Kendi içimize o kadar kapandık ki… Elimize telefonu alınca dünyayı unutuyoruz…

Varsa yoksa sosyal medya, gerçekle uzaktan yakından ilgimiz yok…

Bunu fark eden genç bir kız, öyle bir mesaj verdi ki, Çin’i bile mat etti…

ABD’de yaşayan Afgan asıllı güzellik uzmanı Müslüman genç kız Firuze Aziz, ilginç bir video çekip sosyal medyada yayınladı.

Çin teknoloji şirketi tarafından yönetilen TikTok isimli video paylaşım sitesinde Firuze Aziz,  “Merhaba arkadaşlar size şimdi nasıl uzun kirpiklere sahip olacağınızı anlatacağım. Yapmanız gereken şu, kirpik kıvırıcısını alın, kirpiklerinizi sıkıştırıp kıvırın, sonra bunu bir kenara koyun” dedikten sonra konuyu Doğu Türkistan’da Çin’in yaptığı zulüm ve soykırıma getirdi.

Firuze Aziz videoda şunları söyledi; “Şimdi şu anda elinizdeki telefonu kullanarak Çin’de neler olduğunu araştırın. Nasıl toplama kampları kurarak masum Müslümanları tuttuklarını, ailelerinden ayırdıklarını, kaçırdıklarını, tecavüz ettiklerini, domuz eti yemeye, içki içmeye, dinlerini değiştirmeye zorladıklarını ve eğer bunları yapmazlarsa ölümle tehdit ettiklerini görün. Kimse bölgede yaşananlardan bahsetmiyor. Lütfen farkında olun. Farkındalığı yayın.”

Genç kız, “Sonra kirpik kıvırıcınızı yeniden elinize alın…” diyerek güzellik önerilerine devam ederek videosunu tamamladı.

TikTok’da 1,4 milyon kez izlenen video 500 bin beğeni aldı. Videonun twitterda yayımlanan kopyası da 5 milyondan fazla izlendi. Ayrıca videonun sosyal paylaşım siteleri youtube ve instagrama yüklenen kopyaları da çok sayıda kullanıcıya ulaştı.

Çin hemen harekete geçti ve Firuze Aziz’in TikTok hesabını askıya aldı ve video paylaşmasını engelledi… Bununla da yetinmeyen Çin, genç kızın hesabını “terörizm ile bağlantılı içerik” gerekçesiyle kalıcı olarak iptal etti, telefon numarasına da engelledi.

Diğer taraftan Çin’in zulüm ve soykırım belgeleri bir bir ortaya çıkıyor ama dünya yine de umursamıyor.

Amerikan New York Times gazetesi, Çin Komünist Partisinden sızdırılan ve partinin Müslüman Uygur Türklerine yönelik uygulanacak politikalarla ilgili emirlerin sıralandığı belgeleri yayımladı.

Belgeler, Çin'in batısındaki Doğu Türkistan’da Müslüman Türklere yönelik baskı ve zulüm politikasının sürdüğünü gösteriyor.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, belgelerden birinde Komünist Parti üyelerine, “Sincan'da terörle ve bölücülükle mücadelede kesinlikle merhamet göstermeyin” diyor.

Hangi terör, hangi bölücülük?

Çin, dünyayı bu yalanlarla kandırıyor…

Doğu Türkistan’da Müslüman Türklere uygulanan soykırımı konusunda tüm dünya kör ve sağır rolünü oynuyor.

Çin her fırsatta zulüm yapıyor…

Dünya sessiz… Zulüm var deyince kimse dönüp bakmıyor.

Ama kaşını nasıl düzeltirim, deyince milyonlarca kişi seyrediyor…

En güzel tepkiyi de Firuze Aziz gösterdi…

Zulme sessiz kalmayalım…

*****

İşkence çığlıklarını duyduk

Teröre yardım ettiği bahane edilerek 15 ay kamplarda tutulan Gülbahar Celilova, Çin’in Doğu Türkistan’da kurduğu kamplarda yaşadıkları zulmü gözyaşlarıyla anlattı.

