Siyasetçilerin bu ülke için iyi şeyler yapmalarını beklemeyi umut etmekten vazgeçeli epey oldu... Ama maalesef siyasetten vazgeçemiyoruz. Çünkü bakkaldan aldığımız ekmeğin fiyatında bile siyaset var. Çünkü İstanbul gibi dünyanın en güzel metropollerinden birini yaşanmaz hale getirenler siyasetçiler. Çünkü ülkeyi özellikle İstanbul'u beton çöplüğüne dönüştüren, olur olmaz her yere inşaat ruhsatı veren ancak küçücük bir kaldırımı bile insanların hayatını kolaylaştırmak için doğru düzgün yapamayan yine onlar. Bugünlerde yine "Sen çok yedin köşene çekil biraz da ben yiyeyim" yarışına girdiler. İlgilenmiyorum, ciddiye almıyorum.  Çünkü bu ülkede siyaset yapan en küçük kurumlardan biri olan belediyeler bile vatandaşa hizmet etmek yerine, nereden ne rant elde edebilirler onların peşindeler. Doğal olarak insana saygısı olmayandan hayvana sevgi beklenmiyor.

TEMBELLİKTE NİRVANA

Bugünlerde sıkça gittiğim hatta ikinci adresim diyebileceğim ilçe olan Şişli de siyasetin, rantın, rezaletin, vurdumduymazlığı, peypayeliğin, tembelliğin kısaca gökdelen dışında sıradan vatandaşı zerre kadar düşünmeyen ilçe belediyelerinden biri. Zaten yıllardır bitmeyen metro inşaatı, korkunç trafiği, polis tarafından bariyerlerle daraltılmış caddeleri, tam caddeden karşıya geçerken zamansız yanan trafik ışıkları, ne engellinin ne bebek arabalarının rahatlıkla seyahat edebileceği kaldırımlarının, yollarının olmadığı ve tüm bu olumsuzluklarıyla birlikte hala bir siyasi partinin "kalesi" olan Şişli'den bahsediyorum.

SAATLER SÜREN TELEFON TRAFİĞİ

Aslında hadise o kadar basit ki; ama sonuç "Yine ne varsa bizim sıradan insanımızda var" dedirtiyor. Yer, Şişli'nin en işlek caddelerinden Trump'ın yanındaki Karkuyusu Sokak...  Caddeden aşağı doğru yürürken açık yarası olduğu için kıpırdayamayacak kadar acı çeken bir kediyle karşılaştım. Doğal olarak hemen Şişli Belediyesi'ni arayıp durumu bildirdim. Şimdi ismini hatırlamadığım bir veterinerle konuştum ve hemen ekipleri yönlendireceğini söyledi. Kedi için başka bir şey yapabilir miyim diye düşündüm ama acıdan kendisine dokundurtmuyordu bile. Minik kediyi acısıyla baş başa bırakıp oradan ayrıldım. Aradan saatler geçti, aynı yoldan geçtim ve kediyi bıraktığım gibi buldum. Açık yarası kanamaya devam ediyordu ve anlaşılan ekip mekip oraya uğramamıştı bile.

ADRESİ MUHTARA SOR!

Tekrar belediyeyi aradım, ekiplerin verilen adrese gittiği ve kediyi bulamadığı söylendi. Tabii inanmadım, zira kedi saatler önce bıraktığım gibi yerde yatıyordu. Tekrar ekip yönlendireceği söylendi bu kez ısrarlı aramamın işe yarayacağını düşündüm ve oradan ayrıldım. Aradan saatler geçti, bu arada telefonumda tanımadığım üç cevapsız çağrı vardı. Aradım ve daha önce konuştuğum veteriner karşıma çıktı. Kediyi bulamadıklarını söyledi. Verdiğim adrese döndüm, kedi bıraktığım yerdeydi. Buraya kadar okurken bile içiniz şişti değil mi? Kedinin önünde yattığı evden yaşlı bir adam çıktı, bahçedeki diğer kedilere mama veriyordu. Yaralı kedinin üzerinde pansuman görünce önce yanıldığımı sandım. Meğer kediyi Şişli Belediyesi'nin okumuş veterinerleri değil, yaşlı adam iyileştirmeye çalışmış.

HALA UMUDUNUZ VAR MI?

Yarasının fotoğrafını çekip, bir veterinere göstermiş o da bir krem verip yaşlı adamı göndermiş. Adam kedinin yarasını temizledikten sonra kremini sürmüş, suyunu içirip, mamasını yedirmiş, hayvanın biraz canlanmasını sağlamış. Epey bir sohbet ettik, sokaktaki bir sürü kediye, köpeğe baktığını anlattı. Ayrıca yaralı kedi için sabahtan akşam saatine kadar Şişli Belediyesi'ni aradığını ama kimsenin uğramadığını söyledi. Tüm bu olumsuzluklara rağmen o kedinin ayağa kalktığını görünce içimde bir umut doğdu. Bozuk yolları nedeniyle sürekli insanlardan yardım isteyerek sürmeye çalıştığımız bebek arabalarının içerisindeki iki minik bebeğe bakarak gülümsedim. "Hala umut var mı acaba" diye yüzümdeki müstehzi gülümsemeyle önce yaşlı adama teşekkür ettim ve İstanbul'un sıkıcı havasından "nasiplenmeleri" için bebekleri gezdirmeye başladım. 

ŞİŞLİ KÖTÜ DE İBB İYİ Mİ?

Burada her şey bitti sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Bu kez yer Şişli Cami'nin önü. Zaten oraya kadar zar zor götürdüğümüz bebek arabalarının önüne bu kez de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin araçları çıktı. Şişli Cami'nin önünde kaldırıma park eden koca minibüs; bırakın bebek, engelli arabalarını insanların bile geçmesine engel oluyordu. Doğal olarak kaldırımdan inip caddeden yolculuk yapıyordunuz. Minibüsün içinde saatler sonra açılacak oruçlar için kumanya yüklüydü ve başında bırakın görevliyi şoför bile yoktu. Sonra gökyüzüne baktım eğer reenkarnasyon diye bir şey varsa umarım siyasetçiler bir daha dünyaya geldiklerinden ömürlerini "sıradan vatandaş" olarak sürdürürler diye geçirdim. Bebeklere gülümseyip yoluma devam ettim.