Gazetemizin bugünkü manşetinde yer alan ölüm, sıradan bir ölüm değil. "Mukadderat" belki ama "fıtrat" hiç değil. Çocuk parkının içine yapılan trafonun canını aldığı 8 yaşındaki çocuğun ailesine, o trafonun orada ne aradığını kim izah edecek? O trafoyu oraya koyanlardan, bekçisini işten çıkaranlardan hesap sorulmayacak mı? 

Çekmeköy'de çocuk parkına yapılan trafo ne ilk, ne de tek. İstanbul'un birçok ilçesinde belediyeler İmar Kanunu'nun 18'inci maddesini uygulayıp elde ettikleri araziyi heba etmek istemediği için trafolara yer olarak okul bahçelerini, kaldırımın bir bölümünü ya da çocuk parklarını gösteriyor. "Sosyal donatı alanı ve yeşil alan" yapılmak kaydıyla vatandaşın arazisinin yüzde 40'ına el konuluyor, ardından o araziler ranta açılıyor. Örneğin; Esenyurt'ta "yeşil alan"a tahsis edilen E-5 kenarına cami yapıldı, caminin yapılması gereken yere de gökdelen. Yeşil alanın diğer bölümlerine de kafeterya, restoran gibi yerler...

Başakşehir'de 3 ayrı "tehlikeli" trafoya denk geldik. Bahçeşehir, Boğazköy gibi "lüks" bölgelerde ya da yeni yapılan "plaza" tarzı inşaatların olduğu yerlerde değil bu trafolar. Altınşehir, Güvercintepe gibi yerlerde. Birisi kaldırımla okulun arasına yapılmış. İkisi de çocuk parkına.

* * *

Çekmeköy'de 8 yaşındaki bir çocuğu öldüren trafo, küçük ve mahalle arası elektrik panosundan oluşuyor. Ama Başakşehir'dekiler, devasa boyutlarda, yüksek voltajda elektrik barındıran "aktarım merkezi" şeklinde trafolar. Oluşturduğu elektromanyetik alan bile riskli olmasına rağmen rahatlıkla çocuk parkına konulabiliyor bu trafolar. Çocuklarını parka oynamaya getiren aileler, bebek pusetlerini trafonun kenarına çekip, oraya konulan banklarda bekleşiyor. Karşı karşıya kaldıkları tehlikenin farkında değil kimse. 

Şimdi, "Buraya trafo yeri mi tahsis edilir kardeşim" diyerek, kim kimden hesap soracak? 8 yaşında kavrularak can veren çocuğun, yüreğindeki yangın ömür boyu sürecek ailesine nasıl izah edeceksiniz bu ölümü? Göz göre göre cinayet gibi bir olay değil mi çocuk parkına konulmuş ve kabloları dışarıda duran trafo? Bunun hesabını kim verecek, kim hesap soracak?

Yazık, üç metrelik araziye kıyamayıp elektrik trafosu için çocuk parkını, okul duvarını, kaldırımı adres gösteren yerel yöneticilerin tamamına çok yazık...

* * *

Dün, Küçükçekmece'de bir metrobüs arıza yaptı ve uzun bir araç kuyruğu oluştu. Ardı ardına gelen metrobüsler yolda dizilirken, vatandaşlar da istasyonlardan taştı. Arızadan haberi olmayan vatandaşların büyük bölümü arıza anonsu yapıldıktan sonra metrobüs istasyonunu terk etti, bazıları da beklemeyi tercih etti.
Metrobüslerde son günlerde arızalar arttı. 27 Eylül, 1 Ekim ve 16 Ekim'de de benzer arızalar nedeniyle uzun metrobüs kuyruğu yaşanmış, vatandaş yolda kalmıştı. 26 Eylül'de ise freni tutmayan ve kayarak önündeki araca çarpan metrobüs yüzünden kuyruk oluşmuştu.
"Kazadır, arızadır olur. Ne var bunda?" demeyin sakın.

İETT, yıllardır iyi yönetilmiyor. Parça parça özelleştirilen, gelir getiren yolcu yoğunluklu hatları Özel Halk Otobüsleri ile ÖZULAŞ ve OTOBÜS A.Ş. arasında bölüştürülen İETT, metrobüs yanında uzak ilçelere ve eskiden köy olup mahalleye dönüştürülen yerlere sefer yapıyor artık. Elindeki otobüsler de bakımsız ve çoğu 10 yaşından daha eski...

* * *

Bu sütunda daha önce de yazmıştım. Tekrarlamak zorundayım.

İETT, "yerli otobüs" alımı yapmış, filosuna 750 otobüs katarak atılım yapmıştı. Bu durum, sık sık araç arızası nedeniyle yolda kalan İETT şoförlerini de sevindirmişti, mağdur olan yolcuları da...

İETT, ihalesini ne zaman ve hangi şartlarda yaptığı belli olmayan bir "özelleştirme" yaparak, Ayazağa Garajı'nı ve orada bulunan yeni otobüsleri bir firmaya devretti. O firma da piyasadan alelacele topladığı şoförleri kısa bir eğitimden geçirip yolcu taşımacılığına başladı. İETT'nin yeni otobüslerini hangi şartlarda, hangi ihaleyle aldığı bilinmeyen firma, otobüsleri şoförlere zimmetledi, ellerinden senetler aldı. Kaza oranı yüzde 85'i bulunca da İETT anlaşmayı feshedip, başka bir firmaya verdi otobüsleri...

Beykoz Garajı da aynı akıbete uğruyordu ama garaj kaldı, otobüsler gitti. Yeni alınan otobüslerin tamamı "özel şirkete" devredildi, garajda 1 yılı aşkın süredir bekleyen bakımsız Mercedes'ler servise sokuldu. Şimdi Beykoz'un köylerine o araçlar yolcu taşıyor, sık sık arızalanıyor ve seferler aksıyor. Çevik Kuvvet'e, İSMEK'e vs. otobüs gerektiğinde de İETT'nin elinde kalan çok az sayıdaki otobüsler "göreve" gönderiliyor, seferler iptal ediliyor.

* * *

Gerek Metrobüs arızası, gerekse İETT'nin elinde kalan araçların arızası "sıradan" bir sebepten kaynaklanmıyor. Daha önce İETT garajlarında "kademe" denilen bakım ve onarım atölyeleri vardı. Bu atölyelerde paha biçilmez torna tezgâhları ile alet-edavat bulunuyordu. Ve, yeniden otobüs yapabilecek kalitede ustalar... Arızalanan parçanın yenisini almak yerine, tornanın başına geçip yeniden yapan ustalardı bunlar... Paha biçilmez tezgâhlar ile alet-edavatlar "hurda" fiyatına satıldı. Ustaların bir bölümü özel sektöre gitti, bir bölümü de İBB'nin başka birimlerine dağıtıldı.

Kısaca; İBB'nin İstanbul halkına en sık dokunan ve en önemli hizmetini veren "asırlık kurumu" İETT, can çekişiyor.