Şimdi gelelim Denizli Folklorunu.

Anadolu doğum gelenek ve görenekleri Denizli’de de yaşamaktadır. Tavas yöresinde çocuğun alnı ve çenesi düzgün olsun diye “şakak” bağı bağlanır.  Bir çok yörede, al ve kırk basmasın diye  yatağın ve yastığın altına makas, bıçak, ustura ve Kuranı Kerim konulur.  Doğumdan bir ay sonra “gövet” töreni yapılır. Bu törende  “dürü” denilen bohça açılır. Bu bohçada bebeğin giyecekleri vardır.

Oğlan doğuran kadın, kız doğuran kadına yanaşmaz. Zorunlu yanaşırsa, bir birleriyle  bir üzerlerinde bulunan bir eşyasını değiş tokuş ederler.  Oğlu olmayanlar kızlarına Döne, Döndü gibi adlar, çocuğu çok olanlar da Dursun, Yeter gibi adlar koyarlar.

Evlenme, kız isteme, nişan takılması, nişan ertesi, düğün hazırlıkları, düğün gibi toplumumuzun görenekleri, en güzel komşuluk, akrabalık, arkadaşlık dayanışması ile gerçekleşir. Güzellikleri paylaşmanın mutluluğu yaşanır.

Denizli’de düğün, at yarışları, pehlivan güreşleri, kapma oyunları, koşu, atıcılık gibi eğlenceler  gelenek ve adetlerin sıkı sıkıya uygulandığı alanlardı . Ancak son yıllarda gelişen teknoloji ile  onlar da bozuldu.

Denizli’de erkek seyirlik oyunları arasında arap oyunu, tilk-ayı oyunu, deve oyunu sayılabilir. Kadın köy seyirlik oyunları arasında kız kaçırma, gelin kaynana, kösem, yanı başına gibi oyunları sayabilirim. Örnek olarak Tavas yöresinin Kösem Oyununu anlatayım:

Yaşlı bir kadın, yüz aşağı yere kapatılır, ağzına bir çanak su konulur. Kadının üzeri bir kilimle örtülür. Birkaç kişi etrafında dolaşarak; “Kösem kösem kös bıyık / Kösem altı sakal bıyık / Kösem gider bulmaca / Bıyığı batar bulamaca” manisini söyler.  Sonra “Kösem salata ettik, karınca kıyması yer misin?” diye sorarlar. Kösem su dolu çanağa ağzını batırarak su ile ses çıkarır ve uluyarak cevap verir. Söyleşi böyle devam eder.

Denizli’de düğün de ölüm de eşle dostla kaldırılır. Bayramlar, sünnet düğünleri, hacı uğurlanması, asker uğurlanması bağbozumu, hıdırellez gibi toplumsal olaylar özellikle Denizli kırsal kesiminde günümüzde de varlığını sürdürmektedir.

Denizli’de yöresel kıyafetler, ilçeden ilçeye farklılıklar gösterir. Ancak bu kıyafetler günümüzde  yalnız halk oyunları kıyafeti olarak kullanılmaktadır. Birer sanat eseridir.

Denizli’nin içinde bulunduğu bölge, zeybeklerin harman olduğu yerdir. Zeybek yiğit, özü sözü doğru kişiliğine inanılan, sözüne güvenilen kişi demektir.  Eskiden Denizli’de çocuklar, efe türküleri ve öyküleri dinleyerek yetişirler,. Davul, bağlama, zurna, sipsi, kabak kemane sesiyle büyürlerdi. Tavas, Acıpayam, Sarayköy, Oğun, Kerimoğlu,, İbrahim Usta, Harmandalı, Çal Ferayisi, Köroğlu, Kadıoğlu zeybekleri oynarlardı.  Girendiz deresine özgü kaşık havaları,  teke zortlaması, kırık oyunları, taşdibi, kayabaşı, karabayır, bağbozumu havaları yaygındı.

Denizli’de her türkünün bir öyküsü vardır. Bu öyküleri herkes bilir ve bir pay çıkarmaya çalışır. Çal ilçesinin yiğit ama arkasız Kazım’ı bir sevda uğuruna pusuya düşürülerek öldürülüşünün ağıtı şimdi türkü olarak sölenir:

“Kahveden de çıktım, yan basa basa

Ciğerim koptu kan kusu kusa,

Beni vuran zalim Keçeli Musa

         Aslanım Kazım’ım yerde yatıyor,

         Kaytan bıyıkları kana batıyor.

...  “

Acıpayam’ın Alaattin Türküsü’nün öyküsü de acıdır. Ümmü Gelin’in kendini boz bulanık sulara atmasının da. Avşar Beyleri türküsünün öyküsü Germiyanoğullarına, Osmanlılara kadar uzanır. Karaağaç beyinin, Germiyanoğulları’nı hezimete uğratmasından dolayı, o zamanın ozanı almış sazı eline vurmuş sazın teline:

“Adını da sevdiğim Avşar Beyleri, 

Size de bir vezirlik yakışıp duru, 

Topla dizgini tanı kendini 

Karşında Germiyan’lar bakışıp duru    

Kar mı yağmış,şu Avşar’ın düzüne 

Sızılar mı imiş,kır atımın dizine 

Selam söyleyin ,Avşar Bey’in kızına 

Kendi güler beni ağlatıp duru    

Hani benim ekmeğimi yiyenler, 

Samur kürkümle,Kır atıma binenler, 

Germiyanlar fermanını uyupta, 

Dövüşelim Avşar Beyi diyenler.  

 

 Avşar Beyi derler,bize ezelden 

Bülbül yuva yapmış,gülden gazelden, 

Sarı topraklar gitmesin,tez elden, 

Çarpışalım der Avşar Beyleri.    

 

Beyleri     Kahramanlar diyarına şaştılar, 

Şafak söküp,gün doğmadan kaçtılar 

Bizim bahçemize yad eller girelden, 

Kaçmayın,dövüşelim der Avşar Beyleri”

Denizli Türkülerinin zenginliğini yarınki yazımda anlatacağım.