Bulgaristan, hiç haketmediği halde Avrupa Birliği üyesi yapıldı. Aldıkları AB pasaportu sayesinde ülkenin genç dinamikleri, Avrupa'nın varoşlarına akın etti. Ağırlıklı olarak da Türkler ve Romanlar tuttu göz yollarını. Çünkü Bulgaristan'da "ikinci sınıf" vatandaş olarak yokluk ve çile içerisinde yaşamak yerine, Portekiz'in, İspanya'nın, Fransa'nın kenar mahallelerinde en zor şartlarda çalışmak bile avantajlıydı onlar için.

Bulgaristan, şu anda AB'nin dönem başkanı ülke. Ülkenin, sosyalist sistemin yıkılmasının ardından oluşan iki ana mafya grubundan birinin "vaftiz babası" sayılan Boyko Borisov, AB Dönem Başkanı sıfatını taşıyor. Borisov, dönem başkanlığını devraldıktan sonra Türkiye'yle ilgili olarak şu sözleri sarfetti: "Türkiye'nin AB'ye üye olacağı konusunda ikiyüzlülüğü bırakalım. En iyisi oturalım ve Türkiye ile AB arasında özel bir anlaşma yapalım."

Bunu söyleyen, yıllardır DEAŞ, El Kaide ve türevi terör örgütlerine gemiler, uçaklar dolusu silah satan bir AB Başbakanı... ABD'nin koltuğunda tuttuğu, ülkesinde CIA'ya "işkencehane" kurduran bir adam. Aynı zamanda "uyuşturucu" ticaretinin de önemli figürlerinden...

* * *

Bulgaristan'ı yönetenler iktidarlarını, Türk düşmanlığını körükleyerek yürütebiliyor. Türkiye'ye "terör örgütü ve yandaşları" üzerinden demokrasi dersi veren AB ülkeleri, Bulgaristan'da yaşanan utanç verici şeyleri görmezden geliyor. 
17 Şubat'ta Sofya'da Nazi fener alayı gerçekleştirildi. Bunu düzenleyen, Türk düşmanlığıyla siyaset yapan ve bugün hükümet ortağı olan bir parti. 

10 yıldır her sene olduğu gibi 17 Şubat'ta Genel Hristo Lukov, Patriots Birliği olarak Nazi fener alayını düzenlemeye devam ediyor. Patriots Birliği'ni de iktidar ortağı "ırkçı" parti destekliyor.

Bu kadarla sınırlı değil. Geçen yıl Bölgesel Kalkınma Bakan Yardımcısı Pavel Tenev, gestaponun balmumu heykellerini (elini Hitler gibi sağ tarafa uzatarak) Roma selamı ile selamlamıştı. Bu fotoğraf yayınlanınca da istifa etmek zorunda kalmıştı. 

Aynı selamlamayı Savunma Bakanlığı üst düzey yetkilisi İvo Antonov 2. Dünya Savaşı'nda kullanılmış bir Alman tankının içinde yapmış ve fotoğraf ortaya çıkınca istifa etmişti.  Son olarak, Adolf Hitler'i canlandıran Plamen Uzunov çıktı ortaya.

Bulgaristan, 2. Dünya Savaşı döneminde bir süre Nazi işgali altında kalmış, bunun da faturasını tıpkı Rus işgalinde olduğu gibi yine Türkler ödemişti... 

Bugün artan Nazi tutkusunun sebebi de tek kelimeyle Bulgaristan tarih kitaplarında yer alan Türk düşmanlığından başka bir şey değil. Bir de Bulgar siyasetçilerin, ülkeyi soyarken halkın dikkatlerini başka yerlere çekme becerisi...

* * *

Bulgaristan'da "Türk partisi" olarak adlandırılan bir Hak ve Özgürlükler Hareketi var. Bulgarca kısaltması DPS olan bu partinin, demir perdenin dağılması döneminde Bulgar istihbaratı tarafından kurgulandığı net bir şekilde defalarca ortaya çıktı.

Bulgar istihbaratı DS'ye sosyalist dönemde "özel hizmet" vermiş kişiler, partinin başkanlığı dahil önemli kademelerinde yer aldı. Türkiye, bu gerçeği görmezden gelerek uzun yıllar DPS'ye ya da HÖH'e destek verdi. Hem ekonomik destek verdi, hem de Türkiye'de bulunan Bulgaristan vatandaşı Türklerin seçimlerde oy kullanabilmesi için özel organizasyonlar yaptı. İşte bu özel organizasyonlar, birileri için önemli gelir kaynağı oluşturdu. Hem Bulgaristan'dan gelen milletvekilleri, hem de dernek görünümlü bazı yapılanmalar, Bulgaristan'da Türklerin siyasi başarısı için akıtılan paralardan büyük rantlar elde ettiler.

HÖH'ün, Bulgaristan'da koalisyon ortağı olduğu dönemler de yaşandı. Ama bu dönemlerde Türkler hiç bir şey kazanmadı, aksine çok şey kaybetti. En azından "tütün" darbesini yedi. Çiftçileri, köylerini terk etmek zorunda kaldı. Gençler, işsizlik sebebiyle Avrupa'nın varoşlarında kaybolup gitti...

* * *

Türkiye'yi yönetenler, HÖH'ten hayır gelmeyeceğini anlayınca, önce Hürriyet ve Şeref Partisi adı altında, seçimi kaybedince Dost Partisi adı altında yeni yapılanmalara gitti. Bu yapılanmalar da fonlandı, hormonlandı ama yine işe yaramadı. Sadece hem Türkiye'de, hem de Bulgaristan'da bu işin organizatörü gözüken bazı isimler ceplerini doldurdu. Hatta birbirlerine düştükleri de oldu. Sonuç, hüsranla biten bir siyasi hamle oldu. 

Şimdi, Dost Partisi ile HÖH'ün birleşmesi ve Türk partilerinin "tek gövdede" toplanması konuşuluyor. Zaten Dost Partisi'ni, ondan önce Hürriyet ve Şeref Partisi'ni kuranlar da uzun yıllar HÖH'te, Ahmet Doğan'ın emrinde çalışan yakın kurmaylarıydı. 

Bugüne kadar yapılan yanlışlara bir yanlış daha eklemenin benim açımdan hiç bir sakıncası yok. Çünkü, olaya sadece "Türkçü parti" gözüyle bakanların, hem Bulgaristan'daki Türklere, hem Türkiye'ye göç etmiş çifte vatandaşlara, hem de yaşadıkları topraklara bir faydalarının olmadığını yıllardır gözlemliyorum.

Yine, Bulgaristan'da "azınlık" olarak tanımlanmış, uluslararası anlaşmalarla "otonomi" dahil birçok hakkı bulunan kesim, "yeni umutlar"la oyalanacak ve Boyko Borisov, AB Dönem Başkanı olarak ülkesinde "ayrımcılığın" en koyusunu sürdürmeyi başaracak. 

Nazi destekçileriyle ortaklık yapması, ne AB dinamiklerinin umurunda, ne de "demokrat" geçinenlerin...

Sanki, hem Türkiye'de, hem Bulgaristan'da "Türk azınlık kazanmasın da, kim kazanırsa kazansın" diyen etkili bir lobi var. Ve bu lobi sürekli "çıkmaz sokak" projeleriyle enerji ve zaman tüketerek Nazi kafasının ekmeğine yağ sürüyor. Ne dersiniz?