Çin Seddi'nde Ejderha Dansı

İki haftalık gezi programımızın 2. günü, rehberimiz Ciang bey, Başkan Mao'nun bir sözünü anımsatarak, yeni gezi haritasını anlatmaya başladı. Esprili ve hep gülen eda ile: "Bu Dea Çan Çen Fei Hahan!" Türkçesi: "Çin Seddi'ne ulaşamayan kahraman değildir!"  Biz de, büyük bir sabırsızlık ve heyecanla, kahraman olmak için değil ama dünyanın bu eşsiz harikasını görmek için yola koyulduk...

Çin'de Ejderha Dansı, Kam Dansı ve ardından da semah dönmenin dayanılmaz hafifliğini yaşadım. Yolda giderken ilginç insan manzaralarına tanık olduk. Özellikle, seyyar sokak berberleri, bisikletine yaslanıp dev duvar gazetesi okuyanların yanı sıra, dünyanın en çok satılan günlük gazetelerinden biri olan Halk Gazetesi almak için kuyrukta bekleyen yaşlı-genç Çinlilerin, her koşulda okuma merakı oldukça anlamlı idi. Zengin mimari dokunun arasında, sürüler halinde insanların en yoğun ulaşım aracı olan bisikletleriyle gidiş-gelişleri, farklı bir trafik manzarası oluşturuyordu.

Düşler ve masallar ülkesi Çin'de dev bir ejderha gibi uzanan Çin Seddi, tüm gizemi ve ihtişamıyla bize kollarını açtı. 5 bin yıl önce çizilen ejderha, ülkenin simgesi ve şölenlerin vazgeçilmez görüntüsü olarak bizi selamlıyordu. Dev ejderha, kollarını açmış ve iri bedenini altımıza sermişti çoktan... Samanyolu'nu andıran, göğün göğsüne takılan bir altın gerdanlık gibi, Asya'nın boynunda şavkıyan Çin Sedd, Şahmaran edasıyla ateş soluyordu...

"Yin" ve "Yan" denilen zıtlar ve dengeler enerjisi, çoktan bedenimizi ve belleğimizi sarmıştı. Ateş ve su, aydınlık ve karanlık, zenginlik ve yoksulluk, neşe ve hüzün... gibi "Zıtların Birliği İlkesi" yaşam biçimimiz olmuştu. İçsel dilimizle konuşup, içimizdeki feneri ateşleyerek etrafımızı aydınlatıyorduk. Çince bilmesek de, Çinlilerle anlaşıyorduk. Beden ve ruh dilimiz yetiyordu...

"Wo ayni!"- "Seni seviyorum!"

Asya'da Türk saldırılarına karşı kalkan olarak yapılan Çin Setti, değişen Çin'in simgesi olarak tarih boyunca hep gizemli özelliğini korumuş. Hemen her yerde, sarı benizli ve çekik gözlü güzel bir kıza: "Wo ayni!" yani "Seni seviyorum!" derken bir öpücük kondurmamız, sevi yüklü yeni sıcak dostlukların başlamasına yetiyordu. Daha oradan ayrılmadan, Çin Setti üzerinde yazılan dudak izli mektuplar, artık vazgeçilmez düşler dünyasında bir masal kahramanı gibi yaşama dokunmamıza yetiyordu, yeniden...

Çin Turizm cenneti mi?

Rehberimizin söylediğine göre, 2002'de Çin'in dünya turizm pazarından aldığı payın 6,4'e ve gelen turist sayısının ise 100 milyonu aşması, dünyanın 4. sırasına yükselmesine neden oldu. Çin'in artan yabancı turist sayısı, dünyanın uzaydan görülebilen tek insan yapısı Çin Seddi'ne iyi gelmediği ve tarihi dokusunu giderek bozulduğu ileri sürülse de; bize bir yaşam iksiri gibi geldiğini söylemem, hiç de abartı olmaz. Binlerce kilometre duvarın üzerinde bu anı görüntülemek isteyenlerin yanı sıra, sevişen, dans eden, şarkı söyleyen ve bu harika yapını sihirine kapılıp dona kalan gezginleri gördükçe, bu coğrafyanın çekici gücüne inanmamak elde değil. Çin Ulusal Ruhu'nun simgesi olan bu yapıyı her yıl milyonlarca insanın gezdiğini öğrenmemiz, bizi şaşırtmadı. Dünyanın iman tahtası olan Çin Seddi'nin altında ya da üstünde soluklanan insanlığın yüreği Sarı Irmak, Ejderha Şenlikleri'nde bereketli topraklara dolana dolana akarken yükselen su sesine, uzaklardan pirinç tarlalarında diz boyu su içinde hasat yapan emekçilerin söylediği "Hasat türküleri"  eşlik ediyordu. Yabanıl hayvanların çığlıkları ve Şaman çobanların kaval sesi ise, bir başka orkestra oluşturuyordu. Nefes nefese, can cana, yan yana ve yana yana sonsuzlukta... Yoleri gezgin dervişler gibi masal dünyasının zamansızlığı içinde soluklanıyorduk...

 Devamı yarın…