Önce Pir Sultan Abdal'dan bir dörtlük sunayım:
"Pir Sultan Abdalım gülüm dermişler oy
Bu şirin canıma nasıl gıymışlar oy..
İster isen dünya malın vermişler oy..
Sensiz dünya malı neylerim dostum"
İki dörtlük de Âşık Veysel'in havalandırdığı, Pir Sultan'ın hemşerisi Aşık Veli'den sunayım ve arkasından konuma gireyim:
"Dost dost diye hayalına yeldiğim
Dostusa ayırmış özünü benden
Çatık kaşlı, benlerini saydığım
Dostusa çevirmiş yüzünü benden
Hani dost uğruna can baş verenler
Hasbeten söylesin gözle görenler
Şimdi bizden yüz çevirmiş yarenler
Evvel kekitmezdi gözünü benden ...."
Gönül dostluğu, dostluğu yüreğinin yağları erircesine gönülden duyumsamaktır. Gönül dostluğu, dostun gönlüne yürümektir. Gönül dostluğu güvenmektir, inanmaktır, ikilikleri kaldırmak, dostla tek yürek olmaktır. İki ten, iki kalp, iki gönül yoktur gönül dostluğunda. Gönül dostluğu paylaşmaktır. Gönül dostluğunda istemeye gerek kalmadan, gönülden gönüle giden yolda, gereğini yerine getirmek vardır. Gönül dostluğu, karşılık beklemeden vermektir. Gönül dostluğu, beklentilerin son bulduğu bir duraktır.
Gönül dostluğunda, dosta sınırsız sevginin adıdır. O sevgi ki, katlana katlana yaşatılır, çoğaltılır.
Gönül dostluğu, dostun sözüne üzülmemeyi öğrenmek demektir. Sitemsizliktir, gücenmemektir. Gönül dostluğu, dostun tokadının sevgiden geldiğine kabullenmektir. Gönül dostluğu, dost uğruna ölebilmektir. Dost için yaşayabilmektir. Dostun eli, kolu, gözü, kalbi olmaktır.
Gönül dostluğu dostuna bir nefes gibi, bir ses gibi yakın olmaktır. Gönül dostluğu, içtenliktir, doğallıktır, yalansızlıktır, ikiyüzlülükten arınmaktır. Gönül dostluğu, gözyaşı olmaktır, yağan yağmur olmaktır.
Gönül dostluğu, dostun yokluğunda üşümektir. Cenneti bırakıp, dostun olduğu cehenneme yürümektir. Gönül dostluğu yangın olmaktır. Yanmaktır, kor olmaktır. Dağ olmaktır, evren olmaktır. Her şey olmaktır, hiç olmaktır. Gönül dostluğu, dost yolunda tükenmektir. Gönül dostluğu. Ağlayan gözlere sıcak bir sevecenlikle bir tatlı gülümsemeyle yanıt verebilmektir.
Gönül dostluğu, dostunun yüzünde gülücük açabilmektir. Onu hayata döndürecek bir damla su olmaktır. Gönül dostluğu dostun baktığı yerde, sustuğu yerde bulunmaktır. Gönül dostluğu, dostun sığınacağı limanı, dostun canının canıdır.
Gönül dostluğu dostsuz gecen gecelerin şafağıdır. Gön görmüş kişiler, "Bakır, altın olmadıkça bakırlığını; gönül padişah olmadıkça iflas etmişliğini bilmez," derler. Gönül ehli olanlar bunu böyle bilir ve böyle söylerler ki:
"Gönül, yalan sözden esenlik bulmaz. Suyla yağ karışık olursa çırağ aydınlık vermez. Doğru söz kalbe dinginlik verir. Doğru sözler gönül tuzağının taneleridir. Gönül hasta olur, ağzı kokarsa ancak o zaman doğruyla yalanın tadını alamaz. Fakat gönül ağrıdan hastalıktan uzak olursa, yalanla doğrunun tadını bilir."
Ve yine güngörmüş, gönül bilmiş ermişler: "Gönül aynası arı duru olmalı ki, orada çirkin yüzü, güzel yüzden ayırt edebilsin," demişler. Çünkü gönülden gönüle, sözsüz, işaretsiz, yazısız binlerce hal yansır.
Yazımızı yine bir Pir Sultan türküsüyle bitirelim:
"Ötme bülbül ötme şen değil bağım
Dost senin derdinden ben yana yana
Tükendi fitilim eridi yağım
Dost senin derdinden ben yana yana
Deryadan bölünmüş sellere döndüm
Ateşi kararmış küllere döndüm
Vakitsiz açılmış güllere döndüm
Dost senin derdinden ben yana yana
Haberin duyarsın peyikler ile
Yaramı sarsınlar şehidler ile
Kırk yıl dağda gezdim geyikler ile
Dost senin derdinden ben yana yana
Abdal Pîr Sultan'ım, doldum eksildim
Yemeden içmeden sudan kesildim
Zülfün kemendine kondum asıldım
Dost senin derdinden ben yana yana.."