Hocalı katliamını hatırlayanınız var mı?

1992 yılında, 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece, Azerbaycan toprağı Dağlık Karabağ’ın Hocalı kasabasına giren Ermeni askerleri, resmi rakamlara göre 83’ü çocuk, 106’sı kadın olmak üzere 613 Azeri Türkünü katletti.

Katliamdan 487 kişi ağır yaralı kurtuldu. Ermeni askerleri bin 275 kişiyi rehin aldı. Bunlardan 150’sinden haber alınamadı.

Ermeniler Aralık 1991’den beri Azerbaycan toprağı Dağlık Karabağ’ı işgal altında tutuyor.

Son günlerde Dağlık Karabağ’daki şiddeti daha da artırdı. Çoluk çocuk kadın demeden Azerbaycan Türklerini öldürüyor.

İlkokul öğrencilerinin bile Ermenilerin silahlı saldırısı ile öldürüldüğü haberlerini okuyoruz, duyuyoruz.

Üç beş kendini bilmez dışında herkes Azerbaycan ile tek yürek oldu, en azından gönül köprüsü kurdu.

Geç de olsa ülkemizin bu noktaya gelmesi sevindirici…

Asıl üzücü olan taraf ise Ermenilerin Dağlık Karabağ’ı işgal etmesi ilk defa oluyor veya yeni bir olay gibi görmemiz, tepki vermemiz…

Ermeniler yaklaşık 30 yıldır Azerbaycan toprağını işgal altında tutuyor, Azerbaycan’a imkan buldukça saldırıyor, Azerbaycan Türklerini öldürüyor.

Bugüne kadar gerekli tepkiyi göstermedik, gösteremedik…

Dağlık Karabağ işgal altında olmasına rağmen geçmiş dönemde Türkiye ile Ermenistan arasında tarihi diye nitelendirilen garabet bir protokol imzalandı. Ermenistan Cumhurbaşkanı, Bursa’da krallar gibi ağırlandı. Hatta ne acıdır ki, Türkiye-Ermenistan maçına Azerbaycan bayrakları sokulmadı…

Bütün bunlar yapılırken de Azerbaycan toprağı Dağlık Karabağ, Ermenilerin işgali altındaydı…

Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesi, sadece Azerbaycan’ın değil, Türkiye’nin de çok büyük sorunudur.

Ermeniler yalanlarla dolanlarla dünyayı kandırıyor ve olmayan sözde soykırımı var diye göstererek tüm Türkleri suçluyor.

Ermenilerin sözde soykırım yalanı, birçok ülkede kabul edildi. Ne yazık ki, Fransa gibi birçok ülkede sözde soykırımı inkar etmek bile suç sayıldı.

Hâlâ Azerbaycan topraklarını işgal altında tutan Ermeniler, tüm dünyaya kendilerini masum ve mağdur gösteriyor.

Ermenilerin işgalci olduğunu, soykırıma uğrayan değil, bizzat soykırım yaptıklarını, şimdi bile çocukları, kadınları katlettiklerini tüm dünyaya bizim anlatmamız gerekir.

Ne yazık ki, televizyonlarda Azerin’in Çırpınırdın Karadeniz’i söylemesinin ve sosyal medyada Azerbaycan bayraklarını paylaşmanın dışında bir tepkimiz yok.

Kuru kınama sözleriyle sonuç almak istiyoruz ama o da mümkün olmuyor.

*****

“Gitar çaldığımı öğrenince parmaklarımı kırdılar”

Hocalı katliamından kaçmaya çalışırken 19 yaşındaki eşini kaybeden, kendisi de 27 gün esir tutulan Azerbaycan Türkü 52 yaşındaki Valeh Hüseynov, hiçbir zaman hafızasından silemediği o kara günleri şöyle anlattı:

Katliamdan aylar önce Hocalı, tam anlamıyla abluka altına alındı. Doğalgaz ve elektrik kesildi. Helikopterlerle sağlanan ulaşım da birkaç helikopterin vurulmasından sonra durdu.

Ermenilerin 25 Şubat 1992’de akşam saatlerinden itibaren 10 koldan tanklarla saldırıya geçti. Artık dayanamayacağımızı anladık ve kasabayı terk etmeye karar verdik.

Soğuk ve karlı hava şartlarında bir grup Hocalılı ile Ağdam bölgesine doğru ilerledik. Yaşlı, kadın ve çocukları Gargar Nehrinden geçirdik, ormanlık alanda karanlıkta yola koyulduk. Bir müddet geçtikten sonra önümüzü kestiler ve ateşe tuttular. Çok sayıda masum insan, Ermeniler tarafından vahşice katledildi. 5 ay önce evlendiğim eşim de kurşun yarası alarak şehit oldu. Bazıları kaçmayı başardı fakat ben eşimin cesedini orda bırakmak istemedim. Sonuçta Ermenilere esir düştüm.

Yakalandığı ilk gün Ermeniler, beni acımasızca darp etti. Ermenilerin işkencesi sonraki günlerde de devam etti.

Ben gitar çalıyordum, bunu öğrenince önce parmaklarımı kırdılar sonra tırnaklarımı çektiler. Daha sonra elimi sıcak sobaya basarak yaktılar. 27 gün cehennem hayatı yaşadım fakat ölmedim. Ağdam bölgesinin komutanlarından Allahverdi Bağırov’un yardımı sayesinde esirlikten kurtuldum. Beni 3 Ermeni esirle değiştiler. Benimle değiştirilen Ermeniler, çok iyi durumdaydı. Ben ise yara bere içerisinde, ayakta duramıyordum.

*****       

TEBESSÜM

Uykusuz

Adam gece uyuyamıyor, ancak sabaha karşı uykuya dalabiliyor, bu nedenle de çalar saati duymayıp işe hep geç kalıyordu.

Patronunun fena halde sinirlendiğini görünce, doktora gider.

Doktorun verdiği hafif bir uyku ilacının etkisiyle o gece erken saatte uykuya dalar. Sabah da saati çalmadan uyanır ve hazırlanır.

O gün ilk kez işe zamanında varır. Kapıda karşılaştığı patronuyla mutluluğunu paylaşır:

- Doktorun bana verdiği uyku ilacı bir harika. Bu sabah uyanmakta hiç zorluk çekmedim.

- Peki, dün niçin işe gelmedin?

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Sen Türk olduğunu unutsan da, düşmanın asla unutmaz.

Ebulfez Elçibey