Hayalleri ve düşünceleri ile hayatın içinde olan ve hayatın gerçekleri içinde, azim, sevgi, sabır ve gösterdiği gayretler sonucunda, çocukluk hayalleri olan, paraşüt ile atlama ve su altına dalmayı gerçekleştiren Fotoğrafçı Mücahit Yapıcı "Hayallerinizi ertelemeyin ve hayal ettiğiniz müddetçe hayat size daha yaşanır hale gelir" diyor.

Yaşadığımız hayat, çoğu zaman yapmak istediklerimizi ve hayallerimizi erteleyip, yapmak ile mecburi olduğumuz neler var ise, onları yapmak ile geçiyor.  Hep daha sonraki bir zaman dilimine göndermeler yaparken, bakıyorsunuz ki, zaman geçmiş, bedeni ve ruhi gücümüz ve enerjimiz kalmamış. Bu hafta sizlere, genç yaşında,  pek çok farklı alandaki, düşünce ve hayallerini daha fazla ertelemeyerek, uygulamış ve bunu da sürekli yapan bir fotoğrafçı, su altı ve paraşüt ile atlamalar ile hayatını, daha da anlamlandırdığını düşünen Mücahit Yapıcı ile görüştük... Yapıcı ile sohbet ederken, bir anda Yahya Kemal Beyin 'Deniz türküsü' şiirinden birkaç beyt gönlüme düştü:

''Başka bir çerçevedir, gitgide, dünya artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziya;
Mavidir her taraf, üstün gece, altın derya...''

Ve aynı şiirin, başka beytlerinde ise;

''Çıktığın yolda bugün yelken açık, yapayalnız,
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız
Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!
İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.''

Aileniz sanat ya da spor ile alakalı kimse var mı idi?

Ailem maalesef, sanata ve spora uzak insanlardı. Fakat rahmetli babamın,  muhteşem bir sesi vardı. Hafız Kani Karaca'dan, dersler aldığını hatırlıyorum. Emirgan'da 3 katlı bahçeli ahşap bir evde çocukluk yıllarım geçti.

Çocukluk yıllarında, hangi meslek ile uğraşmak isterdiniz?

Çocukken katıldığım bir televizyon programında, 'büyüyünce ne olmak istersin?' sorusuna, doktor olacağım diye cevap vermiştim. Fakat Hekimliğin, bana göre olmadığını sanırım lise yıllarında, fark ettim.


İnsan bilmediğinden korkar!


Aileniz ve çevrenizin başlangıçta tepkileri ne oldu?

Tüm korumacı ailelerde olduğu gibi başlangıçlar "yapma oğlum, gitme oğlum"larla geçti. İnsanlar bilmediğinden korkar. Bugüne dek kazalarla, ölümlerle gündeme gelmiş alanlara yönelmemin, böyle bir etkisi var. Yaptığım şeylerin aslında, ne kadar güvenli olduğunu anladıklarında tepkileri azaldı.

Gazetecilik sürecinin, size kazandırdıkları nelerdir?

Gazetecilik benim için rüya gibiydi. Araştıracak, soruşturacak ve gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayacaktım. Fotoğraflarım tarihe tanıklık edecekti. Dolu dolu 3 sene gazetecilik yaptım. Müthiş dostluklar kazandım. 30 yılda, elde edemeyeceğim deneyimler edindim.

Fotoğraf sizin için, ne ifade ediyor ve nasıl bu mesleğe başladınız?

Gazetecilik sonrası para kazanmaya başladığım alan, fotoğrafçılık oldu. İstanbul 2010 yılında Avrupa'nın Kültür Başkenti ilan edilmişti. Bu amaçla kurulan ajansın resmi fotoğrafçısı oldum. Kültür ve sanat faaliyetleri fotoğraflamak tam olarak istediğim şeydi. 2011 yılından itibaren kendi şirketimi kurdum ve serbest fotoğrafçı olarak çalışmalarıma devam ediyorum.

Küçük enstrüman rahatlık!


Spor yoğun bir hayatın içerisindesiniz. Bunlar dışında başka ilgi sahanız olan bir dal var mı?

Aslında müzik dinlemeyi çok severim. Ve uzun yıllar önce, müzik aleti çalmayı  istedim. Fakat, müzik alanında maalesef çok yeteneksizim. Kanun çalmayı çok istedim. Ancak kanun taşıması kolay olmayan bir enstrüman ve öğrenmek için uzun süre bir yerlerden bir yerlere taşımak gerekiyor. Kanun olmayınca biraz daha küçük bir enstrüman olan ud çalmayı denedim. O da başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdilerde mızıka çalıyorum. Küçük enstrüman büyük rahatlık.

Motosiklete binme fikri ne zaman oluştu?

Motosiklete çok uzun yıllardır merakım vardı. Ancak baskılar sebebiyle, ertelemek zorunda kaldım. Madem motosiklete binemiyorum deyip, bir bisiklet aldım ve şehir içinde bisiklet kullanmaya başladım.  Bisiklet  kullanmak apayrı bir zevk. Gün içerisinde, 100 km'lik parkurlarda bisiklet kullandım. Sonrasında çadırımı, tulumumu yanıma alıp, şehirlerarası turlar yaptım. Motosiklet kullanmayı da lise yıllarımdan beri istemişimdir, fakat aile baskısı nedeniyle uzun yıllar kullanamadım.

Sürat, tutku mu size göre?

Sürat yapmayı sevmem. Motosikleti, pratik olduğundan seviyorum. Şehir içinde trafiğe takılmadan, istediğim saatte istediğim yerde olabiliyorum. İstanbul'da yaşayanlar için, çok büyük nimet.

Tehlikeleri yok mu?

Tehlike her an, her yerde var. Yaya iken de, büyük tehlikeler var. Bu tehlikelerle karşılaşmamak için, eğitim almak ve korumalı kıyafetler kullanmak, çok önemli. Ayrıca belirtmek isterim ki, kurallara uyulduğu sürece, tehlike ile karşılaşmak çok olası değil.

Yüksekleri küçükken sevdim


Paraşüt ile atlama merakınız nasıl ve ne zaman başladı?

Paraşüt hayali çocukken başlamıştı. Çocukken cami minarelerinde geçirdiğim vakitler bana yüksek yerleri sevdirdi. Küçüklüğümde Emirgan Camii'nin minaresine çıkardım ve boğazın muhteşem manzarasını izlerdim. 5 yaşında iken, tv'de izlediğim bir resmi bayram kutlamasında, paraşütçüleri görmüştüm ve o gün paraşütçü olmaya karar vermiştim.  2013 yılında eğitim alıp atlayışlara başladım.

Atlayış öncesi nasıl bir eğitim alınıyor?

3 gün süren yer eğitimleri var. Bu eğitimlerin bir iki saati uçaktan atladıktan sonra yapılması gereken hareketleri, bir iki saati paraşüt açıldıktan sonra yapılacakları kapsıyor. Kalan 2 buçuk gün atlayış sırasında oluşabilecek problemleri çözme eğitimi alıyoruz. Peşinen söyleyeyim; paraşütün hiç açılmaması gibi bir senaryomuz yok. Biz havada bayılsak da belli bir irtifaya gelindiğinde yedek paraşüt kendiliğinden açılıyor.

Şu ana kadar kaç defa atlayış yaptınız? Yurtdışında da atlayış yaptınız mı? Şu ana kadar en yüksek kaç metreden atladınız?

Şimdiye dek, 88 kere atlayış yapabildim. Rusya'da serbest atlayış simülatörü olarak bilinen rüzgar tüneline girdim. Bir saatlik rüzgar tüneli, yaklaşık 80 atlayışlık deneyime denk sayılır. Efes'te 4 bin metre yükseklikten atlayış yapıyoruz. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda, çoklu tutuşma rekoru için, askeri uçakla 6 bin metre yüksekten atladık. Türkiye'de yalnızca İzmir'in Selçuk ilçesinde bulunan Efes Havaalanında atlayış yapılıyor.

4 bin metre yükseklikte bulutların arasında atmosferde olmak nasıl bir duygu?

Bunu ifade edebilmek için, çok iyi bir edebiyatçı olmak lazım. Benim sahip olduğum kelimelerle, bu duyguyu tarif etmek mümkün değil. Efes'te yapılan atlayışlar, yaklaşık 45 saniye sürüyor. Yere bin metre kala, paraşütümüzü açıyoruz ve 3-5 dakika içinde yere iniyoruz.

Uçaktan atladığınız an ve yere ayaklarınızı bastınız an ne hissediyorsunuz?

Rüyalarımda sıklıkla kendimi uçarken görürüm. Hatta kimi rüyalarımda uçtuğum sırada rüyada olduğumun farkında oluyorum ve kendime "şimdi rüyadasın, uyandığında da bu hareketi yaparsan aynı şekilde uçarsın" dediğim oluyor. O sırada uyanıyorum ve gördüğüm şeyin rüya olduğunu anlıyorum. Uçaktan atladığım sırada rüyalarımın gerçekleştiğini hissediyorum.

Paraşütle atlamak bisikletten güvenli


Ne gibi tehlikeleri var?

Skydive çok katı kuralları olan bir havacılık sporu. Hiçbir şeyin şansa bırakılmadığı, sürekli olarak denetime tabi olan, her an kontrollerin olduğu bir branş. Dünya istatistiklerine göre paraşütle atlamak, bisiklete binmekten ve halı sahada futbol oynamaktan çok daha güvenli.

Türkiye'de profesyonel anlamda kaç atlayıcı var? Ve teknik adı nedir sizin yaptığınız atlamanın?

Profesyonellik, ülkemizde farklı algılanan bir kelime. Paraşütle atlama sporunu meslek edinen kişiler için, profesyonel skydiver diyoruz ve Türkiye'de sayısı 30 civarında. Biz kendimizi, amatör paraşütçü olarak tanımlıyoruz. Yani her birimizin farklı meslekleri var ve fırsat buldukça, İzmir- Efes'de ve dünyanın farklı atlayış merkezlerinde atlıyoruz. Amatörler olarak, aktif atlayıcı sayımız tahminimce 300-400 kişi civarındadır.

Kaptan Cousteau çocukluk hayalimdi

Ne zaman dalma düşüncesi kafanızda belirdi? İlk ne zaman ve nerde dalış yaptınız?

Kaptan Cousteau'nun su altı belgeselleri büyüdüm. Sualtının gizemli dünyası, küçük yaşlarımdan itibaren, ilgimi çekmişti. Dalgıç olmayı da, yine çocuk yaşlarımda Kaptan Cousteau belgeselleri izleyerek hedeflerim arasına almıştım. İlk dalış kursuna 2002 yılında başladım, ancak çeşitli aksilikler neticesinde 2008'e kadar dalış yapamadım. Ancak, ilk dalışımı 2008 yılında, Saros Körfezinde yaptım.

Dalış öncesi nasıl bir eğitim alınıyor?

6 saat kadar teorik eğitimleri var. Sonrasında pratik eğitim için, 4 eğitim dalışı yapılması gerekiyor. Ancak su altı dünyası ile tanışmak için, hiçbir eğitime gerek kalmaksızın, eğitmen dalıcılar eşliğinde, deneme dalışları da yapılabilir.

Şu ana kadar kaç dalış ve kaç metreye kadar dalış yaptınız?

Bereketi kaçmasın diye saymıyorum. 200'ün üzerinde dalışım var. Derinlere dalmayı tercih etmiyorum. Sportif dalış için limit 30 metre. Bu derinlikten sonra, ışık yeterince iyi olmadığından dalıcılar için keyifli olmaz. 45 metrede bulunan Ayvalık'taki, Kızıl mercanlar yaptığım en derin dalıştı. Genellikle yarım saat ile 45 dakika arasında, dalışlar yapıyoruz. En uzun süreli dalışım 1 saat 45 dakika sürdü. Türkiye'de Saros Körfezi, Karaburun, Foça, Ayvalık, Bodrum, Kaş, Kalkan, Kemer gibi gözde dalış bölgeleri ile dalıcılar için çok büyük öneme sahip Sharm el-Sheikh'de dalışlar yaptım.

65 metre suyun altında olmak, orada canlılar ile bir başınıza olmak nasıl bir duygu? 

Su altı dünyası çok farklı bir alem. Hiç alışık olmadığınız bir ortam. Her yöne uçar gibi hareket edebiliyorsunuz, ancak hareketleriniz çok yavaş oluyor. Daha önce hiç görmediğiniz, canlılarla karşılaşıyorsunuz. Sadece tezgahta ve tavada gördüğünüz balıkların, hiç bilmediğiniz renkleri ve özellikleri ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Derin bir sessizliğin hakim olduğu ortamda, yalnızca kendi nefes alışverişinizi duyuyorsunuz. Eklemek istediğim bir husus; kendi başınıza dalış yapmak yasak, mutlaka yanınızda, size eşlik edecek bir dalıcı, bulundurmanız gerekiyor. Kurallara uyulduğu sürece dalışın hiçbir tehlikesi yok. Haberlerde gördüğünüz, ölümle biten dalışların tamamı, ileri seviye dalıcıların kuralları esnetmesi, güvenlik tedbirlerini elden bırakması neticesinde, meydana gelmiştir.

Buradan, özellikle gençlere vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki; İlk aldığımız nefesten, son alacağımız nefese kadar, olan süreçte, ne yapmak istiyor isek, hayallerimizi, düşüncelerimizi, gerçekleştirebilmek ve yaşayabilmek, tecrübe edebilmek için,  ellerinden gelen ne ise onları yapmalılar. Aksi taktirde, içlerinde bir ömür boyu sürecek bir ukte kalıyor. Ama burada tabii ki, mantıklı, doğru ve kurallarına uymak şartı ile. İnanıyorum ki, bizim gençlerimiz çok kabiliyetli, azimli ve gayretliler ve de başarmak için ellerinden gelen ne ise onu sonuna kadar yapacaklardır. İlla ki, bu paraşüt, dalgıçlık, fotoğraf olması gerekmiyor tabii ki.

 

MÜCAHİT YAPICI KİMDİR?



17 Mayıs 1984 İstanbul, Emirgan'da doğdu. Lise eğitimini İstanbul'da tamamladı.  Kendisine bir çok dost ve hayat tecrübesi kazanmasına sebep olan, ulusal bir gazetede, 3 yıl muhabirlik yaptı. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi ve etkinliklerinin, resmi fotoğrafçısı oldu ve kültür sanat etkinlik çekimlerini gerçekleştirdi. (2010) Kurduğu şirketi ile serbest fotoğrafçı, olarak çalışmalarını sürdürüyor (2011). Çocukluk hayali olan su altı dalışları yapabilmek için, eğitim aldı (2002) ve 2008 yılından itibaren, dalmayı sürdürüyor. Bir süre sonra yine, çocukluk hayali olan paraşüt ile atlama, kurslara katıldı (2013). Profesyonel olarak, sektör fotoğrafçılığı ile birlikte su altı dalışlar ve paraşüt ile atlamalarını sürdürmektedir.