1999 Büyük Marmara depreminden günümüze kadar birçok deprem yaşadık. Deprem olunca konunun uzmanları piyasaya çıkıyor, gündem bir anda değişiyor. Ancak belli bir süre sonra gündemden düşüyor. Deprem gerçeğinin farkındayız, ancak başımıza gelmeden gündemimize de gelmiyor.

İzmir depreminde bir kez daha gördük ki maalesef yapılarımız depreme dayanıklı değil. Deprem uzmanlarının yaygın söylemi olan deprem değil binalar öldürür tezi bir kez daha doğrulandı. Uzmanlara göre; binalarda yapılan güçlendirme çalışmaları yeterli değil, zeminde de güçlendirme yapılması gerekiyor.

Japonya bu durumu çözmüş, sıklıkla yaşanan ve şiddeti bakımından bizden daha yüksek depremlere rağmen binalar yıkılmıyor. 2005 senesinde Japon deprem uzmanları İstanbul’un zemin etüdünü yapmışlar, riskli bölgelerin raporunu çıkarmışlardı. 15 sene önce yapılan bu kapsamlı etüt çalışmasının raporuna göre hangi bölgelerin zemini riskli, hangilerinin zemini sağlam? Riskli olanların zemin güçlendirmesi yapıldı mı? diye sormamız gerekiyor.

İzmir depremi sonrası yıkılan yapılar, ciddi çatlak oluşan binalar gösterdi ki zemin güçlendirmesini bırakın, binalarda güçlendirme yapılmamış. Binalar adeta kağıt gibi yıkıldı, tuzla buz oldu. 2018 senesinde yürürlüğe giren “İmar Barışı” ile “Yapı Kayıt Belgesi” alan binaların yıkıldığı söyleniyor. Bu iddia doğruysa bu binalara yapı kayıt belgesi verenler bunun hesabını nasıl verecek?

Sesimi duyan var mı ?

Marmara depremi sonrasında “ Sesimi duyan var mı “ söylemi uzun süre kulağımızda çınlamıştı. İzmir depreminde de aynı sesi duyunca depremin ciddiyetini anlayabildik. Depremde çalışan kurtarma ekiplerinin özverisi, vatandaşların duyarlılığı millet olarak kenetlenmemiz bizi 1999 yılına götürdü.

Tabi istisnalar kaideyi bozmaz derler, Marmara depremi sonrasında yaşanan çirkin olaylar, İzmir depremi sonrasında da yaşandı. Yağmacılar, fırsatçılar insanlıkla bağdaşmayacak davranışlarıyla toplumun tepkisine neden oldular. Sokakta kalanlara kucak açan, devletimiz, vatandaşlarımız varken fırsatçılık yapıp bedelinin çok üstünde kira isteyen ev sahipleri de ortaya çıktı. Hatta depremden hasar görmüş, kesinlikle oturulması riskli olan binalarda evlerini kiraya vermeye çalışanlar bile oldu.

İzmir depremi tüm ülkeyi yasa boğdu. Depremde kaybettiğimiz canlar, yaralılar hepimizi derinden etkiledi. Ölenlere Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Deprem sonrası kurtarma ekiplerimizin özenli çalışmaları, duyarlı vatandaşlarımızın gönüllü olarak kurtarma ekiplerine yardımcı olmaları çok güzel bir tablo ortaya çıkardı.

Kutuplaşmanın her geçen gün arttığı ülkemizde yaşadığımız acı olaylar milli birlik ve beraberliğimize, kenetlenmemize vesile oluyor. Keşke bu acı olaylar hiç yaşanmasa ve milletimiz birlik, beraberlik içerisinde kenetlense, ama olmuyor maalesef.

Her şeye rağmen umut var…

İzmir Bayraklı depremi ardından acı haberlerle sarsılsak da aldığımız mucize haberleriyle sevinç gözyaşları döktüğümüz zamanlarda oldu. O mucize haberlerinin sembol isimleri Elif, İdil ve Ayda oldular.

Depremin mucize çocuklarından biri üç yaşındaki Elif’ti. Tüm Türkiye’nin hafızasında yardım görevlisinin parmağını tutan görüntüsüyle yer etti. 65 saat sonra enkazdan çıkarılan Elif Perinçek, deprem sonrası yıkılıp beton yığınına dönen Emrah Apartmanın enkazında kalmıştı.

