Cebinde bir lira kırk kuruşu kaldığını ve aç olduğunu söyleyen üniversite öğrencisi Sibel Ünli intihar etti.

Ailesinden gelen para belediye otobüsüne binip okula gitmeye  yetmediği için kredi ve yurtlar kurumunun yurdundan sadece sınav zamanı çıkan ve yalnızca bir öğün köfte ekmek yiyen üniversite öğrencisi  arkadaşım.

Üniversiteli çocuklar ucuz kahvaltı kalkmasın diye eylem yaparken coplayan polisler.

Üçüncü ve son yazıyı yazıyorum açlık ve çaresizlik konusunda.

Okullarındaki ucuz sabah kahvaltısının kaldırılmasını protesto eden öğrencilere bazı polisler acımasızca saldırdı. Kalkanlarıyla itip grubu dağıtmaya çalışan polislerin arasından bazıları öne çıkıp büyük bir öfke ve kızgınlıkla çocuklara uzun tahta coplarıyla vurmaya başladı.

Büyük bir öfkeyle çocukları coplarla döven polisler görevlerini yapmıyor sadece intikam alıyorlar görüntüsünü verdiler. Neden öfkeliler? Neden bu saldırganlık? Neden bu düşman görme?

Hepimizi boğan, bizlere nefes aldırmayan, durmadan yoğunlaşan bir cinnet havası içinde soluk almaya çalışıyoruz. Dar gelirli çocukların karınlarını bir parça da olsa doyurmalarını sağlayan öğün kalkıp; çocuklar bunu protesto edince dar gelirli ailelerden yetişmiş, dar gelirli polislerden dayak yediler.

Hani biz zengin ülkeydik? Hani köprülerimiz, yollarımız, arabalarımız, gemilerimiz falan vardı. Sabahları öğrencisine, gencine çeyrek ekmek peynir ya da bir tas sıcak çorba veremeyen ülke zengin sayılır mı?

Hani Ramazan ayında, açlığı anlamak için oruç tutuyoruz falan diye konuşup tüm gün aç susuz kalıp akşamları yirmi çeşit yemeğin olduğu masalara koşuyorlar ya; inanmayın onlara. Açlık anda hissettiğiniz değil; ertesi gün ve daha ertesi gün de karnınızı doyuramayacağınızı bilmektir.

Çaresizlik cebinizdeki bir iki demir paraya dokunmaktır. Gençken, öğrenciyken bu duruma katlanmak belki daha kolay olabilir ama bir de bakmak zorunda olduğunuz çocuğunuz varsa işte orası yok oluşunuz başladığı andır.

Peş peşe intihar haberleri okuyoruz. Sibel’den önce bir baba eşini ve kızını kayınbabasının evine yollayıp; kızına ‘’beni affet kızım’’ notunu bırakarak intihar etti. Canımız yanmaya devam ediyor.

O polisler neye ve niçin kızgınlar? O çocukları öyle coplayarak neyin intikamını alıyorlar? Yoksa onların da savunması ‘’ekmek parası mı?’’ bütün bunların bitme ihtimali var mı? O çocuklar bir gün o üniversitede güvenlik için görev yapan o polislerle bahçede tek kale futbol maçı yapacak mı? Açlık ve yoksulluk ne zaman gündemimizden çıkacak?

İstanbul’un yeni bir belediye başkanı var. Acaba o başkan sabahları okul önlerinde, öğrenci yurtlarının önünde bir tas sıcak çorba veremez mi çocuklarımıza? Halk ekmek bir parça ekmek, bir dilim peynir veremez mi gençlerimize? Siyasallaşmadan, o çocukların hepsini çocuğumuz görerek yapamaz mıyız bunu?

Bir inşaat şirketinin beş yüz on milyon lira vergi borcu silinmişti. Acaba beş yüz on milyon lira kaç tas sıcak çorba eder?

Polislerimiz gençlerimizi copluyor, dövüyor ya; acaba o çocuklar yani hemen hemen aynı yaştaki polisler ve öğrenciler bir gün arkadaş olabilirler mi?

Belki bir gün o gençleri okul bahçelerinde top oynarken, maç yaparken de görürüz.