Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var, denir ama artık sohbetler çayla başlıyor, çayla dostluklar güçleniyor.
Ancak çay soframıza gelene kadar çok zor yollardan geçiyor. Üreticiler dertli mi dertli...
Yaş çayı toplamak oldukça zor. Çünkü çok kısa sürede toplanması lazım, süre geçerse çay kartlaşır ve işe yaramaz... Toplanınca da hemen satılması şart, beklerse yaş çay kurur veya çürür... Bu sebeple çay üreticisi zamanla yarışır...
Ama asıl sorun toplanan çayı satmak. Yaş çayın en büyük alıcısı kamu kurumu olan Çay-Kur... Ancak Çay-Kur yani devlet, yaş çaya kota uyguluyor. Birinci sürgünde bir dönüm için 570 kilo, ikinci sürgünde 500 kilo çay alıyor. Geçen yıl bu rakamlar çok daha düşüktü. Bir dönüm tarlada ise en az 700 kilo çay, iyi yerlerde bir ton çay oluyor. Üretici topladığı çayın sadece yarısını devlete satabiliyor. 
Çay-Kur sadece kota uygulamakla kalmıyor, aynı zamanda günlük çay alımını da sınırlı yapıyor. Yoğun olduğu dönemlerde dönüm başına günlük 10 kilo çay alıyor, yoğunluk azalınca kontenjanı 20 veya en çok 30 kiloya çıkarıyor.
Üretici günlük 10 veya 20 kilodan çayı satarsa kotasını ancak bir ayda doldurabiliyor. Çayın bir ay tarlada kalması mümkün değil. Bir ay beklense bile Çay-Kur alımı durduruyor. 
Bu yıl kota artırıldı ama fiili olarak hiçbir işe yaramadı. kontenjan olduğu için üretici kotasını bile dolduramadı. Çaresiz kalan üreticiler özel sektörün eline düşüyor.
Özel sektöre verse ne olur diyeceksiniz ama fiyat düşük oluyor. Özel sektör Çay-Kur'un verdiği fiyatın altında alıyor çayı... Çay-Kur 13 kuruş olan destekleme fiyatı hariç yaş çayı, kilosu brüt 2,32 TL'den alıyor. Özel sektör ise 2 TL'nin altında alıyor, zaman zaman 1,60 TL'ye kadar düşürüyor.
Daha da hazin tarafı birkaç ciddi firmanın dışında geri kalanlar ödemeyi zamanında yapmıyor. Kimisi hiç ödemiyor, üreticinin eli boş kalıyor.
Çay-Kur'un üreticinin çayısının sadece yarısını almasını anlamak mümkün değil. Yarısını alırken de kota uyguluyor ki, bunun akılla izahı yok. Gerekçe, fabrikalar yoğun, onun için alınan çay işlenemiyor. O zaman niye yeni fabrikalar açılmaz. Çok mu zor üç beş fabrika açmak...
Çay-Kur kota uygulamasa, en azından kontenjanla çay almamış olsa, özel sektör daha da fiyatı yükseltecek, üreticiler mağdur olmayacak.
Kota ve kontenjanla yaş çay üreticileri cezalandırılıyor...

****

Eski çoraplar

Çok zengin işadamlarından biri, hastalığı nedeniyle bu dünyada daha fazla vaktinin kalmadığını düşünerek, bir gün tüm aile bireylerini toplar ve onlara vasiyet eder:
- Ben bu dünyadan göçüp gittikten sonra naaşımı gömmeden önce şu gördüğünüz eski çoraplarımı ayağıma giydirin. Bu çoraplarla gömülmek istiyorum.
Aile halkı bu vasiyeti kabul eder.
Çok geçmeden zengin iş adamı vefat eder.
Cansız bedeni yıkanır ve oğulları babalarının vasiyetini yerine getirmek için çorapları alıp getirirler ve imama dönüp:
- Babamız ölmeden önce bize vasiyet etti. Bu eski çoraplarla gömülmek istiyor. Bu yüzden babamıza giydireceğiz.
Hoca kesinlikle bunu kabul etmez.
Hocayı ikna edemeyince müftüye giderler.
Müftü de dinimizde böyle bir şeyin olmadığını söyler ve kabul etmez.
Oğulları ne kadar çabalasa da babalarının son isteğini yerine getiremez.
Sonunda vazgeçmek zorunda kalırlar.
Cenazeyi defnettikten sonra kabristandan ayrılırlar.
Evlerine döndüklerinde komşulardan biri bir mektup getirir ve babalarının kendilerine bıraktığını söyler.
Çocukları merakla mektubu açar ve okumaya başlar.
Mektupta şöyle yazar:
“Çok sevdiğim evlatlarım; gördüğünüz gibi kabrime girerken eski çoraplarımı bile götüremedim. Bu yüzden aklınızı iyi kullanın. Hâlâ yaşıyor iken yapacaklarınızı bir an önce yapın ve ahiret hayatınız için iman edin. Hak ile batılın ayrımını iyi yapın. İnsanlarla iyi geçinin, adaletli davranın, kul hakkı yemeyin. Kurtuluşunuz ancak bunda gizlidir. İçine zehir, dışına şeker konmuş öldürücü imansızlık tuzağına yakalanmayın. Aldanmak da hiçbir fayda yok.”

 ***
TEBESSÜM

Mayo

Hastanede doktor delileri test ediyordu. Doktor delilere, boş bir havuza atlamalarını söyler. Hepsi atlar ve bir yerleri kırılır.
Birinin atlamadığını görünce akıllandığını sanan doktor, deliye:
- Sen neden atlamıyorsun?
Deli cevap verir:
- Çünkü mayom yok...

*****
GÜNÜN SÖZÜ
Zihin paraşüt gibidir, açık değilse işe yaramaz.
Frank Zappa