Gülbahar Celilova 54 yaşında, Kazakistan vatandaşı. İki çocuk sahibi. 20 yıldır Çin’den aldığı malları Kazakistan’da satarak ticaretle uğraşıyordu. Mayıs 2017’de gittiği Urumçi’de her zaman yaptığı gibi istediği ürünlerin siparişini verdi ve Kazakistan’a geri döndü. 4 gün sonra birlikte iş yaptığı kişinin kızı aradı ve siparişlerin geldiğini, hemen Urumçi’ye gelmesi gerektiğini söyledi. Bu olağandışı bir durumdu. Zira hiçbir zaman dört günde siparişleri gelmemişti. Tekrar Urumçi’ye döndü. Otele yerleşti. Ertesi sabah polisler otele gelip Gülbahar Celilova’yı götürdü. Celilova çok sürmeyeceğini sandı. Zira ‘hiçbir suç işlemedim’ diye düşündü. Önce karakola götürdüler. Saatlerce sorgulanmadan bekletildi. Ardından saatler süren sorguya alındı. “Çocukların namaz kılıyor mu, sen namaz kılıyor musun?” gibi sorular soruldu.

15 aylık sürede kaldığı kampın üç kez değiştirildiğini anlatan Celilova, şöyle devam etti:

Sabah 05.30’da kalkıyoruz, herkes üç sıra oluyor. Direkt duvara bakıp oturuyoruz. Sonra saat 08.00 olunca da herkes üç sıra oluyor, duvara bakıyoruz, öyle oturuyoruz, hiçbir şey yapmadan... 08.00'dan 08.40'a kadar herkesin 1 dakikası var yüzlerini yıkamak için. Bilekleri yıkamak, başa su sürmek yok. Abdest alır gibi bir haliniz olursa ceza var. Sonra tekrar oturup duvara bakıyoruz. Kahvaltı için bir kuru ekmek, çorba, su var.

Her ay gelip bir iğne yapıyorlar, bir de ilaç veriyorlardı zorla. Ne olduğunu bilmiyorduk, o iğne ve ilaçların. Her gün bir kişi bayılıyordu. Bir gün 43 yaşında bir kadın bayıldı. Bir kız geldi ona yardım etti. Diğerleri zile bastı polis çağırdı. Sonra sen niye yardım ettin diye kızı götürdüler. Bir hafta kayboldu kız. Karanlık bir hücreye götürmüşler. Geldiğinde yüzü gözü şişti. İşkence etmişler.

Normalde konuşmak yasak. Bazı akşamlar yan yana otururken çaktırmadan konuşuyorduk, fark etseler ceza veriyorlardı. 24 saat kamerayla izleniyorduk. 17 saat duvara bakarak oturuyorduk.

Toplamda 1 yıl 3 ay 10 gün yattım. Çıkmadan yaklaşık 10 gün önce ilk defa güneşi gördüm. Akıl sağlığımı korumak için günleri sayıyordum. Her anı işkence gibiydi. Bazı kişilerin ölüm haberini alıyorduk. 27 yaşında Hürriyet adında bir genç kız vardı. Tutuklanma nedeni Türkiye’ye gitmesiymiş. Sürekli işkence ediyorlardı. Bir keresinde götürdüler, geri gelmedi. Öldüğünü duyduk.

14 yaşından 80 yaşına kadar kadınlar gördüm orada. 15 ay boyunca dört kez sorguya çekildim. Bu sorgular günlerce sürdü. Sürekli işkence edilen insanların çığlıklarını duyduk. Bu çığlıklara dayanamayıp birkaç kez hastanelik oldum. Kalp krizi geçirdim, hastaneye giderken bile başına siyah bir poşet geçirdiler.

*****

TEBESSÜM

Mezar

Rizeliler, sürekli taklit mal üreten Çin’e çok kızar ve savaş ilan eder.

Çinliler, haritaya bakınca Rize’yi küçük bir yer gördükleri için hemen savaşmaya karar verir.

Durumu görüşmek için Rize’nin ileri gelenleri toplanır… Ancak toplantı çok uzun sürer.

Merak eden bir gazeteci içeri girer ve sorar:

- Niçin bu kadar uzadı, yoksa savaşmaktan mı korkuyorsunuz?

- Hayır, kesinlikle savaşacağız… Ancak o kadar Çinli’yi nereye gömeceğiz, ona karar veremedik.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Kimse, görmek istemeyenler kadar kör değildir.

Jonathan Swift