Türkçe yapım eki olan -gil, kelimeye çokluk, ev, aile, sülale, öbek, kapsam, çember içinde kalanlar anlamları katar. Değerli meslektaşım Bilal Öztürk’ün Abbasgil adını verdiği romanı, kitabın ön adından da anlaşıldığı gibi, Kırım’dan Anadolu’ya bir muhacir ailesinin uzun ince yolunu anlatıyor.  Bu yolculuğu izlemeden önce Bilal Öztürk’ü tanıtayım:

1960 yılında Tokat Reşadiye’de doğdu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Gazeteciliğe 1981’de (UBA)  Ulusal Basın Ajansı ‘nda başladı. Milliyet, Telsim, Vodafone’da muhabir, redaktör, editör, Haber Merkezi Yöneticiliği gibi görevlerde bulundu. Şimdi serbest gazetecilik yapıyor. Şiirleri “Aşk Masumdur” adıyla yayınlanmıştı.

Bilal Öztürk, yarım yüzyıla yakın bir süre aile kökünün gerçeklerini araştırdı. Mesleğinin kazandırdığı niteliklerden yararlandı. Ortaya koyduğu bu romana, araştırma ve uzun röportaj sıfatlarını da vermeniz mümkün. Bu eseri yayınlayan “Reşadiye Kültür ve Eğitim Vakfı”nı da kutlamak gerekir. Çünkü kitabın içeriğinde Abbasigil’in gül dikenli yolu ile birlikte Reşadiye’nin de kökleri iki yüz yıllık sosyal ve toplumsal hayatı ve günümüzde bilinmeyenleri bulunuyor.

Şimdi gelelim beşinci kuşak temsilcisinin kaleminden “Abbasgil”e.

Bir filmi gözlerinizin önene getirin. Panoramik planda 360 derece tarih şeridi üzerinde turunu tamamlayıp yoluna girsin. 

375 yılında Orta Asya'dan başlayıp Avrupa ortalarına kadar yayılan büyük göç dalgası. Türk ırkının kurduğu devletler, imparatorluklar, hanlıklar...

Yıl 1441. Kırım Hanlığı'nın kurucusu Hacı Giray Han, başkenti Bahçesaray. Kıpçak boyundan Tatar Türkleri ki aralarında Peçenek ve Nogaylar da bulunuyor. Osmanlılar ile ilişkiler… Kırım Hanlığı’nın yarı bağımsız bir ülke olarak varlığını 1792 Yaş Anlaşması'na kadar sürdürüşü.

Bir dönüm noktası ki, adı 1787 Savaşı. Osmanlı Ordusu'nu tekrar mağlubiyeti. Kırım’ın, tamamen Rus egemenliğine geçişi. Ruslar’ın, Türkleri Kırım'dan uzaklaştırmak için akla hayale gelmedik  her yola başvuruşu.

Kırım'da kalıp ölmeyi göze almak mı, göç mü?

Bu göçlerle ilgili öyküler, Anadolu'da yüzyıllarca kuşaktan kuşağa anlatıldı. Yaşanan acılar, zorluklar, yokluklar, karşılaşılan acımasızlıklar ölüm kalım savaşları dile getirildi  

Yalnız güçlü olanlar devam edebiliyor, hastalar ve zayıflar, yollarda kalıyordu. Göç: Terk etmek ve kavuşmak. Kısaca vatanı terk etmek ve yeni yurda kavuşmak…

Satır başlarını verdiğim panoramik tarayışın sonunda Abbasgil kendi Mecrasına giriyor. Çünkü, yıllarca süren ve yüzyıllarca unutulmayacak bu olağanüstü yolculuğun kahramanları arasında Kırımlı bir Türk olan Abbas Ağa ve ailesi de vardı.

Bu yolculuk 1792 baharında Bahçesaray yakınlarındaki Mahmud Sultan Köyü'nden eşi, dört oğlu ve üç geliniyle başlayacak, 1800 yılı yazında o zamanlar Sivas ili ‘ne bağlı  Tokat'ın Reşadiye İlçesi’nde; (o zamanki adıyla  İskefsir’de) kısmen tamamlandı. Abbas Ağa’nın birlikte yola çıktığı oğulları Ahmed, Reşadiye'nin ibrahimşeyh; Mustafa, Kapaklı; Halil de Altintaş" köylerine yerleşti. Memed ise göçünü 1810 yılında İstanbul'da sonlandırmıştı.

Kırım’dan Anadolu’ya bir muhacir ailesi Abbasgil romanında, Abbas Ağa ve çocuklarının gerçek hayat öykülerini okuyoruz:

İki yüz yılı aşkın bir sürecin acı, tatlı, tuzlu, ekşi, kimi zaman yavan, kimi zaman ekşi, bizleri nostalji ikliminde gezdiren duygulu ama, hep ibretli yaşantılar. Her haliyle empati yapabilirsiniz.

Kırım ve göç dramının arkasından Osmanlı’nın sosyal ve toplumsal perspektifine Anadolu’dan bakabilirsiniz. Bir ailenin kadını, erkeği, çocuğuyla kuşaktan kuşağa birlik beraberlikle nasıl yükselebildiğini çevreye katkılarını ve de nasıl bir halle çöküşe sürüklendiğini türlü hisseler çıkararak okuyabiliyoruz.

Ailenin ötesinde sülalenin geleneksel olarak her yıl toplantısını bu toplantıda aile içi ve ülke düzeyinde artıların ve eksilerin görüşülmesine, yön arayışlarına imrenerek tanık olabiliyoruz.  

Sizde okurken, özellikle genç kuşakların bilemeyeceği pek çok bilgiye ulaşabilirsiniz. Örneğin, ben Sivas Valisi Reşit Paşa’nın Abdülhamid'in tahttan indirilmesi sonrası yerine geçen Mehmet Reşat’a ithafen 1906 yılında iskefsir'in adını Reşadiye olarak değiştirmiş olduğunu öğrendim.  

Birçok cephede çarpışan Anadolu insanının halini ve Dünya savaşının cephe gerisine Abbasgil ekseninden bakabilir, günümüze pay çıkarabilirsiniz.

Abbas Ağa’nın Kırım’dan göçü sırasında ortaya çıkan sorunlardan bunalan eşi Aybike Hatun'a sık sık "Zaman en iyi ilaç ve en iyi yargıçtır," sözünü günümüze uyarlayabilirsiniz.

Ali Ağa’nın oğlu Bilal Öztürk’e söylediği “Traktörlerde bile büyük lastikler, küçük lastiklerin peşinden gidiyor...  İyi ki sen ve kardeşlerin, beni dinlemediniz. Yoksa benim gibi kör cahilin peşinde sersefil olurdunuz,” sözünü; benim gibi bir yere yazardınız. Hasılı Abbasgiil’i okumalısınız.

Bilal Öztürk kitabın gelirini Reşadiye Kültür ve Eğitim Vakfı’na bağışladı. Edinmek isteyenler, Vakıf Başkanı İbrahim Kurt ile (0532 402 72 78) bağlantı kurabilirler. (WhatsApp da olabilir)