Dünya koronavirüs salgınıyla baş etmeye çalışıyor. Pandemi ilanının hemen ardından özellikle sağlıkçılar adeta seferberlik ilan etti. Sokağa çıkma yasakları, sosyal mesafeyi koruma önlemleri, hijyendi, uyarılardı derken herkes bir şekilde önlem almaya çalışıyor ya da ikazları dikkate alıyor. Pandeminin hayatını “olumsuz” etkilemediği tek bir kitle var ki onlar yine “alışkanlıklarından” vazgeçmiyor, vazgeçeceğe de benzemiyor. Kadına şiddet uygulayan erkekler… İçişleri Bakanlığı, koronovirüs nedeniyle ülke genelinde tedbirlerin alındığı 11 Mart’tan bu yana kadın cinayetlerinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 45’lik azalma olduğunu duyurdu, ancak bu “istatistik” şiddetin gün gibi ortada olduğu gerçeğini saklamıyor.

İyi ki sosyal medya var

Birkaç gün önce sosyal medyadan bir genç kızın feryadını duymuşsunuzdur. Annesi ve kendisini kanlar içerisinde bırakacak kadar şiddet uygulayan abisinin kendilerini öldürmesinden korktukları için sesini milyonlara duyurmaya çalışıyordu. Elbette sesini duyan oldu. Genç kızın içinde bulunduğu durum sosyal medyadan ulusal basına, oradan da yetkili mercilere ulaştı. Psikopat abi, gözaltına alındı ve tahmin edileceği üzere serbest bırakıldı. Şunu da belirtmek gerekir ki “uzaklaştırma” şartıyla… Bundan sonra ne olacağını tahmin etmek güç değil. Anne ve kardeşini kanlar içinde bırakan “abi”, kendisinden şikayetçi olan ailesine sizce daha çok bilenmedi mi? Sizce bundan sonra “kesin çözüm” için cinayet planları yapmıyor mu? Eğer bunlara “hayır” yanıtını verecek bir yetkili varsa, abiyi “ikna” ettikleri ve bu kadar kısa sürede rehabilite ettikleri için tebrik etmek gerekiyor. Zira anne ve kardeşin korkuları hala sürüyor.

Kadın kuruluşları aynı görüşte değil

Cinayetler azalmış olabilir, ama bunu Türkiye için bir “başarıymış” gibi istatistiklere dökmek aynı zamanda kadın cinayetleri veya kadına şiddetin hala korkunç rakamlarla anılıyor olması utanç verici bir tablonun hala gündemde olması demektir. İstatistikten anlaşılacağı üzere cinayet ve şiddetin “azalması” sadece pandemi sürecinin başarısı! Oysa kadınlarla ilgili çalışan STK’lar ve uzmanlar aynı görüşte değil. Pandemi sürecinde yaşanan ev içi şiddetin daha arttığını ancak hastanelere başvuru sayısının Koronavirüs nedeniyle düştüğünü savunuyor. Bu durum nedense “alıştığımız” için midir nedir, kulağa daha mantıklı geliyor. Kadın cinayet ve şiddetinin bir türlü önüne geçemeyen Türkiye’de cezaların caydırıcı olmaması nedeniyle rakamlar, istatistikler giderek yükseliyor. Kısa vadede de bunun önüne geçileceği düşünülmüyor. Neyse ki sosyal medya var da hiç olmazsa bazıları sesini duyurabiliyor.

Tahammülsüzlük şiddeti doğuruyor

Dün 1 Mayıs’tı. Tüm dünya işçi ve emekçileri için son derece anlamlı olan bir günde anlamsız görüntüler yine ekranlardaydı. Hak-İş, Türk-İş gibi sendikaların çelenk için çıkmasına ses çıkarmayanlar konu DİSK olunca aynı sabrı göstermiyor. Şiddet şiddeti doğuyor. Türkiye ne çekiyorsa başkalarına tahammül gösteremeyen insanlar yüzünden çekiyor. Siz şiddete ve tahammülsüzlüğe devam ettikçe, aileler oğullarını “Aman bir tanecik oğlu, aslanım, kaplanım” diye büyütmeyi sürdürdükçe, insanlar birbirlerine saygı göstermedikçe Türkiye daha çok kuruluştan “otokrasi” raporu alır.