Fosil kaynaklı yakıtların yakın gelecekte tükenecek olmaları ve bu yakıtların neden oldukları çevresel sorunlar alternatif enerji kaynaklarına olan ilginin artmasına neden oluyor. Bu bağlamda biyoetanol, biyodizel ve biyohidrojen gibi fosil yakıtlara alternatif yenilenebilir ve enerji kaynaklarının araştırılması, geliştirilmesi ve üretilmesi günümüzde önem arz ediyor.

Temiz ve yenilenebilir enerji kaynağı olan olan biyodizelin günümüzde kullanılan fosil kaynaklı dizel yakıtlara en büyük alternatif olduğunu söyleyen Ankara üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü'nde master yapan Mert Özcan, ''Şu anda yosun ülkemizde çok önemsenen bir şey değil. Çoğu zaman kenara atıyoruz, belki üstüne basıp geçiyoruz ama biz bu yosundan biyoenerji elde etmeye çalışıyoruz ve bunu gerçekleştirdik. Bu noktada yosunun, yani mikro algimizin birçok noktada yan ürünü de var. Bu yan ürünlerden gıda, kozmetik, ilaç ve enerji sektörlerinde birçok yaptığımız çalışmalarımız var. Bu çalışmalarımız doğrultusunda ülkemizin enerji sektörü bakımından dışa bağımlılığını biraz olsun azaltmak gayesindeyiz. Bu noktada çalışmalar yapıyoruz'' ifadelerini kullandı. 
Çalışmaların başladığı tarihe ilişkin bilgi veren Özcan, ''Bu çalışmalar yaklaşık 4,5-5 yıllık çalışmalar doğrultusunda ortaya çıkan şeyler. Şu anda revaçta olan bir proje değil, fakat Amerika ve İsrail başta olmak üzere bu programı 2012 senesinden bu yana sürdürmekteler. Biz de bu projeyi hayata geçirmek ve şu andaki mevcut enerjimizi biraz olsun artırmak noktasında böyle bir çalışma yapıyoruz'' şeklinde konuştu. 

Biyodizelin kullanım alanları ve vatandaşa olan etkisinden bahseden Özcan, sözlerine şöyle devam etti: 

''Resmi Gazete'de yayımlanan kurala göre ülkemizde yüzde 2 oranında biyodizel katkı maddesi olarak kullanılma zorunluluğu var. Ülkemizin yıllık mazot tüketimi yaklaşık 21 milyon ton. Biyodizeli biz yüzde 2'si ön plana çıktığı için gerçekten iyi bir yatırım noktasında projelendirdik. Bu projeyi de hayata geçirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bu projede insanlarımıza istihdam sağlıyoruz ve bu doğrultuda biyodizeli, biyoetanolü üreterek ülkemizde faydalı olarak dışa bağımlılığı biraz olsun azaltmaya çalışıyoruz. Bunu ilerleyen zamanlarda genç girişimcilere de tavsiye ederek dışa bağımlılığı azaltarak, mazot fiyatlarını düşürmeye çalışıyoruz. Bizim şu andaki maliyetmiz 1.82 fakat bu çalışan işçilere göre artabilir ama artsa bile maliyetimiz de şu andaki satış fiyatları arasında ciddi rakamlar oynadığı için şu anda bizim için çok mantıklı bir yatırım.'' 

Biyodizel üretirken mikroalgleri kullandıklarını, mikroalglerin yağını çıkardıktan sonra yağıyla biyodizeli yaptıklarını ve geriye kalan kısmıyla da ilaç, gıda ve kozmetik ürünleri kullandıklarını kaydeden Özcan,

''Türkiye'de 2006 yılından beri biyodizel üretiliyor. Fakat biyodizel mikroalglerden değil de atık yağlar, aspir ve ayçiçek yağı başta olmak üzere yağ oranı yüksek tohumlardan elde ediliyor. Bu tohumlar elde edilirken çeşitli tarım arazileri kullanılıyor. Bu tarım arazilerinde çeşitli riskler geliştiği için biz bunu mikroalg üzerinden daha düşük maliyetlerle üretmeye çalışıyoruz'' açıklamasını yaptı. 
Diğer yağlardan üretilen biyodizelle alglerden üretilen biyodizelin farkını anlatan Özcan ''Çevreye herhangi bir zararı yok. Tamamen bitkisel kaynaklı ama verimli tarım arazileri kullanıldığı için çeşitli riskler doğuyor. Örneğin dolu yağsa, gübreleme maliyeti veya çeşitli toprak maliyeti, işçi maliyeti gibi faktörler, üretilen yağda tamamen maliyeti artırdığı için biz bu konuda mikroalgi ön plana çıkarmak istiyoruz. Proje noktasında da çalışmalarımız devam ediyor. Bu projeler doğrultusunda çeşitli makamlarla, çeşitli yerlerle görüşmeler halindeyiz ve bunları en kısa sürede hayata geçireceğiz'' dedi. 

Biyodizelin diğer fosil yakıtlara kıyasla çevreye yüzde 95 oranında daha az karbon sağladığı için tamamen çevreci ve ekolojik bir yakıt olduğunu söyleyen Özcan, ''Biz mikroalgi üçüncü nesil bir kütle kaynağı olarak değerlendiriyoruz ve mikroalgi doğal orman olarak düşünürsek tamamen herhangi bir tarım arazisini gübrelemeye, sulamaya ihtiyaç duymadan geliştirebileceğimiz, tamamen karbondioksiti alıp çevreye oksijen salan bir nimet bizim için. Bunu en verimli şekilde değerlendirmek istiyoruz. Zengin protein kaynak bakımından gıda maddesi olarak değerlendirmeye çalışıyoruz. Projede biyodizel içerisinde kullandığımız herhangi bir kimyasal olmadığı için dezavantajdan bahsedemeyiz ama avantaj bakımından büyük avantajlara sahip. Kullanım alanı çok fazla olduğu için, tamamen doğal olduğu için, çevreden gelen karbondioksidi alıp çevreye ve bizlere oksijen verdiği için biz bunları değerlendirmeye çalışıyoruz. Diğer fosil yakıtlara bakarak çevreye yüzde 95 oranında daha az karbon sağladığı için tamamen çevreci ve ekolojik bir yakıt'' diye konuştu. 

''Şu anda laboratuvar ortamında gerçekleştirdiğimiz testler doğrultusunda yaptığımız biyodizel yüzde 99.6'lık bir seviyeye ulaşarak tamamen biyodizele dönme noktasında üstün bir başarı sergilemiştir'' diyen Özcan, ''Mikroalgimiz enerji olduğu için tamamen yenilenebilirdir. Bizim yaptığımız biyodizeli otomobillerden çıkan karbondioksiti besin kaynağı olarak kullandığı için, dışarıdan herhangi bir kimyasala veya herhangi bir başka maddeye ihtiyaç duymadan geliştiği için tamamen yenilenebilir. Kendi bünyemizde üretebildiğimiz bir enerji kaynağı olduğu için de mikroalgleri şu anda biyoenerjinin göz bebeği olarak değerlendiriyoruz. Türkiye'de biyoenerji sanayisine destek ve uzun vadede bu sanayinin öncülerinden olmak amacıyla çalışmalara başladığımızı söylemek isterim. Dünyada artan petrol fiyatları göz önüne alındığında ucuz maliyet ve sürdürülebilirlik açısından önemli yosun bize kendi enerjimizi üretme imkanı sağlıyor'' değerlendirmelerinde bulundu.