Yaz sezonunun son günlerinde komşularım Avukat Sami Gündüz, Cumhuriyet Türkiye'si eğitim ordumuzun emektar aydın öğretmenleri Sevim Gündüz, Süheyla Ahmetbeyoğlu, Sabahat Özdemir sohbet ediyoruz. Sohbetimizin konusu geleneklerimiz, göreneklerimiz. Konu Hıdırellezden  açıldı. Türklerdeki  Hıdırellez inanışından ve törenlerinden  söz ediyorum. Sanki çok biliyorum. Oysa, bildiğim yanıldığıma yetmiyor. Sevim ve Süheyla öğretmenlerin aslı  Edirneli. Edirne'de "Dallık" geleneğinden, güzelliğinden söz ettiler. 

"Dallık" ne ki? Kakava'yı, mart dokuzunu, nevruzu, Hıdırellez'i biliyorum da "Dallık"ı bilmiyorum.  Bilmiyorsan öğren. Sohbet dönüşü oturdum, araştırdım öğrendim. Bizim Hıdırellez geleneğinin Edirne ve Kırklareli başta olmak üzere Trakya varyantından başka bir şey değil.  Kimi yerde mayıs ayının ilk haftasında, kimi yerde ortasında, kiminde de son haftaya rastlayan Pazar günleri şenlik olarak yaşanıyor. Daha da ötesi, birlikte yaşamanın, sevginin, hoşgörünün zirvesine çıkılıyor. 
Gelecek yıl yaşanacak Hıdırellez günleri için yazacağım yazılar arasında anmam gerekir. Ama, öğrendiğimi satmasam rahat edemem ki. 
Bu sonbahar günü size Trakya'nın ilkbaharından dallık eğlencelerinden söz edeyim. Önce bir türküyü hatırlatayım: Eminim ki dallık eğlencelerinde en çok söylenip oynanan türkü şöyledir: 

"Bahçalarda Börülce  / Oynar Gelin Görümce  / Oynasınlar Bakalım  / Bir Araya Gelince  //  Hişt Mori Ye Le Lelli Yar Nina Nininam / Çık Mori Ye Le Lelli Yar Nininan //// Bahçalarda Eğrelti  / Oynarlar İki Elti  / İkisi De Bir Boyda  / Bulunmuyor Kıymeti  //nakarat/  Bahçalarda Kara Taş  / Oynarlar Kardaş Kardaş  / İkisi De Bir Boyda  / Bulunmuyor Arkadaş..."
İşin özü,  Trakyalı için Dallık, resmi ve dini bayramlar kadar önem taşıyan bir gün.  Halk,  bir gün önceden, en güzel yemeklerini yaparak günün ilk saatlerinden itibaren en güzel giysileriyle  güneş doğuşuna kadar gece karanlığında koruluğa at arabası, öküz arabası, traktör, otomobil benzeri araçlarla göç ediyor.  (Ben bu durumu bağ bozumları için biliyordum. Ama öncesi dallıkta yaşanıyormuş. )
Kırlık, koruluk, alanlarda yeni yeşeren dalların altında bir anlamda toplumsal piknik yaşanıyor, pişirilen yemekler yeniyor.  Şarkılar, türküler söylenerek salıncaklar kuruluyor ve yöre halkı bütünlük içinde mutlu bir gün geçiriyor. Sanıyorum pek çok yeni mutlulukların ilk adımı bu günlerde atılıyor. 

Binlerce kişi kırmadan, dökmeden, birbirini incitmeden yalnızca bolluğun bereketin çağrısını yapmak, baharı kutlamak için bir araya geliyor. 
Trakya, cemrelerin düşmesinden Haziran başına kadar birçok bahar kutlaması yaşıyor ki öğrenebildiğim adlarını sıralayayım: Dallık, Hıdırellez, Kakava, Taya Kadın Şenlikleri, Tepreş...
Dallık, Edirne ve çevresinde baharın,  bolluğun bereketin, sıkıntılardan ve hastalıklardan kurtulmanın simgesi,  çetin kış günlerinden sonra baharın müjdesi oluvermiş.  

Mart ayının 3 haftasına rastgelen "Nevruz" ( Yeni Gün ) ilk kutlanan gün ki,  Balkan ve Trakya coğrafyasında bu güne  "Mart Dokuzu" deniliyor. 
Hıdırellez ve Kakava şenlikleri, Trakya'daki en yaygın ve en bilinen bahar kutlamaları olmuş. İnanışa göre; Hızır karadaki,  İlyas ise denizlerdeki zorda kalmış kimselere yardım eden iki ulu arkadaş...  Hızır bolluğun bereketin simgesi olarak görülür. İlyas ise umudun, yeşilliğin simgesi... İki arkadaş senede bir gün insanlara umut, bolluk bereket dağıtmak için su kenarında bir yerde buluşurlar. "Su hayattır!", "Su gibi aziz ol!" sözlerine kaynaklık eden bu buluşmada,  Hızır doğanın tazelenmek için ihtiyacı olan ısıyı, sıcaklığı getirir. Bu yönüyle bolluk ve bereket getireceğine inanılır.

Çayırlardan bahar çiçekleri, otlar toplanıp bu otlar akşam küçük çocukların yıkanma suyuna katılır. En çok taze kekik ve gelincik çiçekleri konulur. Bu suyla yıkanan küçük çocukların; "A benim kekik kokulu kuzum, a benim gelincikten güzel kızım." diye övülmesi Hıdırellez kültürünün halk diline düşmüş bir başka tatlı yansımasıdır.

Edirne'nin Uzunköprü, Meriç, İpsala, Enez ve Keşan gibi Meriç havzası civarındaki yerleşimlerinde vücut bulan dallık şenliklerinin atası, Hıdırellez'den başka bir şey değil. Adı ister "Enez Dallığı, ister Uzunköprü Dallığı, ister se Kurtköy Dallığı olsun. 
Bu günler, Trakya insanının coşkulu ruh halinin yansıması... Hangisi kutlanıyor olursa olsun; müzik hepsinin olmazsa olmazı. Trakya insanının hissedişine dem tutan neşeli Rumeli ezgileri... Elbette karşı konulmaz bir davet gibi sizi çağıran Roman müziği baş tacı...