Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, 13 Ocak 2012'de aramızdan ayrılmıştı.
Denktaş, sadece KKTC'nin değil, Türk dünyası için çok önemli ve büyük bir liderdi...
Kıbrıs, sadece Kıbrıs'ta yaşayan bir avuç halkın ve Türkiye'nin değil, tüm Türk dünyasının davasıdır. Hatta ezilmiş milletlere örnek olabilecek, onurlu, milli ve büyük bir kurtuluş destanıdır...
Bugün Kıbrıs'ta Türk varsa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ayakta duruyorsa, bu Rauf Denktaş'ın diploması becerisi ve liderliği sayesindedir...
Eğer Denktaş gibi karizmatik bir lider olmamış olsa, Kıbrıs çoktan oldu-bitti ile elimizden giderdi... Şükür ki Denktaş vardı...
Denktaş, özellikle son yıllarda çok sıkıntı çekti.
Sinsice hazırlanan Annan Planı ile Kıbrıs'ı Rumlara peşkeş çekeceklerdi...
Denktaş çok direndi... Ama gücü bir yere kadar yetti... Türkiye bile Annan Planını destekliyordu...
Denktaş saf dışı bırakılmak istendi. Sonunda Cumhurbaşkanı seçilmesi şu veya bu şekilde engellendi...
Ancak Denktaş'ın sağlam attığı temeller sayesinde kurduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugün bile ayakta... İnşallah ilelebet ayakta kalacak...
Denktaş'ın azimli mücadelesini günümüz nesillerine de anlatmak gerekir.
Gençlerimiz Denktaş'ı bilmeli, Denktaş'ın mücadelesini örnek almalı...
Sadece Denktaş'ı değil, Doğu Türkistan Türklerinin Lideri merhum İsa Yusuf Alptekin, Azeri Türklerinin Lideri merhum Ebulfez Elçibey, Kırım Türklerinin Lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu gibi Türk dünyasının diğer büyük liderlerini de bilmeli ve tanımalı...
Nelson Mandela'yı kahraman ilan edenler, filmlerini çekenler, kitaplarını yazanlar Denktaş ve diğer Türk liderlerinin mücadelelerini görmezden geliyor...
Türk dünyası davasına yeterince sahip çıkamadığımız gibi Türk dünyası liderlerini de tanımıyor ve yeterince destek vermiyoruz...
Elin oğlu sıradan askerlerinin bile filmini çekiyor...
Biz hiçbir Türk dünyası liderinin filmini çekemedik, doğru dürüst kitabını yazamadık...
Gerçi Atatürk bile yok sayılmak isteniyor...
Daha fazla ne beklenebilir ki...
*****
O sizin kahveniz
Rauf Denktaş anlatıyor: İkinci Dünya Savaşı'nın devam ettiği yıllardı. Her şey kupona bağlı... Okulu yeni bitirmişim. Doğru dürüst bir takım elbisem yok. Belediyeler ihtiyacı olanlara gereken kumaşı alabilmeleri için kupon veriyor. Belediyeler karma ve Rum çoğunluk idaresinde. Ben de belediyeye yazılı müracaatla ihtiyacımı duyurdum ve belediye binasına gittim. Belediye binasında kuyruğa giriyorlar. Birkaç kez şikâyet edecek oldum. Sert bir cevap; "Beklesene bre!" Olacak gibi değil. Yapılan muamele Türk olduğum için! O sırada belediye reisi odasından çıkmış yanımızdan geçiyor. Önünü keserek şikâyetimi yaptım. "Bunca saat bekletilen tek Türk'üm" dedim. Alayımsı şekilde bakarak, "Ya, öyle mi? Biraz daha beklersen ne olur?" kabilinden bir şeyler söyleyerek çekip gitti. "Beklesene bre" diyen memurun alaylı bakışlarını ve en sonunda kuponu verirken yüzündeki aşağılayıcı ifadeyi bugüne kadar unutamadım.
Aradan yıllar geçti. Savcı olmuşum. Hükümetle Kilise arasında bir dava var. Başsavcı Tornaritis, Başpiskopos Makarios'u ziyaret edecek. Beni de yanına alıyor. Makarios bizi karşılıyor. Masa etrafında yerlerimizi alıyoruz. İkram safhası geliyor. Herkes içeceği kahvenin siparişini "şekerli, sade, az şekerli" olarak veriyor. Makarios, siparişleri alan genç papaza, "Benimkini biliyorsun; başsavcının ne istediğini de işittin. Gerisini kaynat getir" talimatını verdi. Kahveler getirildi. Ben önüme konan kahveyi içmedim. Kalktık gidiyoruz. Makarios "lütfetti" ve "Kahvenizi içmediniz" dedi. Cevaben "Teşekkür ederim, ancak o benim kahvem değil, sizin ısmarladığınız kahvedir" dedim. Tornaritis, dışarı çıktığımızda "Rauf, papazı zor durumda bıraktın" diyecek oldu. Halbuki, beni adam yerine koymayan Makarios'un kendisiydi. Ben kişiliğimi korumak zorunda bırakılmıştım. Bunlardan ne çıkar diyemeyiz, çünkü bunlar bir üst ırkın davranışlarıdır. Gün gelir "alttaki ırkı" topyekûn ortadan kaldırma hakkını kendinde gören bir üst ırkın!
***
TEBESSÜM
Savaş
Rauf Denktaş, Loizidu davası sonrasında bir ortamda bir araya geldiği Rum Başsavcının "Biz sadece bu davayı kazanmadık, bir savaşı kazandık" demesi üzerine "Çok iyi. Siz bu savaşı kazandınız. Biz de 1974'teki savaşı kazandık. Biz kendi savaşımızla kalalım, siz de kendi savaşınızla kalın" cevabını verdi. Başsavcının rengi değişti.
*****
GÜNÜN SÖZÜ
"Başaramayacağım" korkusu içinizde yer etmesin; "Başaracağım" diyen başarır.
Rauf Denktaş