konuyu daha iyi anlayabiliriz.