Önce Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ, saldırıya uğradı. Ardından Antalya’da yerel bir gazetede köşe yazarlığı yapan İdris Özyol darp edildi. Son olarak gazeteci Sebahattin Önkibar hedef seçildi... Gazeteciler, sadece fikirlerini yazdıkları ve televizyon ekranlarında dile getirdikleri için saldırıya maruz kaldı. Daha açık ifade ile birilerinin hoşuna gitmeyen sözler söyledikleri için hedef seçildiler...

Sözlerinde, yazdıklarında hakaret yok, tehdit yok, suç unsuru yok. Varsa eğer kanunen gereği yapılır... Ama birileri kendi akıllarınca onları cezalandırıyor. Her toplumda fikre karşı çıkan, fikrini söyleyenleri susturmak isteyen, saldıran insanlar olabilir. Hatta birileri bu kişileri azmettirebilir de... Sorun, bunu yapanların, fikrini söylediği için birilerini dövmeyi, saldırmayı, öldürmeyi kendinde hak görenlerin el üstünde tutulmasıdır... Alkışlanmasıdır... Büyüklerimize karşı saygıda kusur etmediğimiz günlerden, büyüklerimizi sopayla dövdüğümüz günlere nasıl geldik?

Bir insana, sadece kendisi gibi düşünmüyor diye gözü dönmüş şekilde saldırmak hangi akılla ve vicdanla açıklanabilir... Gazeteciler saldırıya uğruyor, birileri avucunu ovuşturup bayram ediyor. Bu haksızlığa, bu insanlık dışı saldırganlığa karşı çıkmak varken, sosyal medyada veya sohbetlerde “oh olsun, iyi oldu” demek kişisel beceriksizliğin ve aczin itirafıdır.

Mevzu Yavuz Selim Demirağ veya Sebahattin Önkibar değildir. Asıl tehlike hukuksuzluğun, kanunsuzluğun, kuralsızlığın, kural yapılmasıdır... Şehre inen eşkıyanın alkışlanmasıdır. Benim gibi düşünmeyen, benden olmayanın hayat hakkı yoktur mesajı verilmesidir. Buna hemen dur demeliyiz. Bu zulme, bu kanunsuzluğa toplum olarak karşı durmalıyız. Bugün dur demezsek, yarın genel kural olur. Gücü yeten önüne geleni döver, öldürür. Kendisi gibi düşünmeyene hayat hakkı tanımaz. Bugün kendisi gibi düşünmeyenlere saldıranlar veya saldırılması emrini verenler, yarın aynı saldırganların hedefi olur...

Yanlış anlaşılmasın, bunu bir tehdit veya bir bilgi olarak söylemiyorum. Genel kuraldır; yılan önce sahibini sokar... Yılanın başını tezden ezmeli...

ADALETSİZLİĞE GÖZ YUMMAYIN 

Profesör, hukuk fakültesinde derse girer ve bir öğrenciye adını sorar. Öğrenci “Ali” diye cevap verir. Profesör bir anda; “Defol bu sınıftan, bir daha asla dersime gelme” der. Bütün öğrenciler şaşkınlık içindedir. Neye uğradığı şaşıran Ali de sınıfı terk eder. Herkes ne olduğunu anlamak için beklemektedir, hiç birinden tek bir ses bile çıkmaz... Hoca sınıftaki sessizlikle beraber, ileri geri yavaş yavaş dolaşmaya başlar. Bütün öğrencileri şöyle biraz süzdükten sonra, bu arada herkes göz temasından kaçınıyor, başlar derse.

Profesör; “Kanunlar ne için vardır?” diye sorar... Birçok cevap gelir. Bir öğrenci düzeni korumak, diğeri toplumda yaşayan bireylerin hak ve hürriyetini sağlamak için... Öbürü yaşam haklarını idame ettirmek, bir başkası devlete güveni, o devletin saygın bir vatandaşı olduğunu göstermek için... Bir diğeri her yerde hakkını yasalar çerçevesinde arayacağını bilmek ve devletin vatandaşına haklarını nasıl arayacağını göstermek için...

Profesör, başka diye tekrar sorunca bir öğrenci de “Adalet için” diye cevap verir. Profesör, bu cevabı verene parmağı ile işaret ederek işte aradığım cevap bu dercesine “Peki az önce arkadaşınıza adaletsiz davrandım mı?” Herkes aynı cevabı verir; “Evet hocam.” Profesör, sınıf kapısını açarak dışarıdaki
öğrencisini içeri alır ve teşekkür edip yerine geçebileceğini söyler. Herkes bunun bir senaryo, oyun olduğunu anlar.

Profesör, öğrencilerine sorar: “Peki, buna hepiniz şahit oldunuz, neden tepki göstermediniz, bir açıklama istemediniz, arkadaşınızın hakkını savunmadınız?” Herkes susar, çıt yok. Profesör, “Bakın sevgili arkadaşlar, bu olaydan hepinizin çıkarması gereken bir öğüt var, bunu size 100 saat sınıfta ders versem anlatamazdım” der ve şu sözlerle dersini bitirir:

“Asla bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyetinde olmayın, o yılan bir gün mutlaka sizi de sokacaktır. Adaletsizliğe şahit olup göz yuman insanlar haysiyet ve onurlarını kaybetmeye mahkûmdur. Bir şahsa karşı yapılan haksızlık, herkese karşı yapılmış bir tehdit demektir.”

TEBESSÜM

İki kitap

Kitapçıya gelen delikanlı: - En çabuk nasıl zengin olunur, kitabını istiyorum. Kitapçı rafları karıştırıp iki kitapla geri döner. Delikanlı: - İyi ama ben bir kitap istemiştim. Kitapçı pişkin bir sesle: - Biliyorum, ikinci kitap ’Ceza Kanunu’dur. İkisini birlikte satıyoruz.

GÜNÜN SÖZÜ

Suçu toplum hazırlar, suçlu işler. Buckle