Beşiktaş'ın rakip sahada olmasına rağmen trübünlerde kendi seyircisinin sesini daha çok duyduğu karşılaşmaya geçmeden önce bir şeye dikkat çekmek istiyorum.

Saha ve VAR hakemlerinin, TFF'nin verdiği ya da veremediği kararların futbolda adaleti ciddi anlamda sorgulatır oldu. Eyyam da artık sıradan hale geldi.

Geçen hafta oynanan Sivasspor-Başakşehir karşılaşmasında Başakşehirli oyuncunun topu kollarının arasında bir metre taşıdığını izledik. Bunu görmeyen saha ve VAR hakemleri, ligin dizayn edildiği fikrini pekiştirecek bir olay olarak hafızalarda yer etti. Adaletsizliğin ayyuka çıktığı ligde insanları germek, ayrıştırmak için sanki kasıtlı olarak yapılıyor bu tür hareketler.

Şu hikaye, tam da ligimizin durumunu yansıtıyor:

Eski yıllarda İngiltere'de bir gelenek varmış. Sıradan bir vatandaş öldüğünde, kilisenin çanı bir kez çalarmış. Asil biri öldüğünde iki kez, kralın yakını öldüğünde üç kez, kral öldüğünde dört kez çalarmış kilisenin çanı.

Günün birinde, herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme bir vatandaşı haksız yere mahkûm etmiş. Bunun üzerine kilisenin çanı beş kez çalmış. Halk merak içinde kiliseye koşmuş ve "Ey papaz efendi kraldan önemli biri mi var ki, o ölünce beş kez çaldın çanı" diye sormuş. Papaz ise "Kraldan önemli bir şey var. Adalet öldü" cevabını vermiş. Bu hikayeden yola çıkarak ligimiz için çanların kaç kere çalması gerektiğine siz karar verin.

Gelelim karşılaşmaya. Beşiktaş, Başakşehir karşısında ilk yarıda atak geliştirmeye çalışsa da karşılıklı top kayıpları yanında tutuk bir oyun vardı sahada. Beşiktaş pozisyon üretemedi, Başakşehir ise kontra atakla pozisyon aradı ve ilk yarıda gol sesi çıkmadı.

Beşiktaş'ın tutuk oyunuyla ikinci yarıya daha bir özgüvenle çıkan Başakşehir, 50. dakikada Caner'in bomboş bıraktığı Dembaba'nın düzgün vuruşuyla golü buldu. Karşılaşmanın 60 dakikası vasat bir oyun sergileyen Beşiktaş, iki haftalık galibiyet serisini de Başakşehir'de noktalamış oldu.

Sergen hocanın maça, formayı ilk giydiği karşılaşmada golle başlayan Boateng'le başlaması, pas hataları ve isabetsiz şişirme toplarıyla bal yapmayan arıya benzeyen Caner'e bu kadar sabretmesi hataydı.

Defansın sağında Lens'e görev verilmesi yanında ayağına gelen sayılı topu isabetsiz şutlarla harcayan, maçın genelinde defansın arasında kaybolup giden ve Sergen hocanın tabiriyle "sorumluluk almayan" Burak da ayrıca konuşulmalı.

Abdullah hocanın son demlerinde "Şampiyonluk ve kupa yarışında havlu atan Beşiktaş, ligin kalan bölümünü gençleri kazanmak için harcayarak gelecek yıla yatırım yapmalı" demiştim. Bu sözüm, Sergen hoca için de geçerli.

Maç boyunca sahada ayak basmadık yer bırakmayan Dembaba, Beşiktaş'a "kaçan balık büyük olur" sözünü söyletti. Beşiktaş'ın büyük güçlüklerle ürettiği nadir ataklarda gelen şutların gole dönüşmesini engelleyen ve arşılaşmaya damgasını vuran Başakşehir kalecisi Mert'i de kutlamak gerekir.

Beşiktaş'ın bu seneki "iki ileri bir geri" alışkanlığı, yine taraftarını evine boynu bükük gönderdi.