Aslında niyetim domates, mercimek, soğan, mısır vs. gibi temel gıda maddelerinin üzerinden kalkan gümrük vergileri nedeniyle ithalatın daha da fazla önünün açılmasına yönelik bir yazı yazmaktı. Hatta tüm bunlar ithal edilecekse neden tarıma, çiftçiye dünyanın "hibe ve desteği" sağlanıyor diye sormaktı. Ama burası Türkiye ve gündem hızla değişiyor. Nasılsa "gümrük vergisi sıfırlama" önümüzdeki günlerde de sürer diyerek ajanslardan arka arkaya geçen "Şurdan şu kadar, burdan bu kadar FETÖ'cü toplandı" haberlerine dikkat kesildim. Neredeyse hergün onlarca hatta bazı günler yüzlerce cemaat üyesi veya FETÖ'cü olduğu iddiasıyla ev kadınından memura, polisten askere kadar birçok insan gözaltına alınıyor, bunların bir kısmı cezaevlerine gönderiliyor, bir kısmından da "medyatik" olmadıkları için sonrasında haber alınamıyor. İktidarın FETÖ'yle mücadelesi ev kadınlarıyla, sıradan memurlarla devam ededursun biz biraz uzaklara cemaatçi olduğu iddiasıyla Irak'ta hükümet tarafından el konulan okullara bakalım.

BİLKENT'E FETÖ'CÜ DAMGASI

Türkiye'de de şubeleri bulunan ve ülkenin en eski eğitimcilerinden İhsan Doğramacı'ya ait olduğu bilinen Bilkent Okulları'na bakalım dedik ve Erbil'de de işlerin buradakinden farklı olmadığını gördük. Erbil'deki Bilkent Koleji'ne bir süre önce cemaate ait olduğu iddiasıyla el konulmuştu. Düşündüm de, Erbil'deki Bilkent Koleji, FETÖ'cüyse buradakiler ne? Onlar da Doğramacı'ya ait değil mi? Neyse... Dünyanın en iyi okul denetçilerinden bir olan Handan Yatgın da bu okulun İhsan Doğramacı döneminden hem yöneticisi, hem de sözleşmeli öğretmeniydi. Öğretmeniydi diyoruz çünkü yılbaşı tatili için Türkiye'ye gelen Handan öğretmene tam Erbil'e dönüş hazırlığı yaparken bir telefon mesajı geldi. Yatgın'ın, herhangi bir gerekçe gösterilmeden iş akdi feshedilmişti. Handan öğretmen bir süre bu duruma anlam veremedi ancak daha sonra "hangi gerekçeyle" işten çıkarılmış olacağını tahmin etti. Nitekim tahmini de tuttu.

MESAJLA İŞTEN ÇIKARILDI

Zira yurtdışında oldukça tanınan Handan öğretmen, Doğramacı'nın isteğiyle Erbil'e gitmiş ve 12 yaşındaki kızını da burada okutmaya başlamıştı. Ancak bir telefon mesajı bütün düzeninin altüst etmeye yetti. Handan Yatgın'ın iddiasına göre, hükümet "cemaat okulu" gerekçesiyle el koyduktan sonra okulun müdür ve öğretmen kadrosuna atadığı kişi nedeniyle işten çıkarıldı. Handan Öğretmen, hükümetin "gönderdiği" kişinin öğretmenlik, eğitimcilik veya yöneticilik konusunda herhangi bir deneyimi olmadığını şimdiye kadar da bu konuda herhangi bir işte çalışıp tecrübe kazanmadığını rapor etmişti. Yani "Gönderdiğiniz kişi, bu işi yapmaya uygun değil" diyerek bir bildirimde bulunmuştu. Ancak Kuzey Irak hükümeti dünyaca ünlü bir eğitimciyi değil, kendi adamlarından birinin okulda kalmasını tercih etti. Handan öğretmenle ise karşılıklı konuşmak yerine bir telefon mesajıyla iş akdini feshetme nezaketsizliği gösterdi. 

Handan öğretmen, yılbaşının hemen ardından Erbil'e gidip evini boşalttı, kızının yarım kalan okul işlerini halletti, öğrencileriyle ve meslektaşlarıyla vedalaşıp Türkiye'ye döndü. Ancak kişi konusunun uzmanı olunca açıkta kalmıyor tabii. Handan Yatgın'ın "işsiz" kaldığını öğrenen okullar, hemen öğretmenin peşine düştü. Üstelik sadece Türkiye'deki okullar da değil, ilk teklif Almanya'dan geldi. Eğitimci Yatgın şu günlerde kendisine gelen teklifleri düşünüyor. Aklıma "geri kalmış" ülkelerdeki uygulamalar geldi. Size de bir şeyler hatırlattı mı merak ettim.