Afrin'e dönük Zeytin Dalı Harekâtı 8 cephede sürüyor. Afrin'e hakim bir dağ olan Burseya, ancak harekatın 9'uncu gününde ele geçirilebildi. Bunda, aşırı yağmur ve sisle zorlaşan şartlar, çamura saplanıp kalmalar da etkili oldu tabii. Ama en büyük güçlük, PKK/PYD'lilerin "güçlü beton korunaklar"da bulunması ve oradan havan, füze ve doçka atışı yapıyor olmasıydı. Burseya'daki beton tünelleri, mevzileri, kuleleri görünce insanın aklına ister istemez "Türkiye'ye bu kadar yakın bir noktada, 6 yıldır Şam yönetiminin otoritesinin olmadığı yerlerde bu tüneller nasıl yapıldı?" sorusu geliyor. Birkaç iş makinesi ve insan gücü bulmakta değil sorun. O dağın tepesine, çevre tepelere o kadar betonu yığacak çimento nereden bulundu değil mi?

O tünellerin soğuk savaş döneminde NATO üyesi Türkiye'ye karşı Suriye rejimi tarafından yapıldığını düşünenler yanılıyor. Hepsi son 6-7 yıl içerisinde yapıldı. En büyük "beton" sığınakları, tünelleri de bölgeyi bir dönem hakimiyeti altında bulunduran IŞİD yaptı. Daha doğrusu, IŞİD için Batılı şirketlerin "lojistik" desteği devreye girdi.

Hatta, bölgede bir çimento fabrikası kuruldu.

Anlatalım...

* * *

Küresel çetenin Suriye'yi iç savaşa hazırladığı dönemde, Virginia Chantilly'de Bilderberg'in 2008 toplantısı yapılmıştı. Hillary Clinton ve Barack Obama bu toplantıda kendilerini tanıtmıştı. 120 katılımcı arasında Besma Kodmani (Suriye Ulusal Koalisyonun gelecekteki sözcüsü) ve Volker Perthes (BM'de Jeffrey Feltman'ın Suriye konusunda gelecekteki yardımcısı) da yer alıyordu. Bu kişiler, ABD dış politikasının devamlılığına ilişkin bir tartışma sırasında, Müslüman Kardeşler'in ne kadar önemli olduğunu uzun uzun anlattılar.

Elysee Sarayı'nın gelecekteki genel sekreteri Jean-Pierre Jouyet, geleceğin başbakanı Manuel Valls ve Lafarge Çimento'nun patronu Bertrand Collomb da bu toplantıdaydı. Birlikte katıldıkları kişi de IŞİD'in gelecekteki mali koordinatörü Henry R.Kravis'ti. IŞİD kurulduktan ve hızla Irak'tan Suriye'ye büyük bir toprak parçasını ele geçirdikten sonra Lafarge ile örgütün yolu yine kesişti.

NATO, Lafarge şirketine Irak'ın Sünni bölgesinin bir bölümünün yeniden inşaası işini verdi. Bölgedeki sığınak yapımı da Lafarge'ye verildi. Bunun karşılığında Lafarge, başta Halep'in kuzeyinde Türkiye sınırında bulunan Celabiye'deki dev fabrikayı Suriye'ye karşı kurulan ittifakın emrine verir.

Şirket, Suriye iç savaşı boyunca toplam 6 milyon ton çimento üretti. Bu miktar, 1916-17 arasında Alman Reich'i tarafından Siegfried Hattını inşa etmek için kullanılan miktara eşdeğerdir. NATO, zaten 2012'den itibaren Suriyeli Ebu Musab'ın 2004'te yayınlanan "Barbarlığın Yönetimi" adlı kitabında anlattığı stratejiye uygun olarak bir "mevzi savaşı" hazırlıyordu.

Hiç bir büyük inşaat projesinin yapılmadığı bölgede, Halep'i birkaç kez inşaa edecek kadar çok miktarda çimento ne için kullanıldı peki? Mevzi savaşı için...

* * *

Lafarge-Holcim sadece yeraltı sığınakları, mevziler, tüneller inşa edilmesi için çimento üretmedi. Şirketin, IŞİD'e "çalışanlarının güvenliği" bahanesiyle fidye ödediği, Fransız basınına da yansıdı. Şirket, 2 Mart 2017'de Suriyeli ortağının "fabrikaya sevkıyatlar ile çalışanların güvenli geçişini sağlamak ve faaliyetlerini sürdürmek amacıyla, aralarında yaptırım listesinde yer alanların da bulunduğu, bir kısım silahlı grupla (!) uzlaşmaya varılması için üçüncü şahıslara ödemede bulunduğunu" kabul etti.

Bugüne kadar çimento şirketi hakkında iki soruşturma açıldı. Bu soruşturmaların ilki 15 Kasım 2016'da Sherpa ve ECCHR adlı dernekler tarafından başlatılırken, ikincisi Fransız Ekonomi Bakanlığı tarafından yürütülüyor. Her iki soruşturma da, BM kararlarına aykırı bir şekilde Lafarge'ın IŞİD'e para ödediği yolunda Monde'un ifşaatları sonrasında açıldı.

Ama Monde'un sözde ifşaatları, kamuoyunun ve yargıçların dikkatini yönlendirmek için kurgulanmış, bazı şeyleri dikkatten kaçırmıştır. Yargılama sırasında Lafarge-Holcim'in bilgisayarlarında aramadan önce çamaşır suyuyla temizlelik yaptığı, birçok parçasının hasar gördüğü, talep edilen belgelerin büyük bir çoğunluğunun teslim edilmediği ortaya çıktı. 15 bin belgeden 9 bini yok edilmişti.

Lafarge-Holcim'in fabrikasının petrolle değil, kömürle çalıştığını da hemen belirtelim bu arada.

* * *

Asıl konu, Lafarge-Holcim'in, IŞİD'e fabrikasını, personelini ve sevkıyatlarını korumak için fidye ödemesi değil. Gözden kaçırılan, şirketin ürettiği çimento miktarı ve nereye sattığıdır. Şirket, Suriye Savaşı boyunca 6 milyon ton çimento ürettiğini ve ardından NATO'nun özel kuvvetlerine fabrikasını karargah olarak kullanma izni verdiğini yalanlamıyor. Şirket ürettiği çimentoyu hiçbir büyük özel inşaatın gerçekleştirilmediği bölgede ancak IŞİD, El Nusra gibi örgütlere satabilirdi. Ve öyle de yaptı. Bu örgütler, Rus Hava Kuvvetleri tarafından imha edilinceye kadar Suriye'yi ikiye bölen devasa yeraltı tahkimat hattını bu dönemde inşa ettiler. 

Şimdi can alıcı soruyu soralım: Lafarge söz konusu 6 milyon ton çimentoyu ABD ya da NATO hesabına mı tedarik etti? Fabrikanın kuruluşu ve üretimini sürdürebilmesi, 2008 Bilderberg toplantısında mı kararlaştırıldı?

Gördüğünüz gibi, Suriye (hatta Ortadoğu) savaşları, öyle "düz okumalarla" ve "at gözlüğü ile" bakışlarla anlaşılabilecek kadar berrak değil.