Rekorların adamı, şampiyonlar şampiyonu Naim Süleymanoğlu'nu ebediyete uğurladık...

Başarılarını, kazandığı madalyaları ve şampiyonluklarını tek tek yazmaya kalsak emin olun sayfalara sığmaz...

3 kez olimpiyat şampiyonu, 7 kez dünya şampiyonu ve 6 kez de Avrupa Şampiyonu oldu.

Dile kolay, tam 46 dünya rekoru kırdı.

46 kez dünya rekoru kıran, dünyada belki de başka sporcu yoktur...

Bu kadar büyük başarılara imza atan Naim Süleymanoğlu, ülkemizde ne kadar tanınıyor.

Yaşı 30'dan küçük olanların büyük çoğunluğu Naim Süleymanoğlu'nu bilmiyor.

Sadece onun şampiyonluklarını bire bir görenler, televizyondan seyredenler büyük şampiyonu hatırlıyor.

Çünkü, biz başarılı olan, ülkemizin gururu olan insanlara kıymet vermiyoruz.

Varımız yoğumuz, futbol... Sadece futbol konuşuyoruz. Futbol da maalesef yabancıların tekelinde...

Takımlarımız 11 yabancı ile sabaha çıkıyor, teknik adamların çoğunluğu yabancı.

Buna rağmen, gençlerimizin rol model seçeceği, gerçekten büyük başarılara imza atan şampiyonlarımızı unutturuyoruz.

Sanal kahraman üretip, bu kahramanların filmlerini yapıyor, kitaplarını yazıyoruz.

Gerçek şampiyonların filmini yaptık mı, kitabını yazdık mı?

Yabancı sporcuların, kitapları bizim vitrinleri süslüyor.

Vitrinlerde Naim Süleymanoğlu'nun kitabını gördünüz mü veya sinemada bir filmi çekildi mi?

Maalesef hayır...

Sadece Naim değil, tabii ki...

Örneğin, 1948 Olimpiyatlarında 6 altın madalya, 3 gümüş madalya, 2 de bronz madalya kazanan güreşçilerimizin adını hatırlayanımız var mı? Gazanfer Bilge, Celal Atik, Yaşar Doğu'nun olimpiyat şampiyonu olduğunu kaçımız biliyoruz...

Normal vatandaştan vazgeçtim, spor yazarlarından kaçının haberi var...

Kendi tarihini bilmezsen, başarılı sporcularına, şampiyonlarına sahip çıkmazsan...

Çocuklarımız Ronaldo'nun Neymar'ın kitaplarını okur, Amerikalı bilmem kimin başarı hikayesi ile avunuruz...

Naim Süleymanoğlu'nu da birkaç gün konuşur, tarihin derinliğinde unuturuz...

Sonra da niye şampiyon yetiştiremiyoruz diye hayıflanır dururuz...

 ***
Balerin olamadı, şampiyon oldu

Gizem Girişmen, 2008 Pekin Paralimpik Oyunları'na katılan ve kadınlarda ilk altın madalyayı ülkemize kazandıran sporcumuz...

Gizem Girişmen, Ankara'da 1981'de doğdu. İlkokulu bitirdiği yaz ailece bir trafik kazası geçirdi. Trafik kazasından sonra omurilik felçlisi oldu. Hacettepe Üniversitesi'nde bir dizi ameliyat geçirdi, ardından da Almanya'da 3 ay süren rehabilitasyon sürecini tamamladı.

Türkiye'ye döndükten sonra ortaokul ve liseyi Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi'nde okudu. Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü'nü kazandı. 2004 yılında da Bilkent Üniversitesi'nden şeref derecesiyle mezun oldu.

2004 yılında okçuluk sporuna başladı. 2006 yılında düzenlenen EPC Avrupa Okçuluk Şampiyonası'nda Avrupa üçüncüsü, 2007 IPC dünya sıralamasında ise birinci oldu. 2008 Pekin Paralimpik Oyunları'na katıldı ve kadınlarda altın madalya kazanan ilk Türk sporcusu unvanını aldı. Okçulukta 2009'da dünya şampiyonu oldu. 3 yıl üst üste IPC dünya sıralamasında birinci oldu. 2009 Ağustos ayında Uluslararası Paralimpik Komite tarafından ayın sporcusu seçildi. Türk spor tarihinde bir ilki gerçekleştirerek Laureus Dünya Spor Ödüllerinde 'Yılın Engelli Sporcusu Adayı' oldu. 

Küçükken balerin olmak isteyen, ancak sınavı kazanamadığı için bu hayaline kavuşamayan Gizem Girişmen, başarı öyküsünü şöyle anlatıyor; "Annem bana ilk kez yürüyemeyeceğimi söylediğinde sadece 'Neden ben?' diyebilmiştim.

Düşündüğümde, aslında her gün herkesin başına gelebilecek bir şey, o gün benim başıma gelmişti. İnsan geniş düşündüğünde, yaşamda herkesin bir şeylerle sınırlandığını görebiliyor. Ben böyle engellendim, başkaları çok farklı nedenlerle engelleniyor. Bu yüzden kendi engelime odaklı bir dünyada, hayatı kendime ve sevdiklerime zehir ederek yaşamanın bir anlamı yoktu. Böyle bir bakış açısına sahip olmam da... Elbette güven ortamında yetişmem ve kişiliğim önemli rol oynadı.

Kazadan önce ağırlıklı olarak kış sporları yapıyordum. Kazadan sonra ise rehabilitasyon sürecinde yüzmeye başladım. Yaklaşık 2 yıl düzenli olarak yüzdüm, ancak eğitim hayatımın yoğunluğu nedeniyle spora ara verdim. Bilkent Üniversitesi'nden mezun olunca yeniden yüzmeye başlamayı planladığım zamanlarda, yüzme antrenörümün arkadaşı olan ilk okçuluk antrenörümle tanıştım. Beni okçuluk antrenmanlarına davet etti. İzlemeye gittiğimde, ok attım ve çok hoşuma gitti. Yani okçuluğa başlamam biraz tesadüf oldu. Aslında ilk okum karavanaydı (hedef tahtasını tutturamama) ama okçuluğun çok keyifli bir spor olduğunu o an anlamıştım. Birilerine örnek olmak, altın madalya almak kadar değerli...

İnsan umudunu yitirmediği, kendine inandığı sürece başaramayacağı şey yok. 'Kolay olur' demiyorum ama çok isterseniz başarırsınız."

 ***

TEBESSÜM

Hangi okul
Temel, okuldan eve çok mutlu döner.
Annesi merakla sorar:
- Okulda ne yaptınız?
- Patlayıcı madde imal ettik.
- Peki, yarın ne yapacaksınız okulda?
- Hangi okulda?
****

GÜNÜN SÖZÜ

Gerçek başarı, başarısızlık korkusunu yenebilmektir.
Sweeney