Üç günlük dünya...
Aslında üç günlük bile değil...
Nefes alabiliyorsan yaşıyorsun, nefes alamadın mı yolun sonu gelmiştir.
Hepimiz bu gerçeği biliyoruz... Ama umursamıyoruz...
Bir nefes sonrasına bile garanti veremediğimiz bu hayat için heba oluyoruz, herkesi de heba ediyoruz...
Ömür bitti mi geriye bir saniye bile kalmaz.
Fazladan bir nefes bile alamazsın...
Yaş ilerledi mi, adım atmakta zorlanırsın, geceleri uyuyamazsın, bir lokma bile fazla yiyemezsin...
Bir de hastalığa tutulursan her lokma zehir gibi olur...
Buna rağmen hırstan, kinden, intikamdan vazgeçemiyoruz...
Bir lokma fazla yiyemediğimiz, üç adım atmakta zorlandığımız, bir nefes sonrasını bile göremediğimiz üç günlük dünyada üç beş kuruş çıkar için gemileri yakıyoruz...
Bir makama gelebilmek veya var olan yerini korumak için her yolu mubah görüyoruz...
Dün söylenenler bugün inkar ediliyor...
Eski dostlar, yeni düşman sayılıyor...
Düşmanlarla dost olunuyor, al gülüm ver gülüm ilişkisi başlıyor...
Bütün bunlar niye yapılıyor...
Üç gün daha fazla makamda kalabilmek için...
Beş on lira fazla kazanabilmek için...
Eskiden sadece dansözler kıvırırdı, o da meslekleri gereği...
Şimdi çıkarı için kıvıranlar çoğaldı...
Artık kıvıranların inkar etme imkanı da kalmadı...
İnternette kimin ne söylediği anında bulunuyor....
Ama yine de çoğunluğu utanmıyor... Kıvırma da başka bir kıvırma ile geçiştiriliyor.
Çok acıdır ama kıvıranlar muteber sayılıyor...
En beteri de dik duranlar, doğruluktan vazgeçmeyenler, hak hukuk düşünerek hareket edenler hedef gösteriliyor... 
Maalesef doğruluk kötü örnek oluyor, kıvırmak da moda sayılıyor...
Yazık insanlık yok ediliyor.

*****

Yankesiciyim ama vicdansız değilim

1950'li yılların İstanbul'u... Olay belediye otobüsünde geçer.
Otobüs tam Eminönü durağına gelmiş ve kapılarını açacakken bir kadının "Sakın kapıları açma, cüzdanım çalındı, otobüste hırsız var" şeklinde canhıraş sesi duyulur.
Kadın ısrarcıdır ve bağırmaya devam eder.
Bunun üzerine şoför kapıları açmaz ve yerinden kalkarak kadına "Otobüste çalındığına emin misin? Çantanı kontrol et!" der.
Kadın "Biraz önce biletimi almak için cüzdanımı çıkarmıştım, daha sonra yerine koydum ama şimdi yok" diye cevap verir.
Şoför bunun üzerine hiddetlenerek "Kimse kıpırdamasın herkesin üzerini arayacağım" der.
Şoför önden, biletçi arkadan başlayarak yolcuları tek tek aramaya başlarlar. Herkes aranmış yalnız bir kişi kalmıştır. 
Henüz aranmayan yolcu binbaşı rütbesinde resmi üniformalı bir kara subayıdır. Üzerinde de haki renkli kalın paltosu vardır. 
Şoför "Binbaşımı aramaya lüzum yok, bir Türk subayını hırsızlık şüphesi ile asla aramam, cüzdan bulunamadı" diyerek kapıları açmak için yerine doğru yönelir.
Tam bu sırada Binbaşının kendinden emin davudi sesi duyulur; "Beni de arayacaksınız, töhmet altında kalmak istemiyorum." der.
Şoför aramak istemez ama Binbaşının ısrarı karşısında mecbur kalır. Tam elini Binbaşının paltosunun cebine sokarken "Hayır arama, ben çaldım!" diyen biraz hırpani giyimli bir adam çıkar.
Ve adam "Cüzdanını çaldığım kadın bağırınca korktum, aranabileceğimi düşünerek cüzdanı, aranmayacağını bildiğim hemen yanımda bulunan Binbaşının paltosunun cebine bıraktım. Fakat bir Türk subayının hırsızlıktan suçlanmasına gönlüm razı değil. Yankesiciyim, hırsızım ama vicdansız değil!" diyerek başını önüne eğer.

***

TEBESSÜM

Yalancı

Politikacı bir grup, otobüs ile bir toplantıya katılmak üzere yola koyulur. Otobüs kaza yapar ve tarlaya yuvarlanır. 
Kazayı gören çiftçi, büyük bir çukur kazar ve tüm politikacıları gömer. 
O civardan geçen polis, kaza yapan otobüsü görür. Çiftçiye politikacıların nerede olduğunu sorar:
- Hepsini gömdüm.
- Hepsi ölmüş müydü?
- Valla abi, bazıları ölmediklerini söylüyorlardı, ama bilirsin politikacıların ne kadar yalancı olduklarını...

*****

GÜNÜN SÖZÜ
Özü doğru olanın, sözü de doğru olur.
Hz. Ali (R.A.)