Dünkü yazımda on parmağında on değil on üç marifeti olan bir yiyeceğin yararyarını sıralamış ve bunun ne olduğunu bana bildirenlere sinema bileti alacağımı yazmıştım. Kimse doğrusunu bilemedi. Ona en çok limon ve muz diyenler oldu. Muz diyenler de limon diyenler de, domates, patlıcan diyenler de yanılıyorlardı. Çok değerli bir o kadar da küçümsediğimiz bir besindi o...  Hani adını bile söylemeye utandığımız, etiketlere esas adı yerine farkı isim yazdığımız yiyecek. Sizi fazla merakta bırakmayayım. Ne olduğunu hemen yazacağım. Ama, önce bir destan aktarıp şairini sorayım, bilenlere bu kez birer kitap armağan edeyim. Haydi aşağıya aldığım destanın şairini bilin.

"Belli vazifesini yapmış Bostancıbaşı

Sabahleyin baktım ki hıyarla dolmuş çarşı

Dizilmiş tablalara uzunu ve kısası

Kurmuşlar hal içinde maruf hıyar masası

Hıyar deyip geçmeyin, şifadır çok maraza

Koklatırsınız kurda, yedirirsiniz kaza

Hıyarın pörsümüşü çobana azık olur

Tazesi, endamlısı çadıra kazık olur

Hıyarın çaparı var, beyazı, langası var

Pazarlarda bölüğü, bakkalda mangası var

Al küçüğü turşu kur, büyüğü salata yap

Kırk dört santimliğini kamyona balata yap

Memleket baştan başa hıyar tarlası gardaş

Bu toprakta yetişir hıyarın hası gardaş

Seyreyle hıyarları sabahın seherinde

Altmış okka vitamin dans eder beherinde

Seracı hıyarları cılız ve kısa olur

Medya suyu verince topala asa olur

Hıyarın kıymetini bilmemek nankörlüktür

Halka hıyar dağıtmak en büyük bonkörlüktür

Çiçeği burnundası makbulmüş bir zamanlar

Hıyardaki hassayı bostancıbaşı anlar

Derler ki, hıyar taze, hıyar ucuz olmalı

Hıyar seven adamda beş çuval tuz olmalı

Nerde konuşan hıyar, nerde yürüyen hıyar

Peşinden milyonlarca dâhi sürüyen hıyar

Gün gelecek hepsini göreceksiniz elbet

Her hıyara statü vereceksiniz elbet

Belâgatı yükselir hıyar yiyen adamın

Ruhuna revnak gelir hıyar yiyen madamın

Günümüz hıyar kesme, hıyar soyma günüdür

Vatan-millet aşkıyla hıyar oyma günüdür

Kral sofralarına lâyık olmalı hıyar

Siyaset denizinde kayık olmalı hıyar

Kalkınacak bir ülke hıyar ihraç etmeli

Yetişmiş hıyarları başına taç etmeli

Hıyar seminerleri yapmalıyız durmadan

Kuru hıyar evlâdır baldan ve kavurmadan

Bırakın çağdaşlığı, bırakın sağı-solu

Toprağımız mümbittir, her taraf hıyar dolu

Çıktık açık alınla hıyarlar bostanından

Alınmasın kelekler bu hıyar destanından

Selâm olsun tablada, dalda yatan hıyara

Selâm olsun alkışa göbek atan hıyara

Selâm olsun toprağa ve suya ve gübreye

Helâl olsun besteye, helâl olsun güfteye

Tazelendi bilcümle hıyarların şerefi

Ne mutluluk bizlere, tutturduysak hedefi.

Eskiler malumu ilan etmek derler. Şimdi size iki günden beri sözünü ettiğim yiyeceğin "Hıyar" olduğunu söylesem, Bana "Biliyoruz her halde, bizi kör cahil mi sandın," diyeceksiniz. Evet, bir birinize hakaret olsun diye "Hıyar" hatta hızınızı alamayıp "Hıyar oğlu hıyar!" dediğiniz yiyecekten söz ediyorum. Durup dururken hıyar da nereden çıktı diye sorarsanız, yazayım. Geçenlerde sözde sanatçılardan biri yalaka diye eleştirenlere "Hıyar" demişti de gazetelere manşet olmuştu. 

Ona "Hadi be hıyar-ı ekber," desem, hıyara ayıp olacak. Onun anlatmak istediği şeyi hıyar diye değil de sıfatsız iade etmek için iki gündür yazıyorum. Yeter mi? Hayır yetmez. Yarın da hıyara devam edeyim ki, hıyarın iki değil, en az dört yazıyı hak edecek değerde olduğu anlaşılsın.