Adaletin gözlerinin kapalı olduğu, terazisinin ise eksik tarttığı şu dönemlerde her daim doğru bildiğini savunan, adaletin onulmaz savunucusu, kalemi haktan yana olan bir avukat Efsun Aytan Işıktaş. Kendi köyüne ilk defa ortaokulu getiren eğitimci bir ailenin hukukçu kızı. Cesur, gözü pek. Hayatı güzel ve yaşanılır kılmak, adaleti dağıtmak için bu mavi gezegene gelmiş. Aldığı hukuk eğitiminin yanı sıra, İstanbul Üniversitesi'nde gazetecilik eğitimi de alan Işıktaş, öğrenmeye aşık bir insan. Kendisiyle, avukatlık mesleğine karar vermesinden ülkenin adalet karnesi notuna kadar her şeyi konuştuk.

Avukat olmaya nasıl karar verdiniz?

"Çocukluğumda siyah beyaz televizyonumuzdan Petroçelli isimli bir dizi film izlerdim. Orada arkası yarı açık bir kamyon ile adaleti savunan bir avukat vardı. Bu filmden etkilenerek avukat olmaya karar verdim. Haksızlığa dayanamayan bir yapım var. Çocukluğumda en çok duyduğum söz avukat mı olacaksın sözüydü. Avukatlık demek, 'savunman' demektir. İnsanları, doğayı, kuşları, ağaçları, denizleri, düşünceyi, insanın insanca yaşamasın savunmak demektir."

Erkek egemen bir sektör olan iş dünyasında, başarılı bir kadın avukat olarak tutunmanız takdire değer. Bugünler için ne gibi mücadeleler verdiniz?

"Hukuk camiasında, kendi açımdan erkek egemen düşüncesini kabul etmiyorum. Hukukçuluk, ülkemizde hem kadın hem de erkek için çok zor. Çünkü, bizim hayatımızda hukukun evrensel kuralları hayata geçmekte zorlandığı için bizi hukukçular hep birlikte zorluklar yaşıyoruz. Bunun dışında uzun yıllar finans sektöründe hukukçuluk yapıyorum. Bu sektör, cinsiyet ayrımcılığının en az olduğu alanlardan birisi olduğunu düşünüyorum. Bugünler için verdiğim mücadele, hep daha iyi ve daha güzelini arama mücadelesi olarak tanımlanabilir."

Ülkemizde kadın olmak zor mu?

"Ben hayattaki şanslı insanlardanım. Her zaman kadın olmanın keyfini yaşadım ve yaşıyorum. Eğitimci bir ailenin üç kızından birisiyim ve bizim ailemiz cinsiyet temelli değil çağdaş uygarlık temelli bir eğitimle bizleri yetiştirdi. İlke olarak, ülkemizde öncelikle insan olmanın zor olduğunu düşünüyorum. Bunun alt kültürü olarak da kadın olmanın bazı zorluklar getirdiğini de düşünüyorum. Ne yazık ki gerek toplumsal altyapı gerek eğitim sistemimizdeki yanlış bakış açıları nedeniyle uygar ülkelerde yaşanmayan pek çok sıkıntı ülkemizde yaşanıyor. Unutulmamalıdır ki, kadın ve erkek bir bütünün iki parçasıdır. Hayatı bu iki cinsiyet birlikte güzelleştirebilir. Kadın ve erkeğin eşit hak ve koşullarda toplumda yer almadığı sürece, daha tartışacağımız pek çok konu var demektir."
 

Bir kadın olarak ayrımcılığa maruz kaldınız mı? Kaldıysanız ne gibi tepki verdiniz?

"Bir kadın olarak, özel bir ayrımcılığa maruz kalmadım. Ancak ülkemiz bazında ayrımcılığı ele alacak olursak, hastalıklı bir bakış açısı olduğunu üzülerek görmekteyim. Bu ayrımcılığın yasal düzenlemeler ile aşılacağını, aydınlanma ilkelerinin toplumsal hayatı biçimlendirmesiyle düzeleceğine inanıyorum."

KADIN CİNSEL BİR OBJE DEĞİLDİR

Ülkemizin kanayan yarası olan kadına şiddet ve tecavüz vakaları son dönemde artış gösterdi. Bu konuda topluma vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

"Cinsiyetçi bir bakış açısı yüzünden kadınların cinsel bir obje olarak tanımlanması, topluma sunulan kadının ikinci sınıf insan olduğu yaklaşımı son zamanlardaki şiddet olaylarını giderek artırdı. Cinsiyetçi roller, ancak insanoğlunun kendi tercihi ve kararıdır. Toplumu bu noktada ne kadar baskı altına alırsanız, verilen tepki de kadar vahşi olur."

Bir avukat olarak bugüne kadar savunduğunuz en ilginç olay neydi?

"Stajyer bir avukat olduğum zamanlarda, bir hukuk davasında dünyanın pek çok ülkesinden gelen hukukçular ile tanışma fırsatı buldum. O dönemde, düşünce özgürlüğü sancılı süreçler geçiriyordu. Düşüncelerinden dolayı yargılanan bir grup insanın, özgür kalması için çaba harcanıyordu. O dönem benim için çok özeldi."

Peki, ülkemize bir adalet karnesi verecek olsaydınız notumuz kaç olurdu?

"İnsanoğlunun sözlü kültürden bu yana yaratmaya çalıştığı temel hukuk ilkeleri bile ülkemizde henüz tartışma aşamasında olduğu için, ülkemiz henüz karne almaya dahi hak kazanamamış bulunuyor. Bu yüzden not da veremeyeceğim."

Son olarak, kadınların çalışma hayatında daha aktif rol alabilmesi için neler yapılmalı?

"Kadınların çalışma hayatına daha aktif katılabilmesi için yasal koruma önlemlerinin arttırılmalı ve kadınlar yasalar ile teşvik edilmelidir. Kadınlar, ülkemizde en çok iş bulma, işten çıkarılma noktasında haksızlığa uğruyorlar. Birçok iş yerinde kadınlara, aynı işi yapan erkeklerden daha az maaş ödeniyor. Bu sorunların ortadan kaldırılması ile birlikte kadınların çalışma hayatında daha aktif rol alacaklarına inanıyorum."