Paramızın değer kaybetmesi felaket gibi görünse de aslında kurtuluşa giden yolun başlangıcıdır. Önemli olan bu değer yitiminin dengeli ve kontrol altında gerçekleşmesidir. Aynı durum paramızın diğer ülkeler parası karşısında değer kazanması durumunda da söz konusudur. Para politikalarına ve teorilerine girmeden kısa ve en yalın haliyle ulusal bir paranın değer yitirmesinin/kazanmasının nelere sebep olacağından bahsetmek istiyorum.

Örnekleyecek olursak;

1 dolar 3 Türk lirası olsun ve herhangi bir devlet bize kilogramını 15 Cent’e ürettiği buğdayını bize  20 Cent’e teklif etsin; yani 1 Kg buğday için bizden 60 Kuruş istesin. Bu arada bizim çiftçimiz ise yapısal eksiklikler, emek yoğun ürettim ve üretim verimliliğinin düşük olması nedeniyle 55-60 kuruşa ürettiği 1 Kg buğdayı 75-80 kuruşa satarak zar zor ayakta kalmaya çalışmaktadır.

Dolar 7 lira olursa 1 Kg buğday 0.20 x 7=1.4  Tl olur. kendi ürettiğimiz buğdayın fiyatı piyasada 1 Tl olursa hiç kimse size buğday satmayı denemez, çiftçilerimiz ürettiği üründen kâr etmiş olur, para ülke içinde kalır. Kazanılan para ekonomiye katılarak gelişmeyi hızlandırır. Para kazanan çiftçi daha çok ekmek ister; bu isteğini gerçekleştirmek için ekipmanlarını yükseltmesi gerekir. Yeni  alacağı traktör, pulluk, çapa gibi üretim araçlarını imal edenler para kazanır ve kazanılan her liranın belirli bir kısmı mutlaka yeni yatırıma döner. Kısaca ekonomimize giren her bir lira emin olun bu ülkenin insanlarına paylaştırılır.

Bu kısma kadar yazdıklarımı kısaca özetleyecek olursam derim ki paranız değer kaybederse ihracatınız yani dışarıya sattığınız mal ve hizmetler artar. Satılan her maldan ve hizmetten elde edilen kâr ekonomik sistemin içine karışarak çarkların hızlı dönmesini sağlar.

Bir de tersinden bakalım ülke parasının değer kaybetmesine;

1000 dolarlık bir telefonun dolar 3 lirayken ederi 3000 Türk lirasıdır. Ve bu fiyatı kabul edip alabilecek insan sayısı oldukça fazladır. Ama dolar 7 lira olursa aynı telefon 7000 lira olur ve bu ‘’pahalı’’ telefona karşı talep otomatikman düşer. Yani ithalatı azalır. Para yurt içinde kalarak ekonomik yapıyı destekler.

Dolar 10 Tl olursa aynı telefon 10.000 Tl olur. Her insanın ihtiyaçlarına ayıracağı para geliri ölçüsündedir; fiyat arttıkça hangi ürün olursa olsun talepte mutlaka bir gerileme olacaktır. Bin dolarlık telefon için de geçerlidir bu yüz dolarlık telefon için de.

Gene kısaca özetlersek paranız değer yitirirse dış alıma yani ithalata olan talep düşecek, para yurt içinde kalacak ve ülkenin ihtiyacı olan para en zaruri alımlara yönelecektir.

Başka bir açıdan bakalım bu duruma; elinizde adetini ya da kilosunu 3 lira maliyetle ürettiğiniz bir ürün var ve bu ürünü yurt dışına satmak istiyorsunuz. Nakliye ve diğer masraflarla birim maliyet 3,30 liraya çıkmakta sizde bu malınıza 1.20 dolar yani 3,60 lira istiyorsunuz ama satamıyorsunuz. Çünkü rakipleriniz aynı ürünü ya da benzerini 1 dolar=3 liraya satıyor. Ama 1 doların değeri 7 lira olursa ürününüzü 0,70 dolara satsanız bile elinize geçecek para adet ya da kilo bazında bir birim mal için 4,9 lira olacak ve rekabet şansınız çok ama çok artacaktır.

Şunu da unutmayalım ki dövizdeki değer artışı veya paranızın değer kaybetmesi ithal edilen mal ve hizmetlere aynı oranda yansır ama yurt içinde ürettiğiniz malların imalat maliyetlerine aynı oranda yansımaz. Ülkeler bu durumdan faydalanarak cari dengelerini sağlamaya çalışır. Devletin de görevi burada başlar; devlet mevcut dengeyi korumakla yükümlüdür. Asla direk müdahil olmaz, olmamalıdır.

Ekonomide sorun veya kriz varsa var olan durumu saklayarak, görmezden gelerek, bilimsel yaklaşımlardan uzaklaşıp kara düzen yöntemlerle çözüm bulmaya çalışmak sadece  patlamayı geciktirir ve güçlendirir.

Ekonomi kapalı ve sürekli kaynayan bir kazandır gerekli olan yapılıp basınç düşürülmezse mutlaka patlar. Ne kadar çok beklenirse patlamanın boyutu bekleme süresiyle orantılı olarak daha büyük olur.

Dolar yedi lirayı gördüğünde müdahale edilmeyip o noktada tutulsaydı çoktan krizden çıkmış ve yolumuza devam ediyorduk ama artık çok daha yüksek bir bedel ödemek zorunda kalacağız.