Doğu Türkistan’da Türklere Çin tarafından yapılan zulme, katliama, işkencelere dünya sessiz kalmaya devam ediyor.

Ülkemiz dahil, Müslüman ülkelerden bile ses çıkmaması daha da acı…

Türk Kamu Sen, Türk Ocakları, Aydınlar Ocağı gibi bazı sivil toplum örgütlerinin düzenledikleri gösteriler sayesinde ülkemizde az da olsa Çin’e tepkiler yükseliyor…

Tabii ki yeterli değil… Çok daha ciddi tedbirlerin alınması gerektiği açıktır.

Bir kişinin tepki vermesinden ne olur demeyin…

İşte Mesut Özil örneği…

Türk asıllı dünyaca ünlü futbolcu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla tüm dünyanın dikkatini Doğu Türkistan’a çekti…

Çin’in o kadar zoruna gitti ki, Mesut Özil’in oynadığı futbol maçlarının yayınlanmasını bile yasakladı…

Çin, Doğu Türkistan ile ilgili sözlerinin duyulmaması için ülkede hizmet veren web arama motorlarında Mesut Özil aramalarını bloke etme kararı aldı…

Mesut Özil’in sosyal medya dahil tüm internette görülmesini engellemek için çabalıyor.

Mesut Özil’in sosyal medya paylaşımı bu kadar etkili olmuşsa…

Dünyaca ünlü isimler aynı tepkiyi koysa…

En azından Türk olanlar, Müslüman olanlar aynı dirayeti gösterse…

Çin dünyada tek başına kalacak…

Belki de Doğu Türkistan rahat nefes alacak…

Doğu Türkistan’da ölüm kalım mücadelesi var…

Doğu Türkistan’da din adına, İslâm adına hiçbir şeye izin verilmiyor…

Başı örtülü kadınların başları zorla açtırılıyor…

Kur’an-ı Kerim yasaklanıyor, yakılıyor.  Camiler kapatılıyor… Dini eğitim zaten mümkün değil, dini eğitim verenler toplama kamplarına gönderiliyor. Din alimleri şu veya bu sebeple öldürülüyor…

Türk erkekler zorla toplama kamplarına gönderilip hapsediliyor. Onların evlerine Çinli erkekler yerleştiriliyor.

Bazı Türk kızlar, zorla Çinli erkeklerle evlendiriliyor.

Aile mahremiyeti kalmadı. İnsanların özeli şöyle dursun nefes alma hakları elinden alındı.

Toplama kampında esir tutulan Türklere akıl almaz işkenceler yapılıyor.

Bütün bunlar maalesef dünyanın gözü önünde oluyor…

Dünya tepki gösterse Çin geri adım atacak…

İnsanlık sustukça Çin daha çok azıtıyor.

İnsanlık ölmediyse ses versin…

*****

Üç gün uykusuz sorgulandı

Birleşmiş Milletlere göre 1 milyon civarında Müslüman Uygur Türkü, Çin'in sözde “eğitim merkezi” olarak dünyaya lanse ettiği toplama kamplarında esir tutuluyor.

Etrafı kalın duvarlarla çevrili kamplarda güvenlik kulübesinden, gözetleme kulelerine ve dikenli tellere kadar her şey mevcut.

Geçmişte okul, hastane ya da kamu binası olarak hizmet veren bir çok bina da küçük kamplara dönüştürüldü.

Çin’in Doğu Türkistanlıları tuttuğu ve Uygur Türklerinin işkence gördükleri kampların sayısı net olarak bilinmiyor.

Çin Komünist Partisine yakın kişiler, halkın arasına giriyor, istihbarat topluyor ve şüpheli gördükleri kişileri güvenlik görevlilerine ihbar ediyor.

Bunlardan biri de Kazakistan’da yaşayan Kayrat Samarkan… Ekim 2017’de Doğu Türkistan’a döndüğünde karakola çağrıldı. Kayrat Samarkan, metal bir sandalyeye zincirlenerek 3 gün boyunca uykusuz bir şekilde sorgulandı. Sorgu sırasında, Çin’den neden ayrıldığı, Kazakistan’da ne iş yaptığı ve hangi sıklıkla camiye gitti defalarca soruldu.

Daha sonra toplama kampına gönderilen Kayrat Samarkan, yaşadıklarını zulmü şöyle anlattı:

“Beni alıp bir odaya götürdüler, metal, sandalyeye benzer bir cihaza bağladılar. Bu cihaza zincirlendiğinizde ayakta kalıp hareket edemiyorsunuz. Göğsünüz açıkta kalacak şekilde kollarınızdan metal cihaza bağlanıyorsunuz. Cihaza bağlı kaldığım 6 saat sonra tüm vücudum perişan haldeydi. Sadece 10 dakika bu cihaza bağlı kaldıktan sonra bedeniniz dayanamaz hale geliyor. Hareket ettikçe demirler vücudunuza temas ediyor. 6 saat sonra ise acı dayanılmaz hale geliyor. Sorgulama sırasında ağır işkence gördük, ufacık hücrelerde çok sayıda insan bir arada tutulduk ve kimilerini intihara sürükleyen Komünist Parti rejiminin acımasız uygulamalarına maruz kaldık. Günlük rutin Çince şarkılar ezberleyip söylettiler, komünist doktrinler okuttular. Her gün Çin Komünist Partisi hakkında saatler süren konuşmaları dinlemek zorunda kaldık.”

Kamp şartlarına daha fazla dayanamayan Kayrat Samarkan, 3 ay sonra intihar etmeye teşebbüs edince kendini toplama kampının revirinde bulmuş. 2018’in şubat ayında kamptan salıvermişler ve mart ayında da Kazakistan'a gitmesine izin verilmiş.

Gülziya Mogdunkyzy de geçen yıl Kazakistan'dan Doğu Türkistan'ın Kaşgar kentindeki köyüne dönmüş. Ancak gelir gelmez ilk olarak ev hapsine alınmış.

Akrabalarının birçoğunun kamplara götürüldüğü için hiçbirisi ile görüşemediğini anlatan Gülziya, şöyle devam etti:

“İslâm’a kesinlikle inanmamam gerektiği söylendi. Boyun eğmek zorunda kaldım. Bir de Allah’a inanmadığımı ve dini reddettiğimi belirten bir belge imzaladım. Eğer bunu yapmasaydım şartlar çok daha ağır hale gelecekti. Tüm Müslümanları, dini inkar ettiklerini deklare eden bir belge imzalamaya mecbur ediyorlar. İnsanlar Allah’a inandığını söylemeye korkuyor.”

*****

TEBESSÜM

Özgürlük

Yaşlı teyze Çin malı ayakkabı almış. Bir hafta sonra, satıcıya geri getirmiş.

- Ayakkabı kalitesiz.

- Olamaz teyze...

- Ayakkabının burnu delindi... Ayak başparmağım dışarı çıktı... Alın, bakın.

- Teyze, sevinmelisin. Bu ayakkabı senin karanlıktaki baş parmağını, aydınlığa çıkardı. Başparmağın, ayakkabının içinde hapisti, şimdi özgür kaldı!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Çin bizi işgal ederken, camide Allah'ın 99 adını 33’lük mü yoksa 99’luk tespihle mi çekelim diye tartışıyorduk.

İsa Yusuf Alptekin