İstanbul Büyükşehir Belediyesi, şehrin kalabalık meydan ve kıyılarındaki büfelerle ilgili yeni bir yola girdi. Örneğin, Beşiktaş Meydanı’ndaki 11 büfeye “boşaltın” tebligatı gönderildi. 9 büfe sahibi mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı aldığı için şimdilik paçayı kurtardı ama diğer 2 büfe yıkıldı.

Büfe sahipleri, mekan dışına koydukları sandalyeler için işgaliye ödediklerini iddia ederek makbuzlarını gösteriyor.

Bu büfeler için neden tahliye kararı alındığı, İskele Meydanı’ndaki büfelerin akıbetinin ne olacağı konusunda yeterince bilgi yok. Meydan tamamen büfelerden arındırılıp yeniden mi düzenlenecek, yoksa büfeler yeni sahiplerini mi bulacak belirsiz.

İBB, geçtiğimiz hafta Üsküdar sahilinde bulunan Kız Kulesi manzaralı 2 büfeyi yıkmıştı. Bu karar çok isabetliydi ve itirazlar da yersizdi. O büfeler, Kız Kulesi manzarasına karşı yaydıkları halı ve minderlerle adeta koca sahili işletmeye açmıştı. İşgal kalktı ve sahil şeridi halka açıldı.

Ama eksik bir yıkım oldu bu. Üsküdar sahilinin kara tarafında, imar planlarında “yeşil alan” olarak yer alan, sahil yolu ile tali yol arasında kalan bölgeye kurulan “çadır çay bahçeleri”ne dokunulmadı. Bakmayın “çay bahçesi” dediğime, adeta “restoRANT”a dönüştürülmüş yerlerden söz ediyorum. Önce brandayla minik bir yer çevrilip, ardından bir güneşlik konulmuş, çay kahve servisi yapılıyordu buralarda. Mevsimler değiştikçe güneşliğin etrafını “şeffaf” branda ile çevirdiler derken bol ışıklı, valeli şık mekanlara dönüştü buraları. Ruhsatları var mı, kim-nasıl verdi bilmiyorum ama bulundukları yer imara kapalı yeşil alan…

GAZETE BAYİLERİNE HAKSIZLIK

Belli ki, İBB’nin büfelerle ilgili bir stratejisi var. Ama bu stratejide tüm büfeler aynı kefeye konulmuş. Örneğin, değişik yiyecekler satan büfeler var ve bunların gelirleri bulundukları yere göre değişiyor. Kâr marjları da, ciroları da öyle yabana atılacak cinsten değil.

Ama bir de “gazete bayisi” olarak faaliyet gösteren ve İBB tarafından kiralanan büfeler var. Buralara yapılan yüzde 500’lük fahiş zammı daha önceki bir yazımda gündeme getirmiş, “Büyük haksızlık” demiştim.

Gazete bayileri İBB’nin zamda geri adım atmadığını, aksine büfeleri yenilemeyi planladığını belirterek “Yeni büfelerin maliyeti yüzlerce bin lirayı buluyor. Bizim bunu karşılama gücümüz yok” diyor.

Bu tarz büfeler, gazetelere kolay erişimi sağlayan, vatandaşların su, çiklet, İstanbulkart dolumu gibi ihtiyaçlarını karşılayan ancak kâr marjı düşük büfeler. Büfe işletmecileri, İBB’nin zam kararını anlayamadıklarını belirterek “Bize buraları AK Parti’nin verdiğini düşünerek siyasi bedel biçtiklerini düşünmek istemiyoruz. Büfeleri yenileyerek yiyecek-içecek satacak hale getirmek çözüm değil. O apayrı bir iş. O tür işlerle uğraşanlar gazete satışı, İstanbulkart dolumu gibi işlerle uğraşmaz” diyor. Bu büfelerin formatının değiştirilmesinin, gazetelere erişimi de olumsuz etkileyeceği uyarısında bulunuyorlar.

Şubat 2020’de Güngören’de yaşanan büfe skandalını hatırlatanlar da var. Merter’deki Metrobüs istasyonunun bulunduğu alana gece yarısı bir büfe konulmuş, İBB zabıtaları da büfeyi korumaya almıştı. Büfelerle ilgili herhangi bir encümen kararı olmadığı, resmi bir izin belgesi bulunmadığı ortaya çıkmıştı. Kaçak büfelerin bir İBB Meclis üyesine ait olduğu da iddia edilmişti.

Bu olay akıllara gelince, İBB’nin büfe operasyonu değişik iddialara konu oluyor. Özellikle gazete bayilerinin “fahiş zam” ve yüzlerce bin liralık “yenileme maliyeti” ile yıldırılmaya çalışılması…

TAKSİ DURAKLARININ HALİ

Esenyurt’ta bir taksi durağında taksiciler arasında çıkan “müşteri kapma” tartışması, silahlı çatışmaya dönüşmüş, olay ikisi kardeş 3 kişinin ölümüyle sonuçlanmıştı. İBB, bu olayın ardından Esenyurt Meydanı’nda bulunan 4 taksi durağını mühürleyerek faaliyetten men etti.

Taksi durakları, bu mesleğin başka bir sorunu.

Örneğin, Esenyurt Meydanı’ndaki 4 taksi durağı kimlere aitti? Bu durakların açılmasına kim, nasıl izin verdi. Esenyurt Belediyesi’nin bu taksi duraklarından herhangi bir geliri var mıydı?

Daha bir yığın soru var. Tek başına “Duraklar kime aitti?” sorusunun cevaplandırılması bile işin rengini ortaya çıkaracak.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na tavsiyemdir: Taksilerle ilgili adımlarını atarken, bu sektörün tüm gerçeklerine vâkıf olabileceği bir çalışma yaptırmalı. Tamamen kayıt dışı ekonominin parçası olan taksi durakları da bu çalışmanın içinde yer almalı. AVM’ler hariç taksi duraklarını İSPARK aracılığıyla işleterek kayıt düzene sokma planı da ayrıca masaya yatırılmalı.

 “Plaka lobisi”nin ardından “durak lobisi” izin verirse tabii…

Özellikle taksi ve minibüs şoförlerinin mağduriyetini dile getirmeye, plakalar üzerinden yürüyen kayıt dışı ekonomiye dikkat çekmeye devam edeceğiz.