ABD, İsrail'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararıyla, Büyük İsrail'e giden yolun kilometre taşlarının döşendiği Büyük Ortadoğu Projesi'nde ikinci aşamaya geçilmiş olduğunu görüyoruz.

Bu aşamanın devamında ise aralarında Türkiye'nin de yer aldığı 4 ülkenin parçalanması yer alıyor. İlk aşamada ise Irak işgal edilmiş; Libya, Suriye ve Yemen viraneye çevrilmişti.

Bu yıl Mayıs ayında ABD Başkanı Trump Suudi Arabistan, İsrail ve Vatikan ziyaretleriyle 'Suudi Arabistan-İsrail-Mısır' eksenini oluşturmuştu. Suudi Arabistan'da 32 yaşındaki Muhammed bin Selman'ın veliaht prens ilan edilmesini de sağlayan, prense "ılımlı İslam'a geçiyoruz" açıklamasını yaptıran Trump, Ortadoğu'yu cehenneme çevirecek adımları atmayı sürdürüyor.

İsrail'in bölgedeki en büyük düşmanı iran ile yakınlaştığı gerekçesiyle Katar ile diğer Körfez ülkelerinin arasını bozan Trump, şimdi de ABD büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e nakledilmesini onaylayarak sadece Ortadoğu'nun değil dünyanın en hassas konusu olan Kudüs'ün İsrail'in başkenti olduğunu dünyaya ilan ederek yangına benzin dökmüş oldu.

Burada şu noktaya dikkat:

Trump, bu adımları durup dururken atmıyor. Amerika, 50 yıl sonrasının politikalarını daha önce oluşturup, bunları zamanla devreye sokuyor. Uzun vadeli projeler devlet yapısını oluşturuyor.

Trump'ın attığı adımlar ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'un 1997'de tasarladığı 'Yeni Yüzyıl Projesi'nin hamleleri olarak kendini gösteriyor. Bu hamlenin ilk aşaması Afganistan ve Irak'ın işgaliyle hayata geçirilmişti.

ABD, Afganistan'daki işgalini sürdürüyor ve sık sık burada kalıcı olduğunu seslendiriyor. Aynı aşamanın devamında 'Arap Baharı' operasyonuyla Ortadoğu'da devlet başkanlığı sistemi ile yönetilen Mısır, Tunus, Libya, Yemen ve Suriye hedef alındı. Şimdi Suriye'de 14 üs yaparak bu topraklara da yerleşti, yani kalıcı olacak.

Bu ülkelerden üçü (Libya, Suriye ve Yemen), taş üstünde taş bırakılmayacak şekilde hırpalandı. Mısır'da askeri darbeye geçit verilerek anti-demokratik ülke haline getirildi. Sahip olduğu nüfus ve kapladığı alan açısından ehemmiyetsiz olan Tunus ise "Arap Baharı'nın başarılı olduğu ülke imajı versin" diye kendi haline bırakıldı. Şimdi ise beklendiği gibi ikinci aşamaya geçildi.

'Yeni Yüzyıl Projesi'ni tasarlayan Pentagon, Büyük Ortadoğu Projesi'nde ikinci aşamayı Başkan Trump'ın açıklamasıyla somutlaştı. Trump, ABD'nin İsrail'deki büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e nakledileceğini açıklayarak, Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıdı. Bu karar, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkenin tepkisini çekti. Şimdi yer yerinden oynuyor.

Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkileri kesebileceğini söyledi.

Dünyanın en önemli kentlerinden biri olan Kudüs, dünya meselelerinin merkezinde yer alıyor. İsrail, kentin doğusunu 1967'de işgal ederek 1980 yılında tamamını başkenti ilan etmişti. Ancak bugüne kadar Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan hiçbir devlet olmadı. Bu anlamda, Trump'ın açıklaması da bir ilk olma özelliği taşıyor.

Peki, Kudüs'ün Filistin ve Arap dünyası için önemi yok mu? Fazlası ile var ve beklentiler de bu yönde gelişiyor.

Araplar da Doğu Kudüs'ü ileride kurulacak Filistin devletinin başkenti olarak görüyor. İsrail ile Filistin arasında gerçekleşen 1994 yılındaki Oslo Anlaşması'nda Kudüs'ün statüsü barış görüşmelerinin ileri aşamalarına bırakılmıştı. BM Güvenlik Konseyi, 1980 yılında İsrail'in Doğu Kudüs'ü ilhak ederek başkent ilan etmesini geçersiz sayan 478 sayılı kararını almıştı.

ABD ve İsrail'in Ortadoğu planları son gelişmelerle açık biçimde ortaya çıkmaya başladı. ABD, Suriye'de oluşturduğu 14 üsle ve Irak'taki üsleriyle bölgeye yerleşti. Irak, İran, Türkiye ve Suriye'den koparılacak parçalarla bu noktada bir Kürt devleti planlanıyor ancak bu devlet sadece Büyük İsrail'e geçişi kolaylaştıracak, yani paravan devlet olacak.

Daha sonraki planlar da var,kısaca ona da bakalım:

Daha sonra bu Kürt devleti parçalanacak ve bu parçaların Arz-ı Mevud (Vadedilmiş Topraklar) kısmına dahil olanların bir bölümü Büyük İsrail'e transfer edilecek. Geri kalan bölümde ise ABD istediği tasarruf da bulunacak. Belki de buna da gerek kalmayabilir, doğrudan Büyük İsrail'e geçiş yapılabilir.

ABD'nin bu planında Türkiye'nin bölünmesi de yer alıyor. PKK/YPG'yi silahlandıran, yanı başımızda bize karşı kullanmaya hazırlanan Amerika'nın bu tutumunu her zaman düşmanca değerlendiriyoruz.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da ABD'nin Türkiye'yi hedef aldığını her fırsatta dile getiriyor.