Serbest piyasa ekonomisi bu kadar vahşi olmalı mı? Uzun zamandır yazmak istediğim bir konuydu; havaalanlarında yiyecek ve içecek fiyatlarının bu denli yüksek oluşu. Aslında içeceklerden sadece su ilgilendiriyor beni. Su en temel ihtiyacımız. Yemek yemesek de olur uzun bir süre, çay içmesek de. Su içmek zorundayız.

Türk özel hava yolu firmalarından biri uçaklarında ikramı kaldırdı. Olabilir. Kendi kararları ve planlarıdır. Uçuş sırasında insanlara yiyecek ve içecek satıyorlar, bu da olabilir. Uçağın içinde bir bardak suyu 19 liraya satmayı hiç anlayamıyorum. Su temel ihtiyaçlarımızdan. Yaşlısı, bebeği, hastası, ilaç içmek zorunda olan kişiler bu ücreti ödemeden bir bardak su alamıyor.

Bu firma uçağın içinde kahveyi, çayı, gazozu isterse bin liraya satsın önemli değil; bu saydıklarımızı alıp içmek ya da yemek zorunda değiliz ama su içmek zorundayız.

Aynı durum hava alanları için de geçerli. Eskiden zenginlere hitap eden bu ulaşım dünyadaki gelişmelerle neredeyse şehirlerarası otobüs fiyatlarından daha da düşük hale geldi. Bu nedenle de birçok insanın tercihi oldu. Her zaman mutluluğa kalkmaz uçaklar, her yolculuk neşe içinde başlamaz. Bazen bir acıya doğru gidebilir insanlar. Bazen son parasıyla hasta anne ya da babasını memleketine götürmek zorunda kalabilir birileri. O insanların üç bardak suya güçleri yetmeyebilir.

Bunları düşünmek insanın içini acıtıyor.

Muhtemeldir ki dile getirdiğim bu eleştirime verilecek ilk yanıtı biliyorum. Havaalanlarından bir işletme sahibi bu yazıyı okuyunca ilk söyleyeceği söz ‘’ama bizim kiramız çok yüksek’’ olacaktır. Evet, haklıdır. Onlar da vahşi serbest piyasa ekonomisinin başka alanda kurbanları. Benim burada yanıtını aradığım soru ise böyle yerlerde sadece su bedava ya da piyasa fiyatından satılamaz mı?

Sizler kahvenizi, çayınızı, yemeğinizi, tostunuzu, poğaçanızı istediğiniz fiyattan satın. Kutsal saydığımız suyu insanlara çok görmeyin. Havaalanı girişlerinde bari insanların bir şişe suyunu çöpe attırmayın. Güvenlik nedeniyle olabilir bu çöpe attırma. O zaman o insanlara bir liralık suya 19 lira verdirmeyin ve havaalanlarının içinde de suyu bir liraya sattırın.

Böyle yerlerde, garlarda, havaalanlarında, istasyonlarda insanların en temel ihtiyaçlarından biri olan su ya çok ucuz olmalı ya da tamamen ücretsiz ulaşılabilmeli. Böyle bir ortama girildiğinde insanlar belirli yerlerden, piyasa fiyatlarıyla su alabilmeli. Başka türlüsünü ne aklım ne de vicdanım kabul ediyor. Su; sadece su, ilacınızı içmek için, susuzluğunuzu gidermek için hava gibi ihtiyaç duyduğumuz madde. Maalesef uçağın içinde, bilmem kaç bin metre yukarıda bir bardak suyu 19 liraya satıyorlar.

Sanırım çoktan bazı eşikler aşıldı. Artık kimse aldırmıyor bunlara. Herkes aline geçirdiği fırsatı sonuna kadar kullanıyor. Yeni satış teknikleri buluyorlar. Kârlar arttıkça insanlık azalıyor umurlarında değil. Bakkal da aynı artık market de. Sanki insanlar aralarında hiç konuşmadan bir anlaşma yapmışlar ve halden iki liraya aldıkları meyveyi yedi liradan aşağı satmıyor kimse.

Bu kısır döngüden ne zaman nasıl çıkarız bilmiyorum. Ne zaman daha insanca yaşamaya, insanca davranmaya başlarız bilmiyorum. Tek bildiğim hepimizin, ruhlarımızın durmadan aşınıyor olması.

‘’Su gibi aziz ol’’ deyimi sanırım sadece bizde var. Kutsal saymışız suyu. Türkler; suyu kirletmemek adına, akarsularda ellerini yıkamamış hiç. Akıp giden ırmaklardan taslarla aldıkları suyla dışarda temizlenmişler. İçtikleri bir bardak suyu getirene ‘’Su gibi aziz ol’’ diyerek iyi dileklerini sunmuş Anadolu’nun kadim bilgeleri. Su gibi kutsal, su gibi değerli, su gibi sayılan, su gibi çok sevilen ol demişler bir bardak su verene.

Bu günlerde insanlarımız havaalanlarında ve uçaklarda 19 lira vererek bir bardak su alıyor.

Bir bardak su verenler su gibi aziz olsunlar.