Ata sporumuz ne pehlivanlar gördü, Yaşar Doğu, Gazanfer Bilge, Hamza Yerlikaya gibi minderde rakiplerinin sırtını yere değdiren, bayrağımızı göndere çektiren güreşçilerimiz olmuştu ama o çok farklıydı. Deliormanlı Koca Yusuf’tan bahsediyorum…

1856 yılında Şumnu, Bulgaristan'da doğan dünyaca ünlü Deliormanlı Türk güreşçi  “Koca Yusuf” güreşin efsanevi isimlerindendi. 120 okkalık (144 kg) gövdesi, güreş becerisi, gücü ve sporcu ahlakı ile "Koca" lakabını almıştı. Ona "Koca" lakabı Filozof Rıza Tevfik tarafından sonradan verildi.

Koca Yusuf dönemin ünlü pehlivanlarından Nasçı köylü kel İsmail Pehlivan'ın çırağı olarak çok ufak yaşta güreşe başladı. Uzun süre Kırkpınar başpehlivanlığını elinde bulunduran Kel Aliço ile güreşti. Adalı Halil'i iki kez art arda yendi. Sultan Abdülaziz, Sultan V. Murat ve Sultan II. Abdülhamit döneminde pek çok güreş yaptı.

1897'de Avrupa'ya gitti ve Paris'te minder güreşinin kurallarını öğrendi. Bu dönemde güreştiği ve döneminin önemli sporcuları olan Olsen, Pons, Fournier ve Sebes gibi isimlerin tamamını yendi.

Dünyada “Terrible Turk” (Korkunç Türk) olarak tanındı. Kendisinden sonra başka Türk güreşçiler de bu unvanı kullandı. 1900 yılında Rıza Tevfik Güreşte Avrupa usulü ile Türk usulü arasındaki fark ve müşahebet başlıklı yazısında kendisinden Koca Yusuf diye bahsedince yurtta bu isimle anılmaya başlandı.

Avrupa'da büyük ün kazanınca Amerika Birleşik Devletleri'nden davet aldı ve oraya gitti. Orada da yaptığı bütün güreşleri kazandı. Yendiği güreşçiler arasında ünlü Jenkins ve Amerika şampiyonu unvanını taşıyan Robert de vardı.

 ( The Terrible Turk ) Korkunç Türk Yusuf…

Pehlivanlığın bir gelenek olduğu topraklarımızda “ Cihan Pehlivanı “ unvanını hak ederek alan Koca Yusuf’un ünü Türkiye bir kenara Avrupa’yı aşarak Amerika’ya kadar ulaşmıştı.

Amerikan The San Francisco Call Gazetesi 20 Mart 1898’te okuyucularına Koca Yusuf’u şöyle tanıtmıştı. “Tüm rakipleriyle güreşmek için ülkeye gelen bir Türk devi.”

Koca Yusuf Fransa'dan hemen sonra ABD'ye geçer ve bu kıtada da çok önemli güreşçilerin sırtını yere getirerek yenilmezliğini sürdürür. Ama burada güreştiği iki isim oldukça önemlidir. Onlardan biri ağır siklet şampiyon Evan Lewis'tir. Amerikan şampiyonunu üst üste iki defa yenen Koca Yusuf'a Amerikalılar artık "Korkunç Türk" demeye başlarlar.

Bu korkunç Türk lakabı Koca Yusuf sayesinde bütün coğrafyamızın bir bakıma namı olur. Yusuf'un sırtını yere getiremeyen bir diğer Amerikalı rakibi ise Ernest Roeber olur.

Rakiplerini ring dışına fırlatan Pehlivan…

Namı Osmanlı’dan dünyaya yayılan “Korkunç Türk” lakaplı Koca Yusuf müsabakalarda rakiplerine korku salıyordu. Paris'te Hergeleci ile maçında rakibini ring dışına fırlatan güreşçimiz yaşadıklarının bir benzerini ABD’de yaşayacaktı. Koca Yusuf, artık Roeber'i nasıl fırlatmışsa ringten, güreşçinin öldüğünü düşünen seyirciler tarafından linç edilmek istenir, bunun üzerine ise diskalifiye edilir.

Bu iki güreşçi yaklaşık bir ay sonra tekrar karşılaşır ve bu karşılaşma bugün keyifle opera dinlenilen New York Metropolitan Opera Binası'nda olur. Ancak bu maç da bitmez, menajerler ringe girer, seyirci galeyana gelir ve maç iptal edilir. Hatta opera yönetimi nasıl korktuysa bir daha bu binada hiç güreş maçı yapılmaz.

Atlas Okyanusunun serin sularında kaybolan bir efsane…

Avrupa’da ve ABD’de tüm rakiplerini yenen Koca Yusuf artık yurduna ve ailesine dönme gününün geldiğini düşünüyordu. Koca Yusuf 21 Mayıs 1898’te Fransız bandralı La Bourgogne Transatlantiğine binerek ülkesine doğru yola çıkar. Ancak içerisinde olduğu gemi 4 Temmuz sabahı bir İngiliz şilebiyle çarpışır ve Atlas Okyanus'unda batar.

Bir rivayete göre Koca Yusuf güreşlerden kazandığı altınların ağırlığı ile dibe çöker. Başka bir rivayet ise korkunçtur; can havliyle tutunduğu filikadaki insanlar, Koca Yusuf'un kendilerini batıracağı endişesiyle ellerini keserler.

Genel kabul naaşının okyanusun altında olduğudur; fakat Sunay Akın, bir papazın şahitliği ile Koca Yusuf'un mezarının Azorlar Adası'ndaki kimsesizler mezarlığında olabileceğini söylüyor.

Sunay Akın’ın söylediklerini araştırmak gerekiyor. Eğer iddia doğruysa Türkiye Cumhuriyeti Devletinin görevi naaşını bu topraklara getirmektir. Dünyanın sırtını yere değdiren,41 senelik ömründe hiç sırtı yere değmeyen efsane güreşçimizi kimsesizler mezarlığından alıp vatanına getirmek boynumuzun borcudur.

Koca Yusuf kesin sırt üstü boğulmamıştır!!!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu zamana kadar Koca Yusuf’u hep hatırlamış onun hatırasını canlı tutmuştur. 2001 yılında "Bin Yılın Türkleri Hatıra Para Serisi"nde Koca Yusuf'a da yer verilir. Bunun yanında Koca Yusuf’un adı Wuhan'da kalan vatandaşlarımızı Türkiye'ye getirmesiyle anılan askeri kargo uçağında yaşatılır. Ayrıca Haliç'te bulunan bir yüzer vinçin adı da Koca Yusuf'tur. Bugün doğduğu ev de müze yapılan Koca Yusuf, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi güreşçilerinden biri olarak anılmaya devam eder. Son olarak, başka bir güreşçinin Koca Yusuf hakkında söylediği bu söz onu anlatmaya yeter diye düşünüyorum. "Koca Yusuf kesinlikle sırt üstü boğulmamıştır."

Koca Yusuf Beyaz perdede yaşatılmalı…

Koca Yusuf sadece Türk Güreş tarihine değil Dünya Güreş tarihine damga vurmuş efsane pehlivandı. Onun hayat hikâyesi Hollywood filmlerine konu olacak cinstendi. Türk yapımcılara sesleniyorum, Koca Yusuf’un 41 yıllık hayat hikâyesini beyaz perdede izlemek, Türkün gücünü tüm dünyaya yeniden hatırlatmak anlamına gelecektir. Kültür ve Turizm Bakanlığının da desteğiyle Koca Yusuf’a yakışır bir senaryo beyaz perde de gişe rekoruna koşabilir. İlgililere duyurulur…