Elazığ merkezli deprem maalesef yine can aldı…

Acılı aileler, yıkılmış enkaz görüntüleri, kurtarma çalışmaları unuttuğumuz acı gerçeği tekrar hatırlattı…

Deprem bağıra bağıra geldi…

Her zaman olduğu gibi yine hazırlıksız yakalandık…

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da irili ufaklı depremler oluyordu…

En son Manisa Akhisar sallanmıştı…

Buna rağmen hep İstanbul konuşuldu…

Kendimizi öylesine şartlandırdık ki, deprem denince aklımıza hep İstanbul geliyor…

Manisa’da, Denizli’de deprem oldu yine İstanbul konuşuldu…

Maalesef İstanbul dışında hiç deprem olmayacak gibi düşündük. Hazırlık yapılmadı…

Gerçi İstanbul’da ne kadar depreme hazırlık yapıldığı ayrı bir konu...

Elazığ depremi acı gerçeği bir kez daha yüzümüze vurdu…

Haberleşmede sorun, ulaştırmada sorun…Deprem sonrası yaşanan sıkıntılar ayrı bir trajedi…

Depremin üzerinden saatler geçtikten sonra bile net haber alınamadı…

Net bilgi olmayınca sosyal medyadan yayılan yalan yanlış haberler insanları daha da korkuttu…

En azından Elazığ depremi hepimize ders olsun…

Birinci temel konu, deprem anında haberleşmeye acil bir çözüm bulunmalı…

İnsanlar ne şekil haberleşecekler, nasıl yardım isteyecekler, yakınlarına nasıl ulaşacaklar ve nereden sağlıklı bilgi alabilecekler?

Bütün bunların hazırlığının çok önceden yapılması şarttır.

Deprem anında hemen devreye girmeli, nerede hasar veya Allah korusun yıkım olursa anında müdahale edilebilmeli…

İkinci temel konu, kurtarma çalışmaları… Deprem anında kim nasıl müdahale edecek, en yakın zamanda nereye ulaşılacak, bunun planlaması da acilen yapılmalıdır…

Üçüncü konu, deprem bölgesinden sağlıklı bilgi alınabilmesi için gerekli koordinasyon acilen oluşturulmalıdır… Deprem sonrası depremzedelerin acil ihtiyaçlarını en kısa zamanda karşılamak için hazırlık yapılmalı…

Daha da önemlisi depreme karşı dayanıksız binalar acilen ayıklanmalı ve yıkılmalı…

Sadece İstanbul için değil, deprem riski olan tüm bölgeler için hazırlık yapılmalı…

Aksi takdirde her deprem sonrası uzmanları televizyonda konuşturmaktan başka elimizden bir şey gelmez…

*****

Kulaksız bebek

“Bebeğimi görebilir miyim?” dedi yeni anne. Kucağına yumuşak bir bohça verildi. Mutlu anne, bebeğinin minik yüzünü görmek için kundağı açınca şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu!

Anne ve bebeğini seyreden doktor hızla arkasını döndü, camdan bakmaya başladı. Bebeğin kulakları yoktu...

Muayenelerde, bebeğin duyma yetisinin etkilenmediği, sadece görünüşü bozan bir kulak yoksunluğu olduğu anlaşıldı.

Aradan yıllar geçti, çocuk büyüdü ve okula başladı. Bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hıçkırıyordu... Bu onun yasadığı ilk büyük hayal kırıklığıydı; ağlayarak annesine dert yandı, “Büyük bir çocuk bana ucube dedi...”

Küçük çocuk bu kadersizliğiyle büyüdü. Arkadaşları tarafından seviliyordu ve oldukça da başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi; eğer insanların arasına karışmış olsaydı.

Annesi, her zaman ona “Genç insanların arasına karışmalısın” diyordu, aynı zamanda yüreğinde derin bir acıma ve şefkat hissediyordu.

Delikanlının babası, aile doktoru ile oğlunun sorunu ile ilgili görüştü; “Hiçbir şey yapılamaz mi?” diye sordu. Doktor “Eğer bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapılabilir” dedi. Böylece genç bir adam için kulaklarını feda edecek birisi aranmaya başlandı.

Bir gün babası “Hastaneye gidiyorsun oğlum, annen ve ben, sana kulaklarını verecek birini bulduk. Ancak unutma bu bir sır” dedi.

Operasyon çok başarılı geçti ve adeta yeni bir insan yaratıldı. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatında büyük başarılar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu.

Yıllar geçti, bir gün babasına gidip sordu: “Bilmek zorundayım, bana bu kadar iyilik yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım...”

“Bir şey yapabileceğini sanmıyorum” dedi babası, “Fakat anlaşma kesin, şu anda öğrenemezsin, henüz değil...”

Bu sır yıllar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açığa çıkma zamanı geldi... Hayatının en karanlık günlerinden birinde, annesinin cenazesi başında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavaşça annesinin başına elini uzattı; kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye doğru itti; annesinin kulakları yoktu.

“Annen hiçbir zaman saçını kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu” diye fısıldadı babası, “Ve hiç kimse, annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi?”

Gerçek güzellik fiziksel görünüşe bağlı değildir, ancak kalptedir!

*****

TEBESSÜM

Telefon

Doktor kulaklarını yakmış hastasına sorar:

- Hayret, nasıl yaktınız kulaklarınızı?

- Ütü yaparken telefon çaldı. Sonra tam kapattım, bir daha çaldı.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Hayat geç kalanları asla affetmez.

Gorbaçov