Avukatlar şiddetle karşı çıkmasına rağmen baroların yapısı değiştirilmek isteniyor.

Ülkemizde yargı mekanizması tıkır tıkır işliyor da bir tek sorun baroların yapısı mı?

Baroların yapısı değişince 10 yılda bitmeyen davalar hemen sonuçlanacak mı?

Baroları gündeme getirerek, yargının temel sorunları halkın gözünden gizlenmek, uzun süre bitmeyen davalar unutturulmak isteniyor.

Herkes kamuoyunda bilinen davalara odaklanmış, yargıyı bu davalardan ibaret sayıyor.

Yargının mevcut durumunu gözler önüne sermek için biri idari, biri adli yargılamadan iki somut örnek vereyim…

Bir öğretmen meslekten ihraç ediliyor. Eylül 2009’da göreve dönmek için son görev yerinin bulunduğu idare mahkemesinde dava açıyor. Mahkeme, Milli Eğitim Bakanlığı Ankara’da, davaya Ankara idare mahkemesi bakmalı diye yetkisizlik kararı ile dosyayı Ankara idare mahkemesine gönderiyor. Ankara idare mahkemesi de davacının son ikamet adresi Bayburt, davaya Trabzon idare mahkemesi bakmalı diye dosyayı Trabzon idare mahkemesine gönderiyor.

Trabzon idare mahkemesi davayı ret ediyor, temyiz üzerine Danıştay ret kararını bozuyor. Milli Eğitim Bakanlığı karar düzeltme talebinde bulunuyor. Karar düzeltme talebi de reddediliyor.

Trabzon idare mahkemesi dosyayı yeniden ele alıyor, ancak karar vermiyor. Bayburt ili idare mahkeme yönünden Erzurum’a bağlandı, biz bu davaya bakamayız diyerek Erzurum idare mahkemesine gönderiyor.

Erzurum idare mahkemesi Danıştay’ın bozma kararına karşı ilk kararında direniyor ve yine davayı ret ediyor. Temyiz üzerine bu kez Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ret kararını bozuyor. Milli Eğitim Bakanlığı bozma kararına karşı karar düzeltme yoluna başvuruyor.

Yıl 2020, aradan 11 yıl geçti. Dosya hâlâ Danıştay’da… Kaç yıl daha sürer meçhul…

Başka bir dava…

TCDD, kurum zararın karşılanması için çalışanlarına 2009 yılında asliye hukuk mahkemesinde rücu (geri alma) davası açıyor.

Mahkeme davayı kabul ediyor. Davalı demiryolu çalışanları kararı temyiz ediyor. Yargıtay, demiryolu çalışanların temyiz talebini kabul ediyor ve kararı bozuyor.

Bozma kararına uyan mahkeme, 2014 yılında yeniden yargılamaya başlıyor.

Yargılama aşamasında davalı demiryolu çalışanlarından biri kanser oldu ve vefat etti.

Yıl 2020, aradan 11 yıl geçti. Hâlâ karar çıkmadı.

8-9 kez hâkim değişti. Dava ne zaman biter, bilinmiyor.

Her iki örnek de basit ve sıradan davalar. Çok karmaşık veya tarafları aşırı kalabalık olan davalar değil. Bir yıl ilk derece mahkemesi, bir yıl temyiz aşaması, en fazla 2 yılda, bilemediniz 3 bitmesi gereken davalar…

Ama bitmiyor…

Daha da garibi… Yargılamalar hızlansın diye bölge adliye mahkemeleri kuruldu…

Örneğin iş mahkemesi davalarında dosyalar Yargıtay’dan en fazla bir buçuk yılda dönerdi. Şimdi aynı dosyaları bölge adliye mahkemesi 3 yılda sonuçlandıramıyor…

Bütün bunlara sebep, barolar olsa gerek ki, baroların yapısı değiştiriliyor!

*****

Hanım ağadan ibretlik ders

Türkmen evine bir şıh misafir geldi. Buyur ettiler, köylülerle birlikte odaya aldılar. Köylüler ne keramet edecek diye ağzının içine bakarken, şıh arada bir irkilir gibi yapıp “Hoşt” diyordu.

Köylüler bunun bir keramet olduğunu anladılar ama ne kerameti olduğunu anlayamadılar. Merakla sordular:

“Ya şıh hazretleri, nedir o arada hoşt dediğin?”

Şıh:

“Bir köpek Kâbe’nin duvarına işeyecek gibi niyetleniyor, onu görüyorum tabii ki, hoşt diye kovalıyorum…”

Köylülerin itikadı bir iken bin oldu…

Olanları kapının eşiğinden dinleyen evin hanım ağası sofrayı hazırladı, herkesin önüne üzerinde et olan pilav geldi…

Şıhın tabağında sadece pilav vardı…

Şıh bir süre etsiz tabağa baktıktan sonra, kapıda beliren hanım ağaya “Benim tabağımda et niye yok, bunun bir sebebi var mıdır ey hatun?” diye sordu.

Hanım ağa yaklaştı, tabağı ters çevirdi, onun etlerini pilavın altına koymuştu…

Pilavın altında etlerin gözükmesiyle elindeki kepçeyi şıhın kafasına indirdi:

“Tabağındaki eti görmedin de Kâbe'deki iti mi gördün deyyus...”

*****                 

TEBESSÜM

Hafız mıyım?

Adamın biri camiden halı çalarken yakalanır. Mahkemeye çıkarılır.

Hâkim, “Halıları niçin çaldın?” diye sorar:

Sanık:

- Ne alaka hâkim bey! Ben camide dua okuyordum.

Hâkim, adamın pek ibadet ve dua ile işinin olmadığını anlayıp sorar:

- Madem öyle bir dua oku bakayım?

Sanık, “Bismillah” der, hâkim kabul etmez. Sanık “Allah-u Ekber” der, hâkim yine kabul etmez ve arkasından “Atın bu adamı içeri” der.

Görevliler götürürken sanık bağırır:

- Ne biçim iş bu. Burada hafız mıyız, sanık mıyız belli değil.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Hukukun kuvvetinin azaldığı yerde, kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlar.

Maurlce Dueverger