Bölgede bulunan İBB İtfaiye Müdür Yardımcısı Ahmet Yavuz, ümitlerin azaldığı bir anda Elif’in gülüşüne rastladıklarını söylemiş ve şu ifadeleri kullanmıştı: “Elif’in gülüşünü gördükten sonra mutluluktan gözyaşlarımızı tutamadık. Buradaki tüm çalışma arkadaşlarımız kahramanlık hikâyesi yazıyor. Yemeden içmeden tüm Türkiye’ye umutlu, mutlu, güzel haberler vermeye çalışıyoruz.

Kurtarma ekiplerimiz kahramanlık hikâyesi yazarken aynı zamanda tüm dünyaya insanlık dersi verdiler. Enkazdan çıkardıkları çocuklara sarılıp öpmeleri, ağlamaları, dünyanın başka bir ülkesinde pek rastlanmayacak görüntülerdi. Elif’in yaşadığı travmaya rağmen minicik elleriyle yardım görevlisinin parmağını tutması “ Her şeye rağmen umut var “ söylemini ortaya çıkardı.

İzmir Bayraklı depreminin bir başka sembol ismi, kurtuluş anıyla tüm Türkiye’yi ekran başına kilitleyen İdil oldu. 14 yaşındaki İdil de tıpkı Elif gibi Emrah apartmanının enkazı altında kalmıştı. 58 saat boyunca enkaz altında direnen İdil Şirin’in kurtarılması kendisine ulaşıldıktan sonra üç saat sürdü.

İdil’in arama kurtarma çalışmasında görev alan itfaiye personeline söylediği ilk söz, tüm Türkiye’nin içini acıttı. İdil, kardeşi ile yan yana enkaz altında kalmıştı. “Kardeşim var, öldü” diyen İdil Şirin’in 8 yaşındaki kardeşi İpek için, “Kardeşim yaşıyordu ama son zamanlarda ses gelmiyordu” dediği belirtildi. Manisa Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesinde çalışan Hasan Alaca, İdil’in kardeşi İpek’in büyük ihtimalle ablasının kurtarıldığı gün öldüğünü söyledi.

Ayda, güneş gibisin doğacak yarınlarımıza…

1999 Marmara Depreminin merkez üssü Gölcük’tü. Büyük Marmara depreminde Gölcükte 5384 vatandaşımız yaşamını yitirmişti. Gölcüklü o tarihten bugüne depremi hiç unutmadı. İzmir Bayraklı depreminden sonra Gölcük Ultra-Arslan taraftar grubunun hazırladığı bir pankart sosyal medyada oldukça ilgi gördü.

Beni de çok duygulandıran üç yaşındaki Ayda’nın kurtuluş hikâyesini çok net ifade ediyordu o pankart. “ Ayda, güneş gibi doğacaksın yarınlarımıza” Ayda’nın tam 91 saat sonra enkazdan çıkarılması bir mucizeydi. Ama asıl mucize onun bu kadar saat hareketsiz bir şekilde yaşam mücadelesi verdikten sonra kendisine ulaşan kurtarma ekiplerine verdiği cevaplardı.

Enkaz altında kendisine ulaşan kurtarma görevlisinin sarılarak Ayda’yı öpmesi, ağlaması hepimizi ağlattı. Ayda’nın gülümsemesi, kurtarma görevlisinin elini tutması onun ismini söylemesi. Kurtarma görevlisinin benden bir isteğin var mı açmısın diye sorması üzerine kendinden emin bir şekilde Köfte- Ayran istiyorum diye cevap vermesi akıllarımıza kazındı.

Ayda’nın Köfte-Ayran istemesiyle bir anda İzmir’in birçok bölgesindeki lokantalar deprem bölgesine Köfte-Ayran göndermeye başladı. Bir kez daha “ Her şeye rağmen umut var” insanlık ölmemiş dedirten sahneler yaşandı. Ayda’nın bu kadar saat enkazda kalmasına rağmen yaşadığı olaydan etkilenmemesi, olgun davranışı, gülümsemesi gelecek nesillere umut oldu. Ayda, yarınlarımıza güneş gibi doğdu.