Ömer Bedrettin Uşaklı 1904’de Uşak’ta doğdu. İlk öğrenimini Uşak’ta, orta öğrenimini Sivas’ta tamamlayıp, 1927’de Mülkiye Mektebi’ni bitirip idari hayata atıldı. Mudanya kaymakam muavinliğine atandı. Daha sonra Ünye ve diğer çeşitli ilçelerin kaymakamlıklarında ve bir süre de Artvin vali vekilliğinde bulunmuştu. 1938-1943 yılları arasında mülkiye müfettişliği yaptı. 1943 yılında 7. dönem Kütahya milletvekili seçilerek meclise girdi. Genç yaşta (42) verem hastalığından vefat etti.

Öz ve sade bir söyleyişi vardı. Şiirlerinin önemli bir bölümü Türk Müziği bestekarları tarafından bestelenmişti. Özellikle Kaptanzade Ali Rıza Bey ve Cevdet Çağla’nın yaptığı besteler halk tarafından çok sevilmiş ve beğenilmişti. Bu gün bile bu şarkılar dillerdedir ve yeni kuşaklar tarafından benimsenmekte. Yıldızların Altında, Eğilmez Başın Gibi, Kapıldım Gidiyorum adlı besteler buna örnek verilebilir.

Ömer Bedrettin Uşaklı “Deniz Sarhoşları” nda insanlığın en eski çağlarına özgü mitlere gidiyor. Şair, denizin dalgalarını olduğu gibi anlatmıyor, onlara beşeri bir takım vasıflar kazandırarak efsaneleştiriyor.

Yüksek mağrur başları, akşam renkleriyle yanık, ufkun kızıl şarabına tapan, en yakın arkadaşları rüzgârların ıslığı olan dalgalardır bunlar:

Köpükten omuzları birbirine dayanmış

Yüksek, mağrur başları akşam rengiyle yanmış

Sahile koşuyorlar bak deniz sarhoşları! ..

Bazen yırtık yelkenli bir sandala çarparak

Bazen ufkun kıpkızıl şarabına taparak

Gitgide coşuyorlar bak deniz sarhoşları! ..

Rüzgarların ıslığı en yakın yoldaşları

Yıllarca dövünerek içi yenmiş taşları

Bir anda parçalayıp doyacak bu sarhoşlar! ..

Çılgın gönüllerinde aşkın en büyük kini

Yosunlu kayaların o yeşil gözlerini

Deli aşıklar gibi oyacak bu sarhoşlar! ..

Cumhuriyet döneminin ressam şairlerinden Bedri Rahmi Eyüpoğlu, doya doya seyrettiği, yeryüzünün renklerinden usanmış gibi, denizlerin diplerini özlemekte. Hayal dünyasındaki deniz öyle bir denizdir ki, rengi yoktur:

Değil kardeşim değil,

Benim sevdiğim denizlerin dibi,

Ne mavi, ne yeşil, ne camgöbeği,

Benim sevdiğim denizlerin dibi renk değil.

Bir mavi deri değil sadece,

Bir mavi zar değil,

Eti var, budu var;

Suyun eti, rüzgârın eti,

Su desem su,

Rüzgâr desem rüzgâr değil,

Denizin dibinden kesilen kalın bir dilim,

Yıllardır gözümde, dizimde, dilimde

Tadına tuzuna doymuş değilim.

Yaz aşı, deniz aşı,

Denizdir her işin başı.

Denizle başlamalı her şey,

Denizle bitmeli,

Kelleyi koltuğa almalı,

Dibi görünen denizlere gitmeli.

Yine Cumhuriyet döneminin yeni şiir öncülerinden olan Orhan Veli Kanık, “Deniz Kızı” şiirinde deniz ile kadın arasındaki ilişkiyi anlatmış. Sanatçı burada, yoksul bir balıkçı kızını gözlerimizin önüne getiriyor. Aslında balıkçının kızının yoksulluğundan çok, varlığında taşıdığı denizi bize yansıtmakta.

Denizden yeni mi çıkmıştı neydi;

Saçları, dudakları 

Deniz koktu sabaha kadar;

Yükselip alçalan göğsü deniz gibiydi.

Yoksuldu, biliyorum

-Ama boyna da yoksulluk sözü edilmez ya-

Kulağımın dibinde, yavaş yavaş

Aşk türküleri söyledi.

Neler görmüş, neler öğrenmişti kim bilir,

Denizle boğaz boğaza geçen hayatında!

Ağ yamamak, ağ atmak, ağ toplamak,

Olta yapmak, yem çıkarmak, kayık temizlemek...

Dikenli balıkları hatırlatmak için

Elleri ellerime değdi.

O gece gördüm, onun gözlerinde gördüm;

Gün ne güzel doğarmış meğer açık denizde!

Onun saçları öğretti bana dalgayı;

Çalkandım durdum rüyalar içinde.

Cumhuriyet dönemi  şairlerimizden Munis Faik Ozansoy, Hisar ekolünün kurucularından. Bir süre de Hisar dergisinin başyazarlığını yapmış. “Gözlerin Denizleri Düşündürür” koymuş şiirinin adını.  Gözler denizler olunca, elbette kirpikler de liman olacaktır. Denizler, yine hayalleri, yine rüyaları çağrıştırmaktadır ama, biz; “Gözlerin Denizleri Düşündürür” için hayalden realiteye, realiteden hayale bir yolculuğun anlatımıdır, diyebiliriz:

 “Gözlerin denizleri düşündürür insana,

Ve nasıl enginleri aşıp gelen gemiler,

Fırtına akşamları, atılırsa limana,

Kalbim kirpiklerine öyle sığınmak ister.

............

Rıhtımda halat çözen çımacıya sorarsak,

Rüyâ ufuklarını düşündürür bir gemi...

Yurdundan karısından, çocuklarından uzak,

Kaptanın gözlerinde tüter dönüş özlemi.