Törelerimizde bayram, yalnız eş dost, hısım ve akraba ziyaret günleri değil. Tebrikler yollamak, ziyafetler çekmek de bu bayramın güzelliklerinden. Bunlarla birlikte dargınların barışmaları, kinlerin unutulması, verebilen elin, alabilecek ele uzanması da törelerimizin bir parçası. Necip Fazıl’ın şu iki dizesi de içimdeki bayram coşkusunu hüzne dönüştürüyor:

“Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek
var;
Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek
var”

Aklıma getirmek istemiyorum. Yüzlerce şehit evindeki feryadı, figanı. Yüreğim parça parça, boğazım düğüm düğüm. Yutkunamıyorum. Tam yüz yıl önce Sivas’ın Şarkışla İlçesi’nin Sivrialan (Söbalan) köyünde Fadime Bacı şöyle ağlıyordu:

“Merhametsiz padişahlar askeri
On sene bekletiyorlar Hicaz’da
Genç iken kocadım, yitirdim yâri
Soyka Yemen yiğit koymadı bizde...”

Fatma Bacı bu ağıtı yakarken kim bilir belki bir bayramdı. Yüz yol sonra, nereye keder, nereye kadar, nereye kadar? Diye sormaktan kendimi alamıyorum. Neyse dönelim biz yine bayramlara:

Bayramlar geliyor, bayramlar geçiyor. Günümüzde dostluğumuzu, ekmeğimizi, sımsıcak duygularla paylaşabiliyor muyuz? Acımızı, yalnızlığımızı, küskünlüğümüzü bir yana bırakıp barış ve hoşgörü içinde yaşamanın güzelliğine erebildiğimiz söylenebilir mi?

Günümüz kalem şairi halk ozanlarında Bekir Akbulut (İhlasî) bakınız dileklerini nasıl anlatmış:

Bayram geldi benim gülüm
Ömrün bahar bayram olsun
Uzat elin tutsun elim
Ömrün bahar bayram olsun
Gülşen olsun bastığın yer
En güzeli yaşa da gör
Mutlu mesut bir hayat sür
Ömrün bahar bayram olsun
Cennet olsun gecen günün
Güzelliğin hepsi senin
Gül gülistan olsun önün
Ömrün bahar bayram olsun
Çiçek açısın kökte dalın
Hiç bitmesin dilde balın
Suna gibi her gün salın
Ömrün bahar bayram olsun
Bir selam sal bir selam ver
Şu gönlüme güzellik ser
İHLÂSİ de kurbanım der
Ömrün bahar bayram olsun

Çorum Alaca’da, Süleyman Morgülüm’den Mehmet Özçbek’in derlediği türkü de benzer şeyler söylüyor:

“Şu mübarek günde küsmek olur mu
Uzat ellerini bayramlaşalım
Tanrı selamını kesmek olur mu
Uzat ellerini bayramlaşalım
Eller al giyinmiş gider bayrama
Şu gurbet ellerde girdim yaslara
Selam olsun sıladaki dostlara
Uzat ellerini bayramlaşalım
Morgülüm de al güllere yakışır
Yavrularım yollarıma bakışır
Bayram gelir küsülüler barışır
Uzat ellerini bayramlaşalım”

Fıtır bayramı da dediğimiz Ramazan Bayramı, Arap aylarından Şevval ayının ilk üç günü.... Ramazan boyunca oruç tutanlar, oruçlarına son verirler. Ziyaretlerde şeker ikram etmek gelenek haline geldiği için fıtır bayramına şeker bayramı demişiz. Bayram sevincini bu Azeri türkü ne güzel anlatır:

“Bayram gelip elime elimize
Name düşüp dilime dilimize
Gönlüm gülür elim gülür gülür gözel civan
Çalar tarı çalar sazı gülür eller gülü
Her yan gül çiçeh gül çiçeh
Elvan gül çiçeh gül çiçeh
Öyle bayramlar olur ki tokmak, hıncını davuldan
almaktadır ve biz “Bayram davulu çalınıyor”

deriz. Öte yandan bayramlar vardır ki gerçekten bayramdır. “Bayram, bayram ola, günahımız af ola” diye yakardığımız günlerin içindeyiz. “Elveda şehr-i ramazan” dediğimiz hüznün yine kendi içinde bir sevinçle giderildiği bayrama ulaştık. Artık, çocukça bir duygunun en çok kabul gördüğü, neşenin masumiyetle büyüdüğü mutluluk günlerindeyiz. Bu günlerde gönüller, coşkuyla sevgiyle, sevinçle saygıyla buluşacak, kaynaşacak.