İnternette gelişi güzel gezinirken Fuat Eriçok imzalı birkaç dizeye rastladım. Buraya almadan geçemedim: “iyi ile kötüyü araştırır etik / en üst kademesi  / estetik ile matematik  / en aşağı derecesi ise / politik kritik / ve  / tetik…”

25 Mayıs tarihi ülkemizde etik günü olarak kutlanıyor.  Bu da nereden çıktı demeyiniz. Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu’'nun kuruluş Kanunu''nun (5176 sayılı Kanun) kabul edildiği 25 Mayıs’ı etik günü ilan etmişler. “Deliye göre her gün bayramdır,” derler. Her gün olmasa bile her haftamız bir bayram. Maşallah günlerimiz de boş geçmiyor. 

Bu güne ad veren “Etik” nereden geliyor? “Etik” sözcüğü Yunanca ethos yani "töre" sözcüğünden türemiş. Özgün Yunanca kullanımı: “Etika” Felsefenin dört ana dalından biri. Yanlışı doğrudan ayırt edebilmek amacıyla ahlâk kavramının doğasını anlamaya çalışmak bilimi diyebiliriz.

Doğru" ve "iyi"nin "ne" olması gerektiğine dair bilgiler insanlığın ilk kültürel bulgularına kadar götürülebilir. Çeşitli kabartma resimler, destanlar, yazılı taşlar ve yazılı eserlerde buna dair motifler bulunuyor. Filozoflar, peygamberler "iyi"nin "ne" olduğu üzerinde durmuş, diğer insanlara öncülük etmişler.

 “Etik” yerine “Ahlak” diyebilir miyiz? Niçin olmasın. Ama etik, demek her halde daha havalı oluyor. Niçin? Etik kavramı bütün dünyada kabul edilen ortak bir kavrammış. Dünya ne yaparsa yapsın. Tarihte, uygulama açısından sistematik etik uygulamalarının Selçuklu Medeniyetinde Ahilik örgütünde görüldüğünü söylemeliyiz.

Geçenlerde bir yazımda ahilikten söz ettim. Kelime kökeninin bir yana bırakıp özüne gelelim. Terim olarak Ahilik, 13. Yüzyıldan 19. Yüzyılın yarısına kadar Anadolu'da, Balkanlarda ve Kırım'da yaşamış olan Türk Halkının sanat ve meslek alanında yetişmelerini, ahlâki yönden gelişmelerini sağlayan bir kuruluşun adı. Hem sosyal, hem kültürel yapılara ait bir terim olarak; birbirini seven, birbirine saygı duyan, yardım eden, fakiri gözeten, yoksulu barındıran, işi kutsal, çalışmayı bir ibadet sayan, din ve ahlâk kurallarına sıkı sıkıya bağlı esnaf ve sanatkârların iş örgütlenmesi de diyebiliriz.

Ahilikte mal, servet ve yalnız kazanç için çalışmak hiçbir zaman kendi başına bir anlam taşımıyor.  Bunlar, ancak kendinden üstün bir gayenin gerçekleşmesine araç olursa değer kazanıyor.

Yani, Napolyon'un sözleriyle  "para, para, para" diyerek, para kazanmayı amaç edinmek, ahiliğe uygun değil. Niçin? Araç olan para, gaye haline gelirse, gaye olan ahlâki değerler de araç haline gelir ki, bu son derece ahlaksız dünya görüşünün temeli olur.

Ahilik teşkilatına girecek olan kişi önce şerbet içerek, sonra peştamal kuşanıp şalvar giyerek teşkilatın mensubu olabilmekteymiş. Buna Şed Kuşatma Töreni denilmekte.

Ahiyân-ı Rum, yani Anadolu Ahileri aralarına katılmak isteyen ahbaplarına önce referanslarını sorarlarmış. Yani kimden eğitim aldıklarını.. Daha sonra yol töresince sınava çekilirlermiş. İşte bir sınav ve örnek iki soru:

“De bakalım, ahiliğin açığı kaçtır?”

“Dörttür.”

“Say gelsin!”

“Eli, yüzü, gönlü, sofrası...”

“Kapalısı kaçtır?”

“Üçtür.”

“Say gelsin!”

“Gözü, beli, dili…”

“Gözü kapalılıktan murat nedir?”

“Kimsenin suçunu, ayıbını görmemektir.”

25 Mayıs Etik Günü’nden söz edelim derken, yazı aldı başını yedi yüz yıl öteye götürdü. Ahilik konusunu yarına bırakım Etik gününe döneyim:

Etik alanı oldukça geniş. Günümüzde farklı etik alanlar bulunuyor: Kürtaj, yasal ve ahlaki meseleler, Hayvan hakları, Biyo etik, İş etiği, Kriminal adalet, Çevresel etik, Feminizm, İnsan hakları, Gazetecilik etiği, Tıbbi etik, Teknolojik etik, Faydacı etik, Faydacı biyoetik, ve daha bir çokları… Zamanımızda etik kuralları, bazen yasa gücünde bazen de bir meslek grubunun iç denetim ilkeleri olarak ortaya çıkıyor. Etik değerlerin hatırlatılması, bir bilinç oluşturulması için de 25 Mayıs tarihi Etik Günü olarak kabul edilmiş.