Diyordum ki: "Ne kuyruk salladım, ne de eğildim. / Buldum değerimi değer bilenden. / Kimince bir borsa gibi sevildim; / Düştüğümde onlar kurtuldu benden. // ....... // Boş bir çaba, takıntı mı bendeki?/ Elbet bu da geçer, geçmeyen ne ki? / Bu güne güvenen aymaza de ki: / 'Uyan da pay çıkar gelen gidenden'..."

Kulağımızda küpe olsun ki, elbet bu da geçer. Duvarların, yüreklerin daraldığı, boğulma duygusuyla çırpındığımız anlarda bir soluk oksijen gibi bir söz: "Bu da geçer ya hû!"  

"Bu da geçer Ya Hû!" sözünün pek çok öyküsü var. Bizanslılar sıkıntılı anlarında "K'afto ta perasi" yani bu da geçer, demişler. Söz, Selçuklular döneminde İran'a ulaşmış. Farsça, "İn niz beguzered" olmuş. Osmanlı döneminde tekkelerde benimsenirken,  "Ya Allah" anlamına gelen "Ya Hû!" eklenmiş. Ferhudittin Attar'dan bir kıssa aktarılır: Sultan Mahmut bir gün vezirlerine: "Bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle bir şey yazdırın ki ona her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem hüzünleneyim düşüneyim," demiş. Uzun sözün kısası, bir gün vezirler sultanın karşısına çıkmışlar, bir yüzük vermişler. Sultan Mahmut: "Tamam işte bu demiş. Yüzüğün üzerinde " bu da geçer ya hû" yazıyormuş...

Ey yaşam, ey ölüm, Ey akıl, ey mantık, ey vicdan, ey erdem, ey yalan, ey gerçek, ey vefa, ey sevgi, ey hoşgörü bu da geçer ya hû?  Ve de ey iktidar, ey zulüm, ey adalet, ey hak, ey geleceğim, ey ceddim, ey güvenim bu da geçer ya hû!  

Yine demiştim ki: "Onca yoldan kapılardan geçerek / Kendi gerçeğimi gördüm severek. / Demem; 'mihnetime minnet ne gerek' / Kime zarar gelmiş kadir bilenden..." Onurlu olan kadir bilendir. 

Tanrı yaratılanların en onurlusu olarak insanı var etti. Onur bir güzel huy olarak insan olmanın doğal alanına yaşayacak, soluyacaktı. Onurlu olmanın yüceliğini algılatmak için, onursuzluk da var oldu ki, onursuzluğun bir görüntüsü de gurur oldu. Onurla gurur hiç birlikte olmadı. Onun için dediler ki, "Gururlanma padişahım.

Senden büyük Allah var!"  Gurur, tarihsel ve kültürel olarak kapalı topluklarda eleştiriyi sevmedi. 

Bu da geçer ya hû! Türkülerimiz ne güzel anlatılmış: "Güldürür yüze devranı  / Bir gün okutur fermanı  / Bulaman derde dermanı  / Aldanma gönül aldanma.. .." Ya Sabahattin Ali'ye ilham kaynağı olan Karacaoğlan'a ne demeli? 

Kemler iylik göremez
Gamlanma gönül gamlanma 
Bin kaygu  bir borç ödemez 
Gamlanma gönül gamlanma 

Koyun meler kuzu meler
Sular hendeğine dolar
Ağlayanlar bir gün güler
Gamlanma gönül gamlanma

Yiğit yiğide yâd  olmaz 
Eyilerde ham süt olmaz
Namertle gezen şad olmaz
Gamlanma gönül gamlanma 

Yiğit yiğidin yoldaşı
At yiğidin öz kardaşı 
Sağlıktır her işin başı 
Gamlanma gönül gamlanma 

Nâçar  Karac'oğlan nâçar 
Pençe vurup göğsün açar 
Kara gündür gelip geçer 
Gamlanma gönül gamlanma

Ama en realist ve somut anlatıma Sabahattin Ali ile ulaşıyoruz: 

"Dışarıda deli dalgalar 
Gelip duvarları yalar 
Seni bu sesler oyalar 
Aldırma gönül aldırma 

Kurşun ata ata biter 
Yollar gide gide biter 
Mapus yata yata biter 
Aldırma gönül aldırma
..........."

Ola ki, elleriniz kelepçeli olabilir. Bedeniniz dört duvar arasında sıkıştırılabilir. Ama düşüncenin özgürlüğüne kim set çekebilir?

Elbet kara günler geçer. Kuzular meler, sular çağıl çağıl akar, yüzünüze bir rüzgâr çarpar. Özgürlüğü duyumsar, ciğerlerinize doldurursunuz.  

Hepimizin başından kara günler geçebilir. Ancak, en etkili güç kaynağı  hiç şüphe yok ki İlahi adalete inanmaktır. Allah, şüphesiz ki sabredenleri sever. Allahü Teâlâ'nın bir isim sıfatı da Sabur'dur. Sabır sahibi olanlarda Yüce Yaratıcı'dan bir belirti, bir görünüş var demektir. Cenâbı Allah, sabredenlerin dostu ve velisidir,  onların bütün yardım dileklerini kabul eder ve onlarla hep beraberdir.

Sabır; acıya, zorluğa, haksızlığa ve başa gelen üzücü olaylara dayanma gücüdür. Bir felakete veya belaya uğrayanın telaş ve feryat etmeden, her şeyin Cenâbı Allah'tan geldiğinin bilinci ile, bu sıkıntıya sonuna kadar tahammül göstermesidir. İman sahibi; Cenâbı Allah'a sığınıp tevekkül ederek her türlü ıstıraplara isyan etmeden katlanır ve sonunda ise mutlaka Cenâbı Hakk'ın vereceği en iyi karar ile esenliğe kavuşacağını bilir. 

Ne diyorduk: Bu da geçer ya hu!