"İnşaat Türkiye'nin lokomotifi..."

Bu sözü duymayanınız var mı? Ben neredeyse gün aşırı bir şekilde önüme düşen basın bülteninden veya ajanslardan servis edilen habererden dolayı bu cümleyi çok sık duyuyorum. Şöyle bir google'ye bakındım, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'ndan da duymuşuz bu cümleyi, kamunun en üst yöneticilerinden de. İnşaat sektörünün aktörleri zaten "varsa yoksa imar ve inşaat, başka şeye gerek yok" havalarında, onları bir kenara bırakalım. Her yatırımcı, kendi sahasını önemli kılar, normaldir bu.

"Bayram bayram, inşaat da nereden çıktı?" diye aklından geçiren varsa eğer, bir önceki yazıma göz atsınlar. İstanbul'un depremle sınavı ve müthiş kayıtsızlık, umursamazlık... Devamında elbette inşaatla ilgili uyarıyı yapmalı, sorumluluğumu yerine getirmeliydim. Bugün, yarın, sonraki gün için değil uyarım, 5-10 yıl sonrası için. "Gün bugündür, yarına Allah kerim" diyelim, tevekkül edelim tamam da, günlük aldığımız kararların uzun vadede başımızı ağrıttığını defalarca gördüğümüz için, ileriye, daha ileriye bakmak zorundayız.

* * *

Türkiye, Cumhuriyetin ilk yıllarıda ağır sanayi yatırımları yapılsa da bir tarım ülkesiydi. Ürettiği tarım ürünleri kendisine yettiği gibi dışarıya da ihraç ediliyor, milli ekonomiye artı değer üretiyordu. Demir-çelik, aliminyum, bakır, petrol işleme gibi sanayi tesislerimiz de kurulmuştu elbette dünyanın büyük sancılar çektiği dönemde. Üretmeden tüketenin ayakta kalma şansı yoktu çünkü. Bir de teknolojiye hükmetmeyenin...

Tarım maalesef eski durumunda değil. Tohumdan ilaçlamaya bir yığın "tuhaf" şeyler yaşadık ve GDO'lu gıdanın da önü sonuna kadar açılınca çiftçi için iki yol kaldı: Tarlayı ekme, teşvikle yaşa... Tarlayı müteahhide ver, bugünü güzel yaşa...

İstanbul'un "köyleri" bile bugün "konut projeleri" ile anılır oldu. Domatesi, marulu, soğanı ekip, yol kenarına, pazarlara kurduğu tezgahlarda satmaktan, önüne konulan villa projeleri daha cazip elbette İstanbul köylüsü için.

Anadolu'da da durum pek farklı değil. AVM, rezidans, iş merkezi, villa, site... Her yer inşaat.

* * *

İnşaat sektörü 70-80 ayrı sektöre dinamo görevi görüyor ve "kısa vadeli" olarak elbette ekonominin de lokomotifi gözüküyor. Üretimin olmadığı ekonomilerde ama... Temeli at, binayı yükselt, kapısını taktın mı ekonomik faaliyeti mal sahibi-kiracıdan ibaret bir sektör. Dünyada, kendi topraklarına yaptığı inşaatla "güçlü ekonomi" oluşturmuş bir ülke hatırlamıyorum ben. En yüksek gökdelene sahip Dubai'de bile ekonominin lokomotifi inşaat değil, farklı şeyler...

Özellikle İstanbul'da inşaatın hikayesi, şehrin katledilişinin hikayesinden ibaret. Her gördüğü toprağa betonu döküp bir "ucube" yükselten müteahhit zihniyetinden tutun da, o ucubeye uygun imar planı yapmak için çırpınan yerel yöneticiye kadar hepsi bu katliama ortak.

İstanbul'daki başarısından Türkiye'nin en uzun süreli siyasi iktidarını çıkaran Recep Tayyip Erdoğan'ın isyanını hatırlatırım "yanlış düşünüyorsun" diyenlere. Gökdelenlere, ucube kulelere isyanını...

Daha Boğaz'ın girişine ve Mimar Sinan'ın son eserine attığımız kazık ortada dururken... 

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin "Tüm hırsızlıklar imardan geliyor" sözü, üzerini ne kadar örtmeye çalışsanız da, ne kadar görmezden gelseniz de kara bir leke olarak duruyor...

* * * 

Aslında bu konudaki duygularıma tercüman olmuştu Bakan Özhaseki. O yüzden hatırlatalım o sözlerini:

"Herkes gidip Ankara'nın veya İstanbul'un en lüks semtlerinde, sahil kenarlarında kafelerde oturup baktığı zaman gördüğü nahoş manzaralardan rahatsız diye düşünüyorum."

"Oradaki dedikoduları dinlerlerse, epey rahatsız olurlar. Bu dedikoduların bir kısmı dedikodudur, iftiradır, silelim. Ama hepsi de dedikodudan ibaret değil, biz de bunu biliyoruz."

"Dünyanın en eski mesleklerinden birisi, hakkına razı olmadan başkasının hakkına el uzatmak, hırsızlıklar, yolsuzluklar ve kötülükler."

"Son 10-15 yıl içerisinde şehirlerimizin çok hızlı gelişmesi şehir rantlarını da doğurdu. Bu konuda imar planları aslında çok yeterliyken, imar planlarında bozulmalar meydana gelmeye başladı. Bu bozulmalar, haksız yere birine menfaat sağlamalar insanlardaki adalet duygusunu sarstığı gibi bu işi yapan idarecilere karşı da müthiş bir öfke duyulmasına sebebiyet veriyor."

"İnsanlar sanayiden yüz çevirip, en kıymetli semtlerde 50-100 kat yapmak için koşuşturuyorlarsa, en kestirme yoldan buradan rant elde etmeyi düşünüyorlarsa bu bir tehlikedir."

Bakan Özhaseki'nin sözlerine itirazı olan var mı? İşine gelmediği için, o ranttan bir şekilde pay aldığı için kulak tıkayanlar hariç tabii... 

Bayramımız bayram ola...