Teknolojinin ve iletişimin gelişmesi, iletişim araçlarının artması ile birlikte bilgiye ulaşmak çok daha kolaylaştı...
Bilgeye ulaşmak çok kolay olmasına rağmen, körü körüne itaat, ezbercilik ve bilgi kirliliği daha da arttı...
Düşünmeyi, soru sormayı, fikir üretmeyi ve sebep aramayı unuttuk...
Her şeyi basit sloganlara indirgedik...
Sloganla düşünüyor, sloganla konuşuyoruz... Uzman diye ekranlara çıkanlar bile iki üç ezber cümle ile konuşuyor, insanları heyecanlandıracak içi boş sözlerle ahkâm kesiyor...
Neyin doğru veya yanlış olduğu, sebebi sorgulanmıyor... Neticeler üzerinde durulmuyor...
Takım tutar gibi fikir beyan ediliyor diyeceğim ama takım tutan fanatik taraftarlar bile daha mantıklı, daha gerekçeli konuşuyor... Yeri geliyor, özeleştiri yapabiliyor...
Önce tarafımızı seçiyoruz... Tarafımızı akıl ve fikir yürüterek, düşünerek, sorgulayarak değil de, hislerimizle ve maalesef çıkarlarımızla belirliyoruz.
Liderimiz, partimiz, cemaatimiz, hocamız veya önder belirlediğimiz kişi ne diyorsa sorgusuz sualsiz kabul ediyoruz. Kabul etmenin ötesinde en fanatik sözlerle savunuyoruz...
Söylenen şey doğru mu, akla mantığa uygun mu hiç ama hiç düşünmüyoruz.
Hatta dün söylediğinin aksini söylese bile vardır bir bildiği diye umursamıyoruz... 
Dün süte ak derken ayakta alkışladık, bugün kara derken yine alkışlıyoruz.
Söylenene değil, sadece söyleyene bakıyoruz...
Çıkarımıza dokunursa eğer...
Karşı safa ışık hızıyla geçeriz... 
Dinimiz "Akıl etmez misiniz, düşünmez misiniz, düşünenler için ibret vardır" diye emretmesine rağmen...
Din adına abuk sabuk konuşanları dinler, dinle imanla uzaktan yakından ilgisi olmayan şeyleri Allah'ın emri sayarız...
Siyaseti saymıyorum bile... Herkesin malumu...
Buna rağmen her şeyin en iyisini bildiğimizi iddia eder, herkese akıl vermekten de geri durmayız...
Siyasette en iyisi biziz, ticarette de, sanatta da, edebiyatta da... Futbol ve din zaten temel uzmanlık alanımız...
Sosyal medyada ezberlediğimiz, fanatik taraftarlardan duyduğumuz üç beş sloganla bırakın Türkiye'yi, dünyayı kurtaracağımızı sanırız...
Her konuda o kadar uzmanız ki, kuru soğanın mucizeleri üzerine kitap bile yazabiliriz...

*****
Kararsızlık ve korku

Profesör elinde bir fare ve bir kutu ile salona girdi. Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında fareyi kutunun içine koydu ve kutuyu kapattı. 
Kutunun hava almadığı açıktı. Salona dönerek; "Bu kutuya iki gün kimse dokunmayacak dokunan olursa bu dersi geçemez!" dedi ve salondan çıkıp gitti.
Salondaki öğrenciler olaya bir anlam verememişlerdi. Kimisi kutunun içindeki fareyi çıkarmayı düşündü ama cesaret edemedi. İki gün boyunca ders görülen sınıfta kutu öylece kaldı. Ne olacağını merak ederek iki gün geçirdiler.
İki gün sonunda dersi olan profesör salona girdi ve kutuya açtı. Tabi ki, kutunun içindeki fare artık yaşamıyordu. Öğrencilerden birçoğu üzülmüştü. Profesör sınıfa dönerek farenin neden yaşamını yitirmiş olabileceğini sordu. 
Sınıftan birçok farklı ses ve fikir yükseldi;
- Havasızlıktan...
- Açlıktan...
- Susuzluktan...
Her öğrenci olabilecek ihtimalleri saymıştı. 
Profesör kutuyu havaya kaldırıp içini öğrencilere gösterdi. Kutunun her tarafı kemirilmiş vaziyette ve minik deliklerle kaplıydı. Ardından devam etti;
- Görüyorsunuz değil mi? Fare anlaşılan bu kutudan çıkmak için epey mücadele etmiş. Bunu kutunun içindeki minik diş izlerinden ve irili ufaklı deliklerden anlıyoruz. Şu var ki farenin hayatını sizin dediğiniz gibi ne havasızlık ne de açlık aldı. Buna sebep olan iki şey var: 
Kararsızlık ve korku...
Kararsızlık, çünkü fare kutunun her yerini parçalayıp, her noktayı ayrı ayrı kemireceğine sadece tek bir köşesini ısırıp parçalasaydı, bunda da kararlı olsaydı o deliği büyütecek ve kutudan çıkıp kurtulacaktı.
Korku, çünkü eğer siz öğrenciler benden ve notlarının düşmesinden böylesine çok korkmasaydınız, kutuyu açıp fareyi serbest bırakabilirdiniz. Ancak korkudan dolayı size yanlış gelen bir işe göz yumdunuz.
Hayatta bizi başarıya götüren yolda karşılaşacağımız en azılı düşmanlardır; kararsızlık ve korku. 
Kararsızlıkla zaman tüketmeyin, kafanıza tek bir şey koyun ve o yolda ilerleyin. Ve bu yolda size yanlış gelen şeylere göz yummayın. 
Göze batmaktan, ses çıkartmaktan korkmayın.

***

TEBESSÜM
Kimlik
Profesör kürsüye çıkarken birisi hıyar atmış. Profesör hiç moralini bozmadan kürsüye çıkmış ve hıyarı sallayarak şöyle demiş:
- Birisi sanırım kimliğini düşürdü.

*****
GÜNÜN SÖZÜ
Bir insan acı duyarsa canlıdır, başkasının acısını duyarsa insandır.
Tolstoy