Bilim Kurulu üyelerinden ve uzman doktorlardan sıkıca duyuyoruz:

"Salgın hastalık nedeni ile tedbirlerinizi alın. Sakın hastalanmayın. Yoğun bakıma geldiğinizde dünya başınıza yıkılıyor. Bu süreci hiç kimsenin yaşamasını istemiyoruz. Bu nedenle maske kullanın, sosyal mesafeyi koruyun ve hijyene dikkat edin. Entübe hasta durumuna düştükten sonra görülmemiş sıkıntılar yaşanıyor."

İşin ilginç tarafı şu:

Tüm bu uyarılara rağmen hemen çoğunluğumuz ortada hiçbir şey yokmuş gibi hareket ediyoruz. Resmen hastalığa davetiye çıkarıyoruz. Hiçbir şeyi umursamıyoruz. Uyarılara kulak asmıyoruz. "Bize bir şey olmaz" havasındayız ve hastalığı ciddiye almıyoruz.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi yoğun bakımında Kovid-19'a karşı büyük mücadele veriliyor. Kendilerine bulaş riskini azaltabilmek için koruyucu önlemleri çok sıkı uygulayan sağlık çalışanları, yoğun bakımda bunaltan sıcakta tulumların içinde maske, gözlük ve siperliklerini takıp özveriyle çalışıyor. Doktor ve hemşireler, hastalara tedavinin yanı sıra psikolojik destek de sağlıyor.

Aşağıda doktorların yoğun bakımda neler yaşadığını, hastaların ne gibi durumlara düştüklerini anlatan bir yazıyı sizlerle paylaşıyoruz. Hiç değilse yaşanan sıkıntıların neler olduğunu bu yazı ile biraz daha öğrenmiş olacğız.

Yoğun Bakım Uzmanı öğretim üyesi Dr. Gürhan Taşkın, yoğun bakımda hasatların neler yaşadığını ve sıkıntıları anlattı.

"Bu süreçte çeşitli cihazlar ile solunum desteği sağlamaya çalışıyoruz. Ek birtakım sıkıntılar bu süreçte gelişiyor. Diğer organlarda da birtakım sorunlar çıkabiliyor. Bu hasta grubunda çoklu organ yetmezliği ile de karşılaşabiliyoruz. Bir grup hastayı da uyutarak solunum cihazına almamız gerekiyor. Bu hastaların bir kısmında yüz güldürücü sonuçlar alıyoruz; ama maalesef elimizden geleni yapmamıza rağmen bir grup hastayı hayatta tutamıyoruz. Bunun da yarattığı bir sorumluluk ve üzerimizde yük var' Yoğun bakımda üzücü sonuçlar da yaşıyoruz, Genellikle bilinci açık olarak alıyoruz hastaları, bazen de yapay solunum cihazına ihtiyaç istedikleri çok oluyor, bu durum çok üzücü. Yoğun bakım sürecinde bir grup hastada verdiğimiz tedavi ile iyileşmeyi beklerken maalesef istediğimiz gibi gitmiyor. Hastalar genellikle etrafındaki diğer hastaların da durumundan etkilenebiliyor. Yoğun bakım aktif bir süreç, bazı hastalara müdahale yapmamız duydukları evrede alıyoruz. Hastaları yoğun bakıma kabul ettikten sonra hastaların biraz daha yaşamak için solunum cihazına bağlanmamak için bizden yardım gerekiyor, bunlara bazen istemeden tanık oluyorlar veya yanlarındaki bazı hastaların eksildiklerini hissediyorlar. Bu psikolojik olarak büyük bir stres yaratıyor, biz de bu süreçte genellikle yaşayacaklarına dair sözler veriyoruz, durumunun iyi olduğuna inandırmaya çalışıyoruz. Psikolojik açıdan da destek vermeye çalışıyoruz. Devamlı cihaza bağlıyoruz, ayırıyoruz. Bu süreçler onlar için de yorucu oluyor. Hastalardan bu cümleleri duymak bizi bir yandan motive ediyor bir yandan da üzüyor. Kandaki oksijen değerleri düşmesine rağmen hastalar çok semptomatik olmadıkları için içinde bulundukları durumun çok farkına varamıyorlar ilk başta. Ama ilerleyen süreçte solunum sayıları artmaya başlıyor, nefesleri yetmemeye başlıyor. Bu evrede, 'Bana yardım edin', 'Beni cihaza bağlayın' diye talepler de alıyoruz. Ama biz zaten süreci yakın takip ettiğimiz için onlardan bu talep gelmeden biz hasta hakkında solunum yetmezliği planlaması yapmış oluyoruz. Artık solunumunun yetmediğini, uyutarak solunum cihazına bağlamamız gerektiğini hastaya anlatıyoruz. O süreçte 'Ne olur beni tekrar uyandırın' gibi cümleler duyuyoruz, bu cümleler de bizi çok etkiliyor. En sevindiğimiz süreç hastaları solunum cihazından ayırdığımız süreç olarak değerlendirebiliriz. Hastalara yapmaları gerekenleri anlatmaya çalışıyoruz hatta bir gruba egzersiz yaptırmaya çalışıyoruz. Sadece yaşlı grubu etkileyen bir hastalık değil. Halkımız dikkat etmeli. Sosyal ve mesafe ve maskeye uymamız gerekiyor. Burada ciddi bir savaş veriliyor. Hem sağlık çalışanları hem hastalar hayatta kalmak için ciddi mücadele veriyor. Çoğu insan buraya düştükten sonra durumun ciddiyetini fark ediyor. Ama aslında toplum arasında kol geziyor diyebilirim. Tulumların içinde 2,5- 3 saat çalışıyoruz. Çok zor. Yoğun bakımda bu hastaları kurtarabilmek için elimizden geleni yapıyoruz; ama halkımızın bu konuda bilinçli ve dikkatli davranmasına ihtiyacımız var. "

Şunu da unutmayalım:

Doktorlarımız, hemşirelerimiz ve diğer sağlık çalışanları bugüne kadar görülmemiş fedakârlıklar gösterdi. Gecelerini gündüzlerine kattı, ellerinden gelen her türlü gayreti hayatları pahasına ortaya koydular. Ama görüyoruz ki artık onlar da çok yoruldu.