Dünyanın neresine giderseniz gidin o müthiş koku size İstanbul’u hatırlatıyor. Kuru Kahveci Mehmet Efendinin kavrulmuş Türk Kahvesinden bahsediyorum. İstanbul Sirkeci’den yayılan koku tüm dünyaya Türk kahvesini tanıtıyor. Kahvenin hammaddesi bizim topraklarımızda yetişmemesine rağmen Kuru Kahveci Mehmed Efendi dünyaca ünlü Türk kahvesi markası ortaya çıkarmayı başarmış. Kuru Kahveci Mehmet Efendi İstanbul’un en köklü firmalarından biri. Türk kahvesini kavrulmuş, öğütülmüş ve paketlenmiş olarak tüketime hazır şekilde sunan ilk şirket. İstanbul Ticaret ve Sanayi odası kayıtlı ilk şirketlerden biri. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesi tarafından ahilik beratına layık görüldü.

İstanbul Üniversitesi tarafından düzenlenen uluslararası İstanbul Ahilik, üretim, iş ahlakı, icatlar ve markalar konferansında İstanbul’un 100 yılı devirmiş firmaları tecrübelerini öğrenciler ile paylaştı. Bunlardan biride 148 yıllık geçmişiyle Türkiye’nin en köklü firmalarından olan Kuru Kahveci Mehmet Efendiydi. İstanbul Üniversitesinde düzenlenen törende Eyüp Sabri Tuncer Kolonyaları, Şekerci Ali Muhittin Hacı Bekir, Kuru Kahveci Mehmet Efendi gibi İstanbul’un en köklü firmalarına ahilik beratı verildi.

Ahilikte usta – çırak ilişkisi…

Ahilik’te usta çırak ilişkisi çok önemlidir. 13.yüzyıldan itibaren günümüze kadar izlerini sürdüren ve halen kültürümüzde önemli bir yere sahip olan Ahilik Kültürü’nün canlılığını bu kadar uzun süre taze tutabilmesinin nedeni, usta-çırak ilişkilerinin ülke ekonomisine de katkı sağlamasıdır. 1871 yılında kurulan Kuru Kahveci Mehmet Efendi kahve üretimini bir sanat olarak görüyor, bu zanaatı beraberindeki ustalık, bilgi, tecrübe ve inceliklerle babadan oğula, ustadan çırağa aktarmaya devam ediyor. Türk kahvesini gelecek nesillere taşımayı amaçlayan firma, kahve severlere her yudumda aynı kalite ve keyfi hissettirmeyi amaçlıyor.

Bizim Nasreddin hoca Ahi Evrenmiş meğer!

Ahilik ile ilgili daha önceden araştırmalarım olmuştu, hatta köşemde bir yazı da kaleme almıştım. Ancak Ahiliğin kurucusunun fıkralardan tanıdığımız şu eşşeğe ters binen Nasreddin hoca olduğunu yeni öğrendim. Bana bu bilgiyi veren sabah spora gittiğim salondan tanıdığım entellektuel bir abimiz. Kendisi aynı zamanda Kuru Kahveci Mehmet Efendi’nin fabrika sorumlusu.

Benim için her yeni bilgi altın değerinde olduğu için konuya ilgi duyarak küçük bir araştırma yaptım. Karşıma ilk Prof. Dr. Mikail Bayram çıktı. Kendisinin konuyla ilgili birçok kitabı ve makalesi var. Özetle Prof. Dr. Mikail Bayram Ahi Evren’in Nasreddin hoca olduğunu ve onu Mevlana’nın öldürttüğünü söylüyor.

Nasreddin hoca Anadolu Selçukluları zamanında yaşayan, daha çok Türkmen esnaf ve sanatkârlar arasında meşhur olan, Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evren diye tanınan Hâce Nasîrüddin Mahmûd el- Hûyî’ imiş. Eee kazanın doğurduğuna inanıyoruz da Nasreddin hocanın Ahi Evren olduğuna neden inanmayalım dimi!

Şaka bir yana Mikail hoca tezini bilimsel verilere dayandırıyor, 13. yüzyılı incelediğimizde Hâce Nasreddin Mahmud el Hûyi yani Nasreddin hoca karşımıza çıkıyor.

Hâce Nasîrüddin Mahmûd el- Hûyî’ 13. yüzyılda Anadolu Selçukluları döneminde Kayseri’de uzun yıllar kadılık yapmış. I. Alaaddin Keykubat iktidarı döneminde Konya’ya taşınmış, saray mektebinde hocalık yapmış. Daha sonra Babaîler ayaklanmasıyla ilişkili olduğu gerekçesiyle 5 yıl hapis yatmış. Bir süre vezirlik yaptıktan sonra Kırşehir ve Akşehir’e giderek ahilik teşkilatını kurmuş. Selçuklu döneminde Moğol istilasına karşı önderlik etmiş bu nedenle 1 Nisan 1261 günü Kırşehir’de öldürülmüş. Prof. Dr. Mikail Bayram; Mevlana ve Şems Tebrizi’nin Moğollar’a olan yakın ilgisi nedeniyle Nasreddin hocanın onlar tarafından öldürtüldüğü bilgisini veriyor.

Sonuç olarak; Ahi- evren ya da Nasreddin hoca bizlere Anadolu Selçuklu döneminden altın değerinde bir miras bırakmış. Ahilik kültürünü yaşatmak, gelecek nesillere ulaştırmak hepimizin görevi olmalı. Usta, çırak ilişkisiyle büyüyen, markalaşan ve dünyaya yayılan nice Türk firmalarımızın olması ümidiyle kalın sağlıcakla…