Türkiye ile Çin arasında suçluların iade antlaşması imzalandı. Çin, antlaşmayı onayladı, resmiyet kazandırdı. Türkiye’de ise halen Meclis onayından geçmedi.

Herhangi bir Avrupa ülkesi ile suçluların iadesi için antlaşma imzalansaydı, kimse dönüp bakmazdı. Muhtemelen birçok ülke ile böyle antlaşmalar imzalandı.

Ama imzalanan ülke yıllardır Doğu Türkistan Türklerine zulmeden Çin olunca tedirginlik ve korku arttı.

Suç işleyip de bir şekilde ülkemize gelen Çinliler ile ilgili durum olsa sorun yok zaten. Çin, zulme uğradıkları için ülkelerinde kaçmak zorunda kalan Doğu Türkistan Türklerini geri isteyecek.

Her ne kadar bazı çevreler tarafından Doğu Türkistan Türklerinin antlaşma kapsamı dışında olduğu iddia edilse de uygulamada Türkiye’deki soydaşlarımızın başına ne geleceğini tahmin etmek çok da zor olmasa gerek.

Hele Doğu Türkistan’da yaşayan Türklerin başına gelenleri, yaşadıkları zulümleri ve işkenceleri düşündükçe durumun ciddiyeti daha da iyi anlaşılıyor.

Çin’in bu antlaşmayı Doğu Türkistan Türklerinin iadesini sağlamak için imzalamadığını düşünmek saflık olur.

Kanada, Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlalleri nedeniyle Çin hükûmetine karşı yeni ticari önlemler aldığını duyurdu. Türkiye ise ne hazindir ki, Çin ile suçluların iadesi antlaşması imzalıyor.

Çin’de ne olup bittiğini, Doğu Türkistan Türklerinin başına ne geldiğini teknolojik imkanlar bu kadar gelişmiş olmasına rağmen net bilemiyoruz. Çin kapalı kutu; asla Doğu Türkistan’a ve Türklerin tutulduğu esir kamplarına kimseyi sokmuyor.

Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistan Türkleri, toplama kamplarındaki ailelerinden haber alabilmek için 18 Aralık 2020’den bu yana Çin’in İstanbul Başkonsolosluğu önünde eylem düzenliyor. Günlerdir süren eylemlerde Doğu Türkistanlılar, Çin’den aileleri hakkında bilgi talep ediyor.

Maalesef kamuoyunda çok seslerini duyuramıyor, yeterli desteği alamıyorlar.

Türkiye’de Çin ile imzalanan suçluların iadesi antlaşması tartışılırken Çin merkezli teknoloji şirketi Huawei’nin, yayalar arasında Uygur Türkü olanları tespit eden bir sistemin patentini almak için başvuru yaptığı belirtildi.

ABD merkezli bir araştırma şirketinin paylaştığı belge, başvuru yapıldığını doğruluyor. Çin merkezli başka bazı teknoloji şirketleri de benzer başvurular yapmıştı.

Sokakta yürüyen Uygur Türkleri ırkı, kıyafeti, sakalı ile tespit edilecek; her an her yerde izlenecek. Gerekli gördüklerinde de yaka paşa tutuklayacaklar.

Irka, ayrımcılığa ve bölücülüğe dayalı utanç verici böyle bir teknoloji üzerinde çalışılması ve Çin’e patent için başvurulması Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin yaşadıkları ve yaşayacakları felaketi daha net anlatıyor.

Biz hâlâ Çin aşısı peşinde koşturuyoruz…

*****

Büyük Birader

Dışişleri eski bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil, bir röportaj vesilesiyle şunları anlattı...

1956’da Bursa Valisi iken, bir inceleme için bizi Amerika’ya göndermişlerdi. Kızılderilileri merak ettim. Mevcutlarını sordum; 400 bin kişi olduğunu söylediler. “Hepiniz bu kadar mısınız? Daha çok olmalısınız?” dedim.

Tabii bu sorunun cevabını Amerika’da, Amerikalıdan almak mümkün değildir.

Beni o zamanlar Missisipi Nehrinin membasında “Çıpı” aşireti diye bir Kızılderili aşiretine görürdüler. Bu Kızılderili aşireti Kızılderili olmadığı halde, o güne kadar beş kişiye Kızılderili ismi vermişler.

Beni de Kızılderililiğe davet ederek aşiretlerine kaydedip, “Çiçu İsuya” ismini verdiler.

Sordum, nedir bunun manası diye; dediler ki: “Büyük Birader.”

Bana geyik derisinden bir elbise giydirdiler ve meşhur tüylü başlıklarını takarak bir tören yaptılar. O zamanlar 80 yaşında olan ve iki üniversite bitirmiş bir aşiret reisi vardı. Törene gelmiş olan Amerikalılara dedi ki:

“Bu memleket bizimdi, siz bizden zorla aldınız. Zulmederek aldınız. Fakat bir şikayetimiz yoktur. Çünkü bu memleketi dünyanın en medeni, en çağdaş yurdu haline getirdiniz. Ama bu ülkeyi bizden aldığınız sıralarda, bizim medeniyetimiz sizden çok üstündü. Fakat bugün aşiretimize kabul ettiğimiz Valinin mensup olduğu millet o zamanlar bizimkinden de ileri bir medeniyet seviyesindendi. Yaşı küçük de olsa biz bu Türk valisine, ‘Büyük Birader’ ismini bu yüzden verdik.”

Ben çok duygulandım ve mukabelede bulundum.

Beni bir Kızılderili müzesine götürdüler. Gördüklerime hayret ettim. Bizim kilimlerimiz, bizim kaplarımız, cezvelerimiz, hatta Anadolu’da yün eğirmek için kullanılan bizim iğlerimiz... Ben şaşkınlıkla “Bunlar bizim” dedim.

Adam gülerek, “Biz büyük hicrette, Orta Asya’dan Alaska’ya oradan da buraya gelmişiz” dedi. Adamın yüzüne baktım, gerçekten bizim gibiler, Amerikalıya benzemiyorlar.

Ben bir defa daha gurur duydum. Türkün cihana nasıl yayıldığını gözlerimle gördüm. Meğer bizi onlar kendi kökleri olarak görüyorlarmış.

*****

TEBESSÜM

Bardak

Temel her gece yatarken başucuna 2 bardak koyuyormuş. Biri su dolu, diğeri boş. 1 gece 2 gece derken Temel’in oda arkadaşı Dursun dayanamayıp sormuş:

- Temel niye her gece bir dolu, bir boş bardak koyuyorsun?

Temel cevap vermiş:

- Geceleri uyandığımda bazen canım suç içmek istiyor, bazen de içmek istemiyor.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan, en kötü insandır.

Tolstoy