Malumunuz Türkiye'nin kalbi İstanbul'da atar. Her ne kadar Ankara'da kararlar alınıyor olsa da... Göçler ve plansız yerleşim nedeniyle nüfusun en kalabalık olduğu İstanbul'un en önemli sorunu ne diye sorsalar istisnasız herkes trafik olduğunu söyler. Şimdi bunca sorun varken trafik nereden çıktı diye sorarsanız yazayım. Kim bilir Kadir Topbaş büyük şehire ilk belediye başkanı olduğu yıl, o zamanın heybetli işadamlarıyla yaptığı toplantıdan sonuç çıksaydı belki bu sorun şimdiye kadar ortadan tamamen kalkacaktı. 

'1 MİLYON VERİN TRAFİĞİ ÇÖZELİM'

Kim bilir o toplantıya neden olan "İşadamlarından 1'er milyon dolar (o zamanın parası) toplayalım trafiği sağa dönüşlere kapatalım" diye parlak bir fikir atıp yuvarlak masa toplantısından parayla kalkılsaydı şimdi bu sıkıntıları çekmiyor olacaktık! Kim bilir o güçlü işadamlarından biri "Bize ne kardeşim hem vergi vereceğim hem de siz kendinizi vatandaşa iyi göstereceksiniz diye üste 1 milyon dolar bağış yapacağım olmaz öyle şey" diye masaya yumruğunu vurup kalkmasaydı şimdi bu trafik insanları hasta etmeyecekti.

YÜZYILIN BULUŞU METRO!

Neyse ki Nurettin Sözen'in hayalini gerçekleştiren Kadir Topbaş, İstanbul'un bazı ilçelerini birbirine bağlayan metroyu hayata geçirdi de toplu ulaşım kullananlar kısmen de olsa rahat bir nefes aldı. Kısmen diyoruz çünkü metrobüs gibi bir ucube düşünülürse bu durumda sadece yeraltında yolculuk yapanlar "şanslı" sayılıyor. Tabii hep defolu hep arazlı. Zira derbi maçlarda 8 vagona çıkan metro, işe gidiş-geliş saatlerinde neden 4 vagonla faaliyet gösteriyor ve insanlar balık istifi gibi üst üste yolculuk yapıyor anlamak mümkün değil. Bu insanların hayatını kolaylaştırmaya yönelik "buluş" sadece 4 vagon eziyetiyle de kalmıyor. AVM'lere özel metro koridorları, sürekli değişen durak giriş-çıkışları, bir türlü bitmeyen tadilatlar, neredeyse magma tabakasına kadar inen merdivenler, ulaşımı kolaylaştırmak yerine insanı hayattan soğutuyor.

2 YILDIR BİTMEYEN DURAK

İşte 14 ayda tamamlanacağı söylenen ancak 2 yıl bitmesine rağmen hala açılamayan Mecidiyeköy metro durağı da öyle. Kırmızı ışığın arabalardan yana olduğu insanların bitmek tükenmek bilmeyen bekleyişlerinin ardından metro istasyonlarına ulaşmaya çalışması insanları daha işe gitmeden yoran en büyük sorun. Nedeni anlaşılamayan bu değişikliğin ne zaman sona ereceği de sanırım yerel seçimlere bağlı olacak. Söz trafikten açılmışken bir "Avrupa" şehri olan İstanbul'un trafiğini metrobüsle "rahatlatmaya" çalışmak yerine neden yolları duble köprü, viyadük şeklinde yapmıyorlar anlamak mümkün değil, sanırım buna en iyi cevabı şehir planlamacıları verir ve tabii Hazine...

10.5 MİLYONLUK ÇÖP

Biliyorum zamanı geçti ama yazmadan edemeyeceğim. Konu Lale Festivali... Her yıl yanlış mevsim ve yanlış tarihlerde "kutlanan" Lale Festivali'ne bu yıl 10.5 milyon lira harcandı. Bu harcama sadece laleler için. Bir de görünmeyen giderler var ki sanırım bu harcamayla yarışır. İstinye'nin trafiğinin felç eden, insanların yolculuk yapmasını engelleyen belediye otobüsleri. Festival boyunca laleleri görmeleri için çeşitli ilçelerden otobüsler dolusu insan taşıyan ve en işlek caddeyi trafiğe kapatan belediyeler. Aklınıza gelebilecek her ilçeden insanları taşıyan bu belediyelere ait özel otobüslerle gelen insanlar festival sonunda işçiler tarafından topraktan hunharca sökülen ve çöp kamyonlarına doldurulan 10.5 milyon liralık laleleri görünce ne zevk aldılar bilmiyoruz ama eminim duyarlı insanların yüreği parçalanmıştır. Vergilerinizin nereye gittiğini, bu harcamalarla hiç olmazsa trafiğin bir kısmı rahatlar mı diye hatırlatayım dedim.