Bu satırlar yazılırken Dolar 4 lira 56 kuruştu. Her sabah uyandığımızda fren tutmayan Dolar'daki artışla karşılaşıyoruz. Dolar'daki bu önlenemeyen artışın Türk Lirasını 4 ayda % 20 erittiği ifade ediliyor. Bunun anlamı da paramızın % 20 devalüe edilmiş olmasıdır. Bu gidiş için "Dolar, önüne geleni bir tsunami gibi yutuyor" diyebiliriz.

İşin bir başka sıkıntılı tarafı da şu:

Dolar'daki artış, ithalata daha çok para gitmesidir. Bu da hiç kuşkusuz mali dengeleri bozuyor. Cari açık daha da büyüyor.

Bizi yönetenler adeta ekonomideki bu kötü gidişi durduramadıkları için, bu konuyu da gündemden uzak tutmaya çalışıyor.

24 Haziran seçimlerinden sonra iş başına hangi yönetim gelirse gelsin, çok büyük bir ekonomik krizle karşılaşacak. Önlemler almaya çalışacak. Bu da "kemeer sıkma" demektir.

Özetleyecek olursak bizi çok daha sıkıntılı günler bekliyor.

Daha önce Dolar'daki yükselişin nedenlerine değinmiştik.

Ekonomistler,ithalat ile ihracat arasındaki makasın gittikçe açılmasını, Türk ekonomisinde kırılganlığın artmasına, hükümetin OHAL'de ısrar etmesi, erken seçim kararı, ekonomi yönetiminin sağlıklı karar alamaması döviz kurlarını uçurmaya devam ettiğine vurgu yapıyor.

Kurun yükselişini durdurmak için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) gerekli adımları atıp atmadığı tartışma konularının başında geliyor.

BBC Türkçe'ye konuşan ekonomistler, her ne kadar kurdaki yükselişin Merkez Bankası politikalarından kaynaklanmadığını düşünse de Merkez Bankası'nın Türk Lirası'nın düşüşünü engellemek için yeteri kadar önlem almadığını belirtiyor. Amerikan Merkez Bankası Fed'in eski araştırma direktörü olan Erkin Şahinöz, kurdaki yükselişin ekonomiyi 'iki yerden hırpaladığını' söylüyor:

• Türkiye'deki üretimin ithalata bağımlı olması sebebiyle kurlar da, enflasyon da yükseliyor.

• Reel sektör bilançolarında 220 milyar doları aşan büyüklükte net döviz açığı olması, finansal istikrarı tehdit ediyor.

Şahinöz, bütün bu risklere rağmen Merkez Bankası'nın zayıf adımlar attığını, yangını su bardağıyla söndürmeye çalıştığını sözlerine ekliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere, bazı kesimler Merkez Bankası'nı eleştiriyor.

Koç Üniversitesi TÜSİAD Ekonomik Araştırmalar Direktörü Prof. Dr. Selva Demiralp ise, kurdaki yükselişin Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikası yüzünden kaynaklanmadığını ancak 'para politikasının eli kolu bağlı' algısının kurdaki zayıflamayı tetiklediğini dile getiriyor.

Demiralp'e göre kurdaki yükselişin nedenleri şöyle:

• Büyüme odaklı politikaların uzun vadeli dengelerde yaratacağı bozulma.

• Seçim öncesi artan siyasi belirsizlik...

• İran'a ambargo jeopolitik riskler.

• Doların küresel olarak değer kazanması.

Demiralp'ın da dikkati çektiği gibi Merkez Bankası'nın para politikasında istediği gibi hareket edemediği algısı uzun zamandır piyasaların gündeminde. Bankanın güven vermediğe dair yorumlar da yapılıyor.

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden Prof. Dr. Burak Saltoğlu da, Merkez Bankası'nın para politikası kadar, ekonomi yönetiminin de buna uyumlu olmasının önemine işaret ediyor.

Sonuç olarak şunu söylemeliyiz:

Her kesimden farklı sesler yükseliyor. Buna rağmen Dolar'da fren tutmuyor ve yükselişine devam ediyor. Gelecekte bunun sıkıntısı ve yıkımını yine millet olarak ödemek durumunda kalacağız.

Sıkıntılar bu kadarla sınırlı mı? Değil. Dış konulardaki gelişmeler de bizi yine ekonomide başka yönlerden vurabilir. Bunları da bir başka yazımızda değerlendirmeye çalışacağız.