Elindeki pompalı tüfeği bir çarşafla kamufle etmiş caddede yürüyor. Hedefini gözüne kestirmiş, hatta sosyal medya paylaşımlarına göre alacağı cezayı bile hesaplamış. Daha yaşı 17. Yürüdüğü cadde öyle ıssız bir yer değil. İşyerleri var, Bağcılar'ın merkezi noktalarından biri. Kendisinden ayrılmak 17 yaşındaki kız arkadaşı, ailesinin geçimini sağlamak için bir imalathaneden aldığı börekleri, annesinin sattığı dükkana götürmek için ilerliyor. "Ya benimsin ya toprağın" diyor genç çocuk ve basıyor pompalı tüfeğin tetiğine. Kaçmaya çalışan genç kız yere yıkılıyor. 17 yaşındaki genç, tüfek sesini duyanların yetişemeyeceği bir hızla kaçıyor olay yerinden. Kanlar içerisinde son kez imdat çığlıkları atan genç kız son nefesini veriyor. Yakalanan katili cezaevinde.

Bu, bir "pompalı tüfek" cinayeti.

Haberlere yansıyan bunun gibi onlarca hikaye anlatmak mümkün.

Ya haberlere yansımayan!..

Son yıllarda peynir ekmek gibi satılan, internet üzerinde "350 liraya, 400 liraya" satılan, kargoyla alıcıya teslim edilebilen öldürücü bir silah pompalı tüfek. Adı üzerinde "silah" ama her ne hikmetse bulundurmak için fatura, taşımak için de "avcı tezkeresi" yetiyor.

* * *

Yapılan araştırmalar Türkiye'de 20 bin kişinin silahlı olduğu, bunlardan sadece 3 bininin kayıt altında olduğunu ortaya koyuyor. Bence 20 binden çok fazla "kayıt dışı" silahlı insan var. Pompalı tüfek üretimi ve satışı ne kadar denetim altında? Sadece yasalara saygılı insanların "beyan etmesi" halinde ulaşabileceğimiz bir sayı var elimizde.

"At, avrat, silah" kültürüyle yetişmiş bir toplumda bireysel silahlanmayı sorgulamak abes karşılanıyor. Şehrin uzak köşelerinde yaşayan insanların evinde, işyerinde "savunma amaçlı" pompalı tüfek bulundurması normal karşılanabilir.

Ama bu artık "kişisel güvenlik" aşamasını geçti, hızla silahlanan bir toplum olduk.

Şehirde yaşayan insanlar bir şekilde silahlanma ihtiyacı duyuyorsa, bunun sosyolojik analizini yapmak gerekir. Öfke kontrolü olmayan, en ufak bir şeyde birbirinin gözünü oymaya kalkan bir yapıya bürünmüşüz ve hızla silahlanıyoruz.

Endişelenmemek elde mi?

* * *

"Beni şahsi gözlemlerim mi yanıltıyor, hep bana mı denk geliyor bu tip olaylar" diye düşünürken, beni tasdik eden şok edici bir açıklama Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'ten geldi. Üzerine vazife olmayan birçok konuda ahkâm kesmeyi seven, hatta çoğu defa mensubu olduğu parti yöneticilerinin bile sözlerini savunmakta zorlandığı Gökçek, bu defa bende oluşan kanaati tasdik eder tarzda bir açıklama yaptı.

Gerçi, Gökçek bir darbe hazırlığı olduğun söylentisinden, bunun da FETÖ'nün oyunu olduğundan falan bahsediyor, "Bu sefer kanlı olur" uyarısı yapıyordu ama söyledikleri ürkütücüydü. 14 Temmuz'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Özel Temsilcisi Aleksandr Dugin'in yaptığı "darbe uyarısını" bizimle paylaşmayan Melih Gökçek'e yine net bilgiler gelmiş olabilir. Uyarısını ciddiye almamak mümkün değil. Ama Gökçek, bu uyarıyı yaparken beni endişeye sevk eden bir gerçeği üzerine basa basa vurguluyor sosyal medya hesabından:

"Bu kez darbe teşebbüsü kanlı olur ve halk affetmez. Sokağa çıkacak darbeci aklını peynir ekmekle yemedi. Üçüncüsü her yerde tedbir alındı… Uçak veya helikopter hemen vurulup indirilir." diyor Gökçek ve devam ediyor:

"Bu kez halk deneyimli... Vatandaşın pek çoğu kendine, çoluğuna, çocuğuna pompalı tüfek almış."

* * *

Türkiye üzerine karanlık hesaplar yapanlar için bulunmaz bir fırsattır hep puslu havalar. 12 Eylül öncesinde yaşadığımız o sancılı dönem için önce bir "puslu hava" hazırladılar, ardından pırıl pırıl gençleri, çakala, ite dönüştürüp sokağa saldılar. 12 Eylül'de mahkeme tutanaklarına en fazla yansıyan cümle "Biz öldürmesek onlar bizi öldürecekti" sözcüğüdür.

O dönemde "sağcı-solcu" olarak ayrıştırılan gençler, belki de anlattıklarında herkesin alkışlayacağı, hatta düşman gördüğünün bile destek vereceği "idealleri" uğruna öldürmeyi seçti. Bu topraklarda Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışması çıkarmak için de "puslu bir hava" oluşutrmak için gayretler oldu. Millet bu tuzağa düşmedi.

Fakat bugünkü hava, hiç de öncekilere benzemiyor. Toplumda sadece siyasi ayrılıklar yok. Sosyolojik fay hattı açıldıkta açılıyor, biriken negatif enerji belli kesimler tarafından sıkıştırılıyor.

Yıllar önce Libya'da, Suriye'de bu uyarıyı yapanlara "abartıyorsun" diyerek sırt döndüler. Bugün yaşananlar ortada. Ben de abartmıyorum, cidden endişeliyim. Ya siz?