Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz Salı günü katıldığı Türk dil kurultayında önemli mesajlar verdi. Türk dilinin dünyanın en zengin dillerinin başında geldiğini belirten Erdoğan; Bir özentidir gidiyor, kendi dilimizin zenginlikleri varken bu özentilerle hayvanların yarıştırıldığı Avrupa'daki arenaları kalkıp spor salonlarında isim olarak kullanmak pek de kibar değil, şık değil. Bunun üzerinden bazı basın organları beni eleştirecek varsın eleştirsin. Biz doğruları konuşmaya mecburuz dedi.

Dil gibi hayati bir meselenin ideolojik tartışmaların aracı haline getirilmesinin acısını hala çekiyoruz diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan; Türk Dili'nin konuşulduğu geniş coğrafyada yürüteceğimiz çalışmalarda öncelikle kendi dilimizi geliştirmemize ihtiyacımız var diye konuştu.

Bir milletin varlığını devam ettirmesi dilini koruması ve zenginleştirmesiyle ilişkilidir. Bu bağlamda; Cumhurbaşkanımızın Türk Dil Kurultayına katılması ve orada verdiği mesajlar çok önemlidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türk Dil Kurultayında vurgu yaptığı yabancı isimler meselesi Türk dilini ve milletini yok etmeye yönelik ülkemizde yıllardır uygulanan bir çalışmadır.

Ömrünü Türk dilinin korunmasına adayan Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu Türkçemize ve kültürümüze yönelik saldırılara ilmi çalışmalarıyla karşı durmuş, milletimizi dil ve kültür katliamı tehlikesine karşı uyarmıştır. Rahmetli Sinanoğlu dünyanın saygı duyduğu bir kimya profesörü olmasıyla birlikte ilmi çalışmalarında dünyanın en zengin dillerinin başında gelen Türkçenin korunması ve doğru kullanılmasına yönelik eserler ortaya çıkarmıştır.

Rahmetli Sinanoğlu ömrünü Türkçenin varlığını korumasına adamış değerli bir bilim adamıydı. Çünkü bir milleti tarih sahnesinden silmenin, yok etmenin yolunun dilini yok etmekten geçtiğini iyi biliyordu. Ömrünün büyük bölümünü Amerika'da geçiren Oktay Sinanoğlu 19 Nisan 2015 tarihinde Florida eyaletinde hayata gözlerini yumdu. Oktay Sinanoğlu  " Bye Bye Türkçe " ismini verdiği kitabında gördüğü rüyasını  " Bir New York Rüyası" başlığı altında şöyle anlatıyor.

Yıl 2050'dir. New York caddelerinde yürüyen yazar, cadde üzerindeki işyerlerinde gördüğü levhalar karşısında şaşırır. Çünkü dev levhaların üzerinde Türkçe isimler yer almaktadır. İşyeri isimleri yarı Türkçe'dir: "Rahat Shoes", "Car Merkezi" gibi. Bu sırada yol üzerindeki bir gazete bayisinde gördüğü gazete ve dergilerin üzerinde de Türkçe isimler vardır. Dinlenmek için oturduğu bir yerde İrlanda asıllı bir Amerikalıya gördüklerini sorar. İrlanda asıllı adam, 21 nci yüzyılın başından itibaren Türklerin ekonomik olarak güçlendiklerini, Avrupa ve Amerika'nın ise giderek gerilediğini söyler.

Türk dilinin, Türk müziğinin, Türk filmlerinin yaygınlaştığını, Türkiye'nin batılı öğrencileri kendi üniversitelerinde okuttuğunu söyler. Okuttuğu öğrencilere de Türkçe öğrenme zorunluluğu getirmiştir. Ayrıca Türkiye'nin, Amerika'da yaşayan vatandaşları için azınlık okulları açtığını, zamanla Amerikalıların da çocuklarını bu okullara gönderdiğini söyler. Bu arada krize giren bir Amerikan okulunda eğitim dili Türkçe olmuş, giderek bu tür okulların sayısı artmıştır. Artık Türkçe eğitim veren okullar ülkenin en önemli eğitim kurumları olmuştu. İrlandalıya göre bütün bu gelişmeler bir kültürel soykırımdı ve hiç kimse buna ses çıkarmıyordu. Duydukları karşısında şaşkına dönen yazar eve gitmek için caddeye çıkar. Cadde çok kalabalıktır, metro ile gitmeye karar verir. Fakat daha önce metro durağı olan yer şimdi bir araba parkıdır. Herkes arabalar ile seyahat etmektedir. Gördükleri karşında üzülen yazar birden ter içinde uyanır ve gördüklerinin rüya olduğuna sevinir. Tabi bu rüyada Amerika olarak bahsedilen ülke Türkiye'dir, ülkemizin bugünkü durumu eleştirilmektedir. Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'nu rahmetle anıyorum. Rahmetli Sinanoğlu'nun Türk dilinin varlığını koruması yönünde verdiği mücadelenin Türk Milletinin ebediyete kadar var olma mücadelesi olduğunu biliyorum.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Türk dil kurultayında yeniden gündeme getirdiği dil ve kültür soykırımı tehlikesine karşı milli bir duruş sergilemeliyiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki; Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

Dil ve kültür bir milleti millet yapan en önemli unsurların başında gelir bu nedenle dilimize ve kültürümüze sahip çıkacağız. Kendi dilimizin zenginliğinin farkına varacağız ve öncelikle kendi dilimizi iyi öğreneceğiz. Eğitimde, sanatta hayatın her anında Türkçe düşünüp Türkçe yaşayacağız. Tabii bunu kesinlikle yabancı dil öğrenmeyin anlamında söylemiyorum. Dünyayı tanımak için yabancı dil öğrenmek gereklidir ancak o dilleri öğrenmeye ayırdığımız zamanı kendi dilimizi daha doğru kullanmaya da ayırmalıyız. Yabancı kökenli kelimeleri kullanmamaya özen göstermeliyiz. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediği gibi yabancı kelime içeren tabelaları kaldırıp özümüze dönmeliyiz. Bizi dil ve kültürümüzle yok etmek isteyen düşmanlarımıza karşı bir olmayız. Türk milleti İsmail Gaspıralı'nın " Dilde, fikirde, işte birlik " düsturunu gelecek nesillere aktararak bu tehlikeyi bertaraf edecektir.