Yaşam muhteşem bir denge üzerine kurulu. Evrenden, Dünyadan ekliptik düzlemden falan söz etmiyorum. Ve bunlardan söz ederek bir şeyleri de kanıtlamaya çalışmayacağım.  Yaşadığımız anlardan, bizzat yaşamlarımızdan söz ediyorum. Örneğin bu yazıyı okumak için ayırdığınız zaman yaşamınızda bir şeyleri değiştirecek. Birkaç dakika geç çıkacaksınız işten; ve olasılıktır ki birkaç dakikada yeni bir cennet; yeni bir cehennem kurulacak. Kavram olarak zaman belki de denge denen denklemin tek anahtarı, tek bilinmeyeni, tek bilinmeyecek olanı.  Akıp giden yaşamla özdeş bir kavram gibi zaman; hem su hem de suyun içinde olmak gibi. Ya da akıp giden ne varsa ulaşacağı deniz. 

''Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.''

Şiir; en zor söz sanatı olarak tanımlansa da bazen anlatım kolaylığı ve derinliği açısından bütün cümleleri kolay kılıyor. Benim anlatmak için çırpındığım, saatlerdir üzerine düşündüğüm ne varsa Tanpınar çok güzel bir şiir ile başarıyor bunu. Anlamdan ötedir şiir. Şiir okuduğunuz değil; okuduktan sonra içinizde hissettiklerinizdir. Anlatmak ve açıklamak zorunda bile değilsinizdir. Aklınıza yarattığı duygu ve heyecandır. Hele birde aklınızda uzun uzun kalıyorsa...
Yaşadığınız ne varsa yaşayacaklarınızla da direk ilgili. İlgiliden öte, bağlı hatta geleceğinizi hazırlayan. Geçmişte ne yaşamışsanız artık biraz osunuz. Mutlu bir çocukluk geçirmişseniz yaşamda başarı şansınız daha yüksek. Başarı sözcüğünü kariyer, bir noktaya ulaşma, zengin olma anlamında değil de daha çok huzurlu ve mutlu bir yaşam geçirme anlamında kullanıyorum. Anımsarsanız Kelebek Etkisi diye bir film vardı orda söz ediliyordu; ''Dünyanın öteki ucunda bir kelebek kanat çırpsa bu yüzden Dünyanın bu yüzünde fırtına kopabilir.'' Kendi yaşamlarımıza çevremizdeki sevdiğimiz ya da sevmediğimiz insanların yaşamlarına etkimiz bu. Kendi fırtınalarımızı hazırlıyoruz. Kendi susmalarımızı. Çığlıklarımızı, acılarımızı farkına varmadan. Çoğu zaman başkaları da kayboluyor yarattığımız fırtınalar içinde. 

Yalnızca mutsuzluk yok elbette  değiştirdiğimiz akışın içinde. Sıramızı birine vermek o kişinin bir yerlere yetişmesini veya bir işi başarmasını sağlıyor. İşte değişiveriyor yaşam o anda. Gerçekleşmesini sağladığınız eylem hem mutluluğu hem de mutsuzluğu getirebiliyor. Sizce mutluluk; mutsuzluğun kardeşi değil mi?  Zamana hükmümüz geçmese de akışa geçebiliyor. Kendi akışımızı çabamızla yönlendirmemiz mümkün oluyor kimi anlarda. Her zaman olmasa da oluyor.
Sadece kendi yaşamımız olarak bakmayın sözünü ettiğim denge meselesine. Unutmayın bizlerde birilerinin yaşamındayız. Sadece var olmaya devam etmemiz bile onların akışını etkileyecektir. Önemli olan bu etkinin hangi yönde olduğu. Sadece insanı baz almayın bu minvalde; etrafımızda binlerce canlı var. Bir sokak hayvanına vereceğiniz bir tas su onun yaşamını etkilerken sizde yaratacağı duygularla sizi de etkilemeye devam edecektir.

Attığımız her adım bu dünyayı etkiliyor. Kestiğiniz her ağaç, öldürdüğünüz her canlı bu dünyayı etkiliyor. İnsanoğlu ve insankızı bu dünyada. Canlı ve cansız ne varsa bizimle beraber. Attığımız her adımda değişiyor ne varsa. Aldığımız her nefeste azalıyor soluduğumuz hava. Bir şiirden nasıl bir şeyler kalıyorsa içimizde; ortak bir yaşamı paylaştığımız her şeyden de tıpkı o şiirin bıraktı izler gibi izler kalmalı içimizde. Önce yaşamı, akışı ve zamanı hissetmeliyiz. Ne varsa parayla alınıp satılabilen bir dünyadan elbette içimize duygu anlamında kalan çok olmayacak. Ama mutlaka bir şeyler kalacak geride. Gözle görülmese de; hani kalbin içinde yer alan nokta-i süveyda gibi.

Kısaca söyleyecek olursak; bu yaşamda, bu dünyada muhteşem bir denge var. Ne yaşarsan ve ne yaşatırsan iki kere yaşayacaksın sakın unutma.