Salgın sebebiyle kamuda esnek çalışma uygulanıyor.

Adliyelerde işler çok gecikiyordu, şimdi neredeyse hiç bitmiyor. Esnek çalışma sebebiyle az personel geliyor, kimisinin testi pozitif çıktı, kimisi temaslı olduğundan karantinada…

Bazı mahkemeler resmen kapıya kilit vurdu.

Haliyle birçok mahkemede duruşma da yapılamıyor.

Sabahın köründe Avrupa yakasından kalkıp Kartal’daki İstanbul Anadolu Adliyesine duruşma için gidiyorsunuz.

Kapıda bir yazı; “Kalemde virüs görüldü, personel izinli, hâkim de izinde. Duruşma yapılamayacak, mazeret bırakın.”

Neredeyse her gün yaşanan sıkıntılar…

Avukatlar, hatta elektronik imzası olan herkes UYAP aracılığıyla mahkemeye dilekçe gönderebiliyor, mazeret de sunabiliyor.

İstanbul Barosu izinli hâkimlerin listesini yayınlıyor ama sanırım yeterli bilgi akışı olmadığından ve sürekli güncelleme yapılamadığından ihtiyacı karşılayamıyor.

UYAP ekranında bir yer açılsa, duruşma yapılamayacağına ilişkin uyarı yazısı çıksa, avukatlar da taraflar da adliyeye gitmeden mazeretini gönderecek. Adliyede gereksiz yoğunluk da olmayacak.

UYAP’ta yapılacak çok basit bir güncelleme ile sorun çözülebilir ama anlaşılamaz bir şekilde adım atan yok.

Salgının ilk başladığı tarihlerde hatırlanacağı üzere 3 aydan fazla bir süre duruşmalar yapılamadı, adliyede tüm işler askıya alındı.

Adliyelerde virüs vakası çok görüldüğünden hâkimlerin birçoğu zorunlu izinde, bir kısmı karantinada…

Uzaktan duruşma veya kullanılan adıyla e-duruşma uygulaması başlamış olsa gerekli tedbirlerin alınması şartıyla hâkim karantinada iken bile duruşma yapabilir.

Karantina döneminde duruşma yapılmasını bıraktık, en azından adliyelerde uzaktan duruşma yapılacağı için yığılma önlenir, virüsün yayılması yavaşlar…

Pilot bölge olarak önce Ankara’da, sonra İstanbul Anadolu Adliyesinde sınırlı sayıda tüketici ve icra mahkemesinde özel durumlar için e-duruşma başlatıldı.

Salgının başlaması üzerinden neredeyse bir yıl geçti. İlk günden itibaren hazırlık başlanmış olsaydı bugüne kadar tüm mahkemelerde e-duruşmaya geçilebilirdi.

Uzaktan duruşma olsa avukatların, hatta vatandaşların adliyeye gitmesine gerek kalmayacak, adliyelerdeki yoğunluk büyük oranda azalacak.

Teknolojik ve yasal alt yapı müsait olmasına rağmen bugüne kadar bir arpa boyu yol alınamaması gerçekten düşündürücü…

*****

Sarı öküzü vermeyecektik!

Otlakların birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki aslan sürüsünün de gözü öküzlerdeydi.

Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, aslanların yapacak bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden küçük hayvanlarla yetinen aslanlar, iyi beslenememeye başlayınca bir çare düşünmüşler. Topal aslan yanına bir iki aslanı da alarak, beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne yanaşmış.

Öküzlerin lideri Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış:

“Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyorum bugüne kadar sizlere zarar verdik. Ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Bütün suç hep o Sarı Öküzde. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz kurtulun, yine barış içinde yaşayalım.”

Boz Öküz ve heyeti bu sözler üzerine aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, Sarı Öküzü vermişler aslanlara. Bir tek Benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış.

Bir süre sonra aslanlar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk’u istemişler:

“Ne kadar barış severiz, gördünüz mü? Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim.”

Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk’u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk, aslanların pençesi altında can vermiş.

Bu olay her seferinde farklı bahanelerle sürekli tekrarlanmış. Sonunda öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahale ederek, “Verin bize şunu, yoksa karışmayız” demeye başlamışlar.

Birer birer aslanların pençesinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri liderlerine, “Ne oldu bize, nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa vaktiyle ne kadar güçlüydük” diye sormuş.

Boz Öküz, Benekli Öküzün sözlerini hatırladı ve gözleri dolarak konuştu: “Biz Sarı Öküzü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı…”

*****

TEBESSÜM

Şahit

Bir ceza mahkemesindeki duruşmada taraflar çağrıldı. Kimlik tespitinden sonra hâkim, şikâyetçiye sordu:

- Olayı gören şahidin var mı?

Şikâyetçi kendinden son derece emin bir şekilde cevap verdi:

- Vardır Hâkim Bey.

- İsmini söyle de, çağırıp dinleyelim.

Şikâyetçi mağrur bir eda ile konuşur:

- Şahidim Cenabı Allah'tır Hâkim Bey.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Adaletsizliği, adaletle yıkmak gerekir.

Mahatma Gandhi