İsrail ve ABD'deki uzantıları Kuzey Irak'ta yapılacak sözde bağımsızlık referandumunu büyük heyecanla bekliyor. Elbette, tam 101 yıl önce İngiltere ve Fransa'nın imzaladığı Sykes-Picot gizli anlaşmasının bugünkü mirasçıları da... Yahudi faşizmi (Siyonizm) vaadedilmiş topraklarda Barzanistan aşireti aracılığıyla büyük bir zafere adım atmaya hazırlanıyor. ABD Genel Kurmay Başkanlığı'nın 2001'de yayınladığı, etnik ve mezhebi temellere dayanan çok sayıda küçük devletten oluşan "Büyük Ortadoğu" haritası için Barzani aşireti üzerine düşen görevi yerine getiriyor. Pentagon'da 2001'de ortaya çıkan, Temmuz 2006'da revize edilen BOP haritası ile, 101 yıl önce çizilen Sykes-Picot haritasını yanyana koyduğumuzda 25 Eylül'de yapılacak referandumun altında yatan hedefi daha iyi anlayabiliriz. 

Emperyalizm, asırlık hedefine ulaşıyor. 1948'de Filistin topraklarında kurulan İsrail devletinin ilk sınır ötesi şubesi 25 Eylül referandumuyla resmileşmiş olacak. Bugün "sakın ha yapmayın" diyenlerin büyük bölümünün, sözde Kürdistan'ın başkenti Erbil'i ilk tanıyanlar ve Büyükelçilik açanlar olduğunu da göreceğiz. Kimisi "başa gelen çekilir" diyecek, kimisi de "halkların iradesi" masalı anlatacak.

* * *

Önceki gün ABD Savunma Bakanı James Mattis'in Ankara ziyaretinin gündem maddelerinden biriydi Barzanistan'da yapılacak referandum. Fiilen ayrı bir bayrak kullanan, bu bayrağı birçok ülkenin başkentinde göndere çektirerek resmiyet kazanan Barzanistan için "temenni ve dilekler"de bulunuldu sadece. ABD, bağımsız bir devlete karşı imiş gözüküyor, bölgede asırlardır hakimiyet kurmak isteyen İngiltere ve Fransa da "olmasa iyiydi" havasında. İsrail, bağımsızlığı desteklediğini resmen açıkladı. Hatta büyük sevinç ve coşkuyla...

Bu aşamaya öyle üç beş yılda falan gelmedik. Olayın tarihsel süzgecinin, halkların değil emperyalizmin senaryosunun gerçekleştiğinin net bir şekilde anlaşılması için sık sık Sykes-Picot anlaşmasını hatırlatıyorum. Filistin topraklarında 1948'de kurulan Siyonizm faşizminin devleti gibi, Kuzey Irak'ta "Barzani faşizmi"nin resmiyet kazanacağı gündür 25 Eylül 2017.

İsrail'in bugün Filistin topraklarında yaptığını, Barzani 2003'ten bu yana Irak'ın kuzeyinde sinsice ve sessizce gerçekleştiriyor. Aslında pek "sessiz" sayılmaz. Evlerinden, köylerinden, şehirlerinden sürülen Türkmenler,

Ezidiler gibi farklı etnik ve mezhebi grupların feryatlarını hiç kimse duymak istemediği için "sessiz" geliyor bize. 

* * * 
İsterseniz aşama aşama Barzanistan'ın oluşturulmasını ana hatlarıyla aktaralım ki, neden "büyük oyun" dediğimiz daha iyi anlaşılsın.

Lozan'daki Kürdistan dayatması, Sykes-Picot ve Sevr'in projesiydi. Lord Curzon, Türk delegasyonuna "Kürtler de Hristiyan halk gibi azınlık olarak tanınsın" dayatmasını kabul ettiremedi. İngilizler, aşiretlere verdiği destek ve vaadlerle Kürtçülüğü sürekli olarak diri tutmayı başardı.

Barzani, her ağzını açışta o dönemi hatırlatarak "Verilen sözler tutulmalı, Lozan'la kesintiye uğrayan süreç tamamlanmalı" demiyor mu zaten?

Saddam'ın 1991 Kuveyt çılgınlığı, Barzanistan için büyük şans oldu. "Beyaz maskeli laborant kılıklı" özel ekiplerin cesetlerden doku ve kan numunesi topladığı Halepçe'deki biyolojik katliamın ardından havadan da koruma altına alındı Barzanistan. 2003'te de zaten ABD ülkeyi işgal ederek Irak'a "özerk Kürdistan" içeren Anayasayı dayatarak yürürlüğe koydu.

Barzanistan'ın kuruluşunu tehlikeye atacak ülkeler belliydi. Başta Türkiye geliyordu. NATO'nun ikinci büyük ordusuna bölge haritasının değişmesini, yıllardır savaştığı terör gruplarının NATO'nun müttefiki olmasını kabul ettirmek imkansızdı. Bu sorunu çözmek için birşeyler yapılmalıydı ve yapıldı da...

2003 yılında Süleymaniye'deki Türk Özel Kuvvetler birliklerinin başına çuval geçirilmesiyle işin bu bölümünü halledecek süreç de başlatıldı. Devamı Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, Sarıkız, Askeri Casusluk vb. ameliyatlarla devam etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Harp Akademileri'nde yıllar sonra yaptığı konuşmada "Kahraman ordumuza kumpas kuruldu" diyerek özetledi bu süreci. 15 Temmuz ihaneti de bu çerçevenin, yani büyük kumpasın dışında değerlendirilemez. 

* * * 

Barzani, ABD şemsiyesi altında bölgenin demografik yapıyı değiştirmeye başladı. İçerisine Osmanlı döneminden kalma tapu ve nüfus kayıtlarının da tutulduğu binalar ateşe verildi, Türkmen ve Arap nüfus sürgüne zorlandı.

Bir ay sonra yapılacak referandumun sonucu, bu süreçle garanti altına alındı.

DAEŞ imdada yetişti ardından. Her ne hikmetse, ABD'nin kurduğu yeni Irak ordusu, Musul ve Kerkük'te tüm silah ve cephanelerini bırakarak kaçtı ve bölgeyi DAEŞ'e altın tepside sundu. 

Sonrası malum; Barzani aşireti Irak'ta, Suriye PKK'sı da Kobani, Rojava ve Rakka'da DAEŞ'le savaşarak "zafer kazanan Kürt orduları"na dönüştü. 

Kim ne derse desin, ABD'nin son birkaç ay içerisinde Suriye ile Irak'ın kuzey bölgesi ile Bulgaristan ve Gürcistan'a çok sayıda ağır silah ile asker sevketmesi, Barzanistan ile PKKistan'a yapılacak olası müdahalelere karşı hazırlıktır.

Barzani referandumdan vazgeçmeye ikna edilse bile, bölgede "yapay" bir aşiret devleti oluşmuş, benzer bir "yapay" terörist devleti de Suriye'nin kuzeyinde alan hakimiyeti kazanmıştır. Devamı bellidir. ABD, İdlib'i El

Kaide'den temizleme bahanesiyle Hatay'ı tam kuşatma altına alacağı bir harekat başlatacaktır. Partneri de Suriye PKK'sı olacaktır.

İşte bu yüzden, ısrarla tekrarlıyorum: İdlib'i El Kaide'den kurtaran Türkiye olmalıdır. Böylelikle Azez'i de terör gruplarından arındırıp, bölge halkının topraklarına dönmesi sağlanmalıdır. 

Bu sayede, bölgedeki tüm oyunlar bozulacak, Ankara, Şam, Bağdat, Tahran arasındaki tüm krizleri fırsata çevirmek de mümkün olabilecektir. Olmalıdır